Korona Virüs salgını için vatandaşa sosyal mesafe uyarısı yapan, yöneticiler, idareciler, siyasiler bu kuralı ihlal ediyor...
1 Haziran'da başlayan normalleşme süreci sonrası ülkemizde Korona Virüs ile ilgili İsveç modeli uygulandı ve bu salgın ile ilgili tüm sorumluluk inisiyatifi vatandaşa bırakıldı.. Kurban Bayramına kadar temkinli ve tereddütlü olan vatandaşlar, bayram sonrası düğün ve fındık toplama sezonu ile birlikte kurallar ve tedbirler konusunda ipleri iyice saldı ve geldiğimiz noktada vaka artışları yaşandı..
Korona Virüs sürecinin başından beri canla başla mücadele eden Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, salgında birinci dalganın ikinci pikini yaşıyoruz dedi ve yine yeniden insanları uyararak, sosyal mesafe uyarıları yaptı. Bakan Koca yeri geldi bu süreçte tedbirsizliklere tepkide gösterdi..
Malumunuz tüm Türkiye'de ev karantinasına alınan vatandaşlar, bu karantinalardan kaçarak, şehirler arası yolculuklar yaptı, iddia bayisine gitti, lokantalara gitti, sokaklarda elini kolunu sallayarak gezdi ve virüsü topluma yaydı.. İsveç modeli, bireysel sorumluluğa dayalı bir yöntem.. Yani Korona Virüs sürecinde İsveç hükümeti, yasaklar, karantinalar, cezalar uygulamadı.. Vatandaşına sorumluluğu bıraktı ve bu salgın ile bu yöntem ile mücadele etti.. Bizde ise sorumluluk bilinci oturmamış, oluşmamış insanlar, her türlü cezaya, her türlü yaptırıma rağmen tedbirleri ve kuralları ihlal ederek hepimizin sağlığını tehlikeye attı.
Bu tablonun oluşmasında elbette ki bazı nedenler var.. Örneğin topluma örnek olması gereken ve vatandaşa sosyal mesafe uyarıları yapan siyasiler, idareciler ve yöneticiler, kendi söylemleri ile çelişen davranışlar sergilediler.. Bu durum vatandaşta, 'Bize sosyal mesafe diyorlar kendileri uymuyorlar' çelişkisi yarattı ve salınan iplerin daha da salınmasına neden oldu.
Örneğin Giresun'da sel sonrası sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın halkında katılımı ile gerçekleştirdiği miting tarzı konuşma televizyonlardan canlı yayınlandı ve herkes Giresun'da bu konuşma sırasında sosyal mesafenin ihlal edildiğini çıplak gözleri ile gördü. Ne mi yapılmalıydı.. Sayın Cumhurbaşkanı sosyal mesafeyi yok edecek alan konuşması yerine Giresun Valiliğinden canlı yayına girmeli ve insanlarda evlerinde ki televizyonlarından sayın Cumhurbaşkanını dinlemeliydi.. Topluma sosyal mesafe uyarısı yapıp, toplumu sosyal mesafe kuralını ihlal edecek ortamlar oluşturmak, büyük çelişkiye neden oluyor. Sayın Cumhurbaşkanının bu süreçte gerçekleştirdiği etkinliklere katılacak olan basın mensupları da dahil belediye başkanları, parti il başkanları ve protokolde yer alan isimlere etkinlikten önce Korona Virüs testi uygulanıyor. Testi negatif olanlar alana yada etkinliğe alınıyor. Ama Giresun'da ki manzarada sayın Cumhurbaşkanını dinlemeye gelen o kalabalıkların tamamına Korona Virüs testi yapıldı mı, belli değil..
Diğer yandan Kocaeli Milletvekili Cemil Yaman, sosyal mesafe uyarılarının yapıldığı ve düğün salonlarına yeni kısıtlamaların getirildiği bir süreçte bin 500 kişinin katılımı ile oğlunun düğününü büyük bir şatafatla yapıyor.. Bin 500 kişi bir düğünde ve sosyal mesafe kuralı hiçe sayılıyor.. Şunu diyebilirler, ateş ölçüyoruz, dezenfektan koyuyoruz.. Bu tedbirlerin yada alınan bu önlemlerin böylesi kalabalık ortamlarda kimseyi korumayacağını Sağlık Bakanı Fahrettin Koca kaç kez açıkladı ve söyledi..
Yani siz maske takabilir, dezenfektan kullanabilir, ateş ölçebilirsiniz.. Ama bin 500 kişinin bir arada olduğu bir düğünde bu önlemler sizi korumaz.. Koruyor olsaydı Bakan Koca, durmadan ve sürekli üzerine basa basa sosyal mesafe uyarısı yapmazdı.
Eylem ve söylemler arasında yaşanan 'yaman çelişkiler' toplumu rehavete yöneltti.. Yani örnek olması gerekenler, uyarı yapan devlet yöneticileri, siyasiler, idareciler sosyal mesafe derken kendileri bu kurala uymayarak, toplumun gözünün içine baka baka şatafatlı düğünler yaptı, etkinlikler düzenledi ve kalabalıkları bir araya getirdi.. Sonuç olarak, halkın rehavete kapıldığını söyleyenler aslında halkı bu rehavete söylem ve eylemleri arasında ki çelişkilerle itmiş oldu.
Korona Virüs sürecinde tüm siyasi parti liderleri milletvekillerine şu talimatı vermeliydi.. Oğlunuzun, kızınızın ya da bir yakınınızın düğünü olacaksa, bunu sosyal mesefe kuralını ihlal edecek şekilde kalabalıkları toplayarak değil, sadece bir nikah ile yapın. Bizim topluma örnek olmamız gerekirken tam tersi görüntülerle gündeme gelmeyelim.. Bu talimatı tüm siyasi parti liderleri, milletvekillerine, il başkanlıklarına vermeliydi ve Kocaeli milletvekilinin oğlunun düğününde yaşanan görüntüler hiç gündeme gelmemeliydi..
Bu durumun bir de ekonomik boyutu var tabi ki; Sosyal mesafe uyarısı yaptığınız vatandaşın büyük bir kısmı bu süreçte maddi olarakda sorun yaşıyor.. Elde yok avuçta yok, kıt kanaat geçinen insanlara, sosyal mesafe uyarısı yapılırken zenginlerin, siyasilerin şatafatlı düğünler yapması ve tüm kuralları ihlal etmesi toplumda 'Korona Virüs galiba zenginlere, siyasilere dokunmuyor' yorum ve algısına neden oluyor ve bu durumda hem siyasi kutuplaşmalara hem de zengin ile yoksul arasında çatışmayı yaratıyor.. Varlıklılar ve siyasilerin ihmaller ve rehavet döngüsünü körükleyen davranışlarını gören halkın böyle bir tabloda geliştirdiği savunma biçimi elbetteki ipleri salmak olacaktır..
Gariban, kıt kanaat geçinen orta direk vatandaş oğlunun yada kızının düğününde sosyal mesafe kuralı ihlal edildiği için para cezaları alırken, onların düğünlerine polis yada jandarma giderken, Kocaeli Milletvekilinin bin 500 kişilik düğününe devletin seyirci kalması ve hiç bir yaptırım uygulamaması yönetimde ve adalette eşitsizlik algısının büyümesine neden oluyor. Orta direğin kıt kanaat, kredi çekerek yada borç alarak yaptığı düğün masrafları ile beli bükülürken, bu insanlara bir de sosyal mesafeyi ihlalden para cezaları verilmesi bizim kutsal saydığımız devlete tepkileri arttırıyor, varlıklılar ile yoksullar arasında ki dokunulmazlık ve uçurumun büyümesine neden oluyor..
Yani, vatandaşı uyaran siyasiler, varlıklılar, idarecilerde bireysel sorumluluklarını almalı, halk ile devlet arasında çelişki yaratacak, ikilem yaracak düşünce ve algıların oluşmasına neden olmamalıdır..
Adalet mülkün temeli ise devletin biran önce topluma örnek olması gerekenlere tavrını koyup, Korona Virüs tedbirlerini ihlal eden kim olursa olsun eşit davranarak gerekli yaptırımları uygulaması gerekmektedir.. Kimseye bu süreçte eğer bu salgın ile doğru ve adil bir şekilde mücadele edilecek ise imtiyaz tanınmamalıdır..
Bu süreçte toplumda oluşan 'Korona Virüs zengine dokunmuyor' ya da 'Cumhurbaşkanı Giresun'de miting yapıyor onlara bir şey yok' 'Kocaeli milletvekili bin 500 kişilik düğün yapıyor ceza yok' gibi algıların ve tepkilerin adil ve eşit şekilde uygulanacak kanunlarla tamir edilmesi ve düzeltilmesi gerekiyor.. Eğer bunu önlemezseniz, uyarı yaptığınız toplumda rehavet ve boş vermişlik daha da büyüyecek bu salgın sürecinde kış aylarına doğru belki de daha vahim tablolarla karşı karşıya kalacağız..