2010 yılındaki Angus ithalatında yolsuzluk yapan şirketlerin FETÖ imamlarına ait olması nedeni ile olayın ört bas edildiği gündeme geldi.
Samsun'da Cihan Haber Ajansı'nın muhabiri iken 2013 Eylül ayında görevinden istifa eden gazeteci Fatih Yalçıner, 2012 yılında yaptığı Angus yolsuzluğu haberinin, ithalatı yapan firma sahiplerinin FETÖ imamı olduğu gerekçesi ile kapatılan Zaman Gazetesinde yayınlanmadığını açıklayarak, sosyal medya sayfasından konuyla ilgili suç duyurusunda bulundu.
Samsun başta olmak üzere Türkiye genelinde 2010 yılında Paraguay ve Uruguay'dan yapılan Angus ithalatında hayvan yetiştiricilerine yaşlı ve hastalıklı hayvanların verildiğini belgeleri ile haberleştiren dönemin Cihan Haber Ajansının ekonomi muhabiri Fatih Yalçıner, ithalatı yapan firma sahiplerinin FETÖ imamı olduğu ortaya çıkınca, çalıştığı kurum tarafından tehdit ve tacizlere uğradı.
EKREM DUMANLI İMZASI İLE TEHDİT MESAJI GELDİ
Ortaya çıkarttığı Angus yolsuzluğu olayının şirket sahibi FETÖ imamlarına dokunması üzerine gazeteci Fatih Yalçıner, çalıştığı yayın organından şuan FETÖ firarisi olan Ekrem Dumanlı imzası ile gönderilen e-maille "Bu olayı kapatacaksın. Başka bir yerde bu konu duyulursa başına bela alırsın" denilerek tehdit edildi.
BASKILARA DAYANAMADI İSTİFA ETTİ
Angus yolsuzluğu haberi ve yolsuzluğa ait belgeleri ortaya çıkarttığı için tehdit edilen Fatih Yalçıner, kendisine çalıştığı kurum tarafından uygulanan baskılar ve tacizler nedeni ile 17-25 Aralık sürecinden önce Cihan Haber Ajansında ki görevinden istifa etti.
Yaşanan bu olayı sosyal medya sayfasından anlatarak suç duyurusunda bulunan gazeteci Fatih Yalçıner, dönemin Zaman Gazetesi tarafından şirket sahiplerinin FETÖ imamı olduğu gerekçesi ile yayınlanmayan o haber ve belgeleri yayınlayarak suç duyurusunda bulundu.
ANGUS YOLSUZLUĞU VE FETÖ İMAMLARI
Fatih Yalçıner, sosyal medya sayfasından şu bilgileri paylaşarak, 2010 yılında yapılan Angus yolsuzluğu ile ilgili şunları dile getirdi.
Angus ithalatında kirli oyun; Üreticiler ‘’Kumpas kurbanı olduk’’
Yerli karkas et fiyatının düşürülmesi amacıyla ithal edilen kasaplık canlı besilik dana ırkı (Angus) hayvanlardan bir çoğunun Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü’nün Teknik ve Sağlık Şartnamesi’ne aykırı olup, piyasaya sürüldükleri ortaya çıktı. Şikayetler üzerine (o dönem) Angus ithalatını mercek altına alan Zaman, çok sayıda üreticinin büyük zararına ve iflasına neden olan kirli oyunu gözler öne serdi. (Yolsuzluğu yapan firma sahipleri FETÖ imamı çıkınca çark ettiler)
2009 yılı sonunda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, kilosu 17 TL’ye kadar varan yerli karkas et fiyatının düşürülmesi için kasaplık canlı hayvan ithalatına izin verdi. Hayvanların devlet garantisi altında getirileceğini fırsat bilen bazı firmaların, bakanlık şartnameleri (Erkek, kültür ırkı ve melezleri ile her biri en fazla 1 yaşında ve ağırlığı 300 kilonun altında olan canlı besilik sığırlar ithal edilecek) ile taahhütlerin aksine yaşlı ve kalitesiz hayvanları yurda getirip üreticilere sattıkları anlaşıldı.
Yurt içi piyasaya göre etin ucuza üretilecek olması sebebiyle tüm birikimini ithal ırklara harcayan çok sayıda üretici, 2009-2012 yılları arasında 17 ülkeden 1 milyon 994 bin 237 adet ithal canlı hayvan ve karkas et aldı. Bunun karşılığında da 3 milyar dolar ödendi. Ancak 2011 yılında ithalatçı firmaların Uruguay’dan getirdiği 10 bin 721 Angus, Hereford, Charolais, Limousin ırkı hayvanların çoğunun bakanlık kriterlerine uygun olmadıkları görüldü. İzmir ve Mersin limanlarına gelen hayvanların aşırı vahşi olması sebebiyle teslim öncesi kontrolleri yapamayan üreticiler, 4 ay satmama ve kestirme garantisi ile aldıkları büyük baş hayvanları kamyonlara yükleyerek ahırlarına getirdi. Gerçek ise 21 günlük yasal karantina süresinin ardından ortaya çıktı.
Angusların birden kilo verdiğini, beslemelerine karşın kilo almadıklarını ve yaşlı olduklarını farkına varabilenler, verdiği taahhüde uymadan kestirdi. Hayvanları aldıkları fiyattan satamayan ve zamanında kestiremeyenlerden bazıları bütün birikimlerini ve gayrimenkullerini yitirir derecede iflas etti. Bu şekilde yüzlerce kişinin çiftliğinin kapısına kilit vurulurken, mağdurlar hukuka başvurdu. Mahkemelerin tayin ettiği bilirkişi heyetleri, üreticilerin kandırıldıklarını doğruladı. Yaşlı ve verimsiz hayvanların nasıl ithal edildikleri ve yurda girdikleri ise şimdilik merak konusu. 2 yıldır hukuk mücadelesi veren mağdur üreticiler, tepkilerini ‘Devlete güvendik, kumpasın kurbanı olduk” sözleriyle dile getiriyor.
“ORTADA BÜYÜK BİR KUMPAS VAR”
Angus mağdurlarından Çarşamba Tarım Hayvancılık Limited Şirketi Sahibi İrfan Karaçuha, ithalatçı firma sayesinde 500 bin TL zarar ettiğini söyledi. Devlet garantisine güvenmesi faturasının kendisine çok ağır olduğunu ifade eden Karaçuha, “Hayvanlar geldiğinde limanda ağızlarını açıp dişlerine bakmak istedik. Çok vahşi oldukları için yanlarına yaklaştırılmadık. Göz kararıyla 156’sını kamyona yükleyip Samsun’a getirdik. Bir süre sonra kiloları balon gibi söndü. Beslememize rağmen kilo almadılar. Gelir gelmez de ölmeye başladılar. Zararına da olsa Kurban’da satmaya karar verdik. Uyuşturup dişlerinden yaşlarına baktık. İçlerinde 4 yaşında olan bile çıktı. 36’sını satıp, kalanları kestirdik. 1.5 ton ağırlığına ulaşacak denen Angusların en iyisi 208 kilo geldi.” dedi.
İkinci ithalatta da kendilerine dişi hayvan sattıklarını dile getiren iş adamı İrfan Karaçuha, “Besi sığır dedikleri hayvanlar dişi çıktı. Üstelik bunlar daha sıkıntılı çıktı. Sistemi kurmuşlar, istedikleri gibi at oynatıyorlar. Bu dişileri nasıl aldınız diye insanlar şaşırdı. Firma ‘Ayıplıysa 9 gün içinde geri iade etseydin.’’ diyor. 21 gün karantina da kalan hayvanın ayıplı durumunu Anlamak ise imkansız. Neticede bilirkişi de kandırıldığımı doğrulayınca rezalet ortaya çıktı. Bakanlığa şikayet edince müfettiş geldi. Onun beyanı üzerine bakanlığa da dava açtık. Burada büyük bir kumpas var. Hayvanları oldubitti ile piyasayla sürüyorlar. Devlete güvendik aldık ama üç kağıda geldik.” diye konuştu.
“İFLAS EDEN GAZİ’ye DAVADAN VAZGEÇ TEHDİDİ”
Angus mağdurlarından biri de 1997’de teröristlerin barındığı Zap kampını gözetlerken askerinin mayına basması patlaması sonucu yüzde 95 engelli hale gelen malül gazi binbaşı İbrahim Şekeroğlu. Ordu’nun Akkese köyünde yaşayan Şekeroğlu, kan parası dahil tüm birikimini ilk kez yapacağı Anguslara harcadı. Ailesinin yardımı ve kredilerle de mandıra kurdu. Ancak uğradığı haksızlık sonucu toplamda 1 milyon 400 bin TL zarar etti, tüm gayrimenkullerini satışa çıkardı. “Devletime güvendiğim için böyle bir hileyle karşılaşacağım aklıma gelmedi.” Diyen Şekeroğlu, ‘’Hayvanlarımın bir kısmı yolda öldü. Yaşlı olduklarını 4 aylık satmama yasağından sonra kesime götürdüğümde anladım. Şirket değiştirme sözünü de tutmadı. Benim gibi dolandırılan çok insan var.” beyanında bulundu.
Dava açtığı için bakanlık bürokratlarından tehditler aldığını ileri süren mağdur üretici, “Bakanlık yetkilileri sahip çıkmak yerine davayı geri çekmem için tehditler ediyor. Önümü tıkamak için ellerinden ne geliyorsa yapıyorlar. Dava açarak hata yaptığımı, geri çekmezsem işlerimin asla rast gitmeyeceği gibi imalarında bulunuyorlar. Avukatları da sürekli mahkemeyi oyalıyor. Devreye giren Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, müfettiş yollattı. İnceleme yapan müfettiş, Angusların yaşlı olduğunu beyan etti. Aradan 9 ay geçmesine karşın rapor çıkmadı. 1.5 yıldır adliye kapılarında uğraşıyorum. Yaptığım yatırıma, emeklerime, göz nuruma yazık. Devletin kurallarını hiçe sayan insanların yüzünden bütün emeklerim, kan param, hepsini gitti.“ ifadelerini kullandı.
“HAYVANLAR YAŞLI VE ZAYIF BESİLİK VASFINA SAHİP”
Mahkemeye rapor sunan hukukçu bilirkişi, şu ifadelere yer veriyor; “Sonuç olarak bu durumda ithalatçı ve satıcı şirketin ithal edip İzmir Limanı’ndan alıcı şirkete sattığı hayvanların Borçlar Kanunu hükümlerine göre ayıplı olduğu, ayıbın gizli olduğu ve ithal hayvanların Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın Sığır İthali İçin Teknik ve Sağlık Şartnamesi’ne uygun bulunmadığı hususundaki kanaatimi bildiririm.”
“İTHALAT YASAKLANMALI”
Üretici mağduriyetleriyle ilgili en doğru kararı mahkemelerin vereceğinin altını çizen Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Çiftçilerimizin yaşadıkları bütün sorunlarda hak ve menfaatlerini koruma adına her türlü girişimde bulunuyoruz. Yapılan bu olayı doğru bulmak ve onaylamak mümkün değildir. İthalattan birileri kazançlı çıkmıştır ama bu ne üreticiler ne de tüketiciler olmuştur. Yaşanan bu olayda kusuru bulunanların cezalandırılmaları, çiftçimizin de mağduriyetinin giderilmesi ana beklentimizdir. Temennimiz bu tür bir olayın bir daha yaşanmaması, kontrollerin daha sık ve düzenli yapılmasına özen gösterilmesidir. Üreticiler olarak nihai beklentimiz ithalatın tamamıyla yasaklanmasıdır. İç üretim desteklenmeli, yem ve benzeri maliyeti düşürücü tedbirler hayata geçirilmeli, ıslah çalışmalarına devam edilmelidir.” açıklamasını yaptı.
“EĞRİYİ DEĞİL, DOĞRUYU GETİRELİM”
Olayın ardından başka şeylerin olabileceğini söyleyen Türkiye Kasaplar, Besiciler, Et ve Et Ürünleri Esnaf ve Sanatkarları Federasyonu Başkanı Fazlı Yalçındağ, ”Türkiye’deki hayvan profilinin değişmesi lazım. Angus Türkiye’ye uygun, kasap, market tezgahında satılacak bir hayvan ırkı değil. Aşırı yağlı oldukları için ancak sucuk, salam, sosis sanayinde kullanılabilir. Kombine et dediğimiz hem süt verimi olan hayvanların beslenmesi lazım. Yani İthalatın kombine etlerden oluşması lazım. Yani ithalatta sütçü ırktan kombine ırka geçiş yapmamız, ülkemiz şartlarına uygun hayvanlar getirmemiz lazım. Eğriyi değil, doğruyu getirelim.” açıklamasında bulundu.
‘GEREKLİ CEZAİ MÜEYYİDELER UYGULAMALI’’
Bazı ithalatçıların uygunsuz hayvanlar getirdiklerine kendileri de şahit olduğunu anlatan Samsun Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanı Erdal Doğan, ‘’Afyon’a gelen ithal hayvanlara bakmaya gittik. 2-3 yaşında ve besiye uygun olmadıklarını anlayınca almaktan vazgeçtik. Biz hayvan ithalatına karşıyız. Anguslar aşırı sinirli ve filiz körpe bir dana gibi görünür. Boynuzsuz olmalarından dolayı üretici yanılgıya düşüyor. Üreticimiz yem girdi maliyetleri altında ezilirken, tüccarların böyle yapmaları büyük kayıptır. Devletimizin gerekli adımları atması, bunları ithal edenlere karşı gerekli cezai müeyyideleri uygulaması gerekiyor. Üreticiler de bundan sonra hayvan, et ve yem alım, satımını birlikler üzerinden yaparlarsa mağdur duruma düşmezler.‘’ uyarısını yaptı.
“AYIPLI OLSALARDI İTHAL EDİLEMEZLERDİ’
Mahkemeye verilen şirketler ise haklarındaki suçlamaları reddediyor. Şikayetlerin tümünün alıcının bakım ve besleme hatalarıyla ilgili olduğunu şirket avukatları, firmalarının sözleşmeden doğan hiçbir sorumluluğu bulunmadığını savunuyor. “Firmamız sorumluluğunda Teknik ve sağlık şartları yönünden bir kusur olsaydı, bu hayvanlar ithal edilemez ve millileştirilme işlemleri yapılamazdı.” diyen avukatlar, “Yaş ve kilolarıyla ilgili bilirkişi raporlarını kabul etmemiz mümkün değildir. Yaş sebebiyle beklenen kilolara ulaşmadıkları iddia edilse de sözleşmede böyle bir hüküm bulunmamaktadır. Sözleşmeye uygun teslim yapılmıştır.” ifadelerini kullandı.