Samsun'da iz bırakanlar! Bekir Belovacıklı. Samsun yerel basınında 90'lı ve 2000'li yıllardan bu yana muhabirlik yapmış ve halen gazeteciliğe devam eden bir çok basın emekçisi onu tanır, bilir. Dönemsel olarak, döneminin en keskin, en eylemci, en sıra dışı sendikacıydı Bekir Belovacıklı...
Bizimde kendisi ile fazlaca mesaimiz oldu. Bu mesai samimiyete ardından yakın bir dostluğa dönüştü. Bekir abi ile 1999 yılında muhabirliğe başladığım Halk Gazetesi sayesinde tanışmıştım. Gazi caddesi üzerinde bulunan sendika binasına ilk kez gittiğimde kır saçlı, yüzünde geçmişin derin izlerini taşıyan biraz sert, biraz sevecen, mütevazi, elitist olmayan, orta boylarda, koyu lacivert takım elbiseli, sade bir adam bulmuştum.Sendikadan içeri girdiğimde oturduğu masasında, elinde cigarası, derinlere dalmış bir şekilde, camların arasından dışarıya bakıyordu. Odasına girdiğimi bile fark etmemiş, bir süre sonra birinin odada olduğunu fark ederek, naif sesiyle "Buyurun kime bakmıştınız" diye sormuştu.

"Haydar bey, Atakum'da sahilde bir protesto yapacağız gelebilir misiniz?" Sendikaya gittim, yanlış hatırlamıyorsam eski model mavi bir Reno makam aracı vardı. Onunla Atakum ilçesine birlikte gittik. Bekir abi araçtan iner inmez sahile doğru yürüdü. Kış ayıydı, hava soğuktu ve sahil rüzgarlıydı...Bekir abi birden bire sahile adım attıktan sonra, önce ayakkabılarını sonra üzerindeki elbiseleri çıkarttı. Ne yaptığını anlamaya çalışırken, bir baktık Bekir abi o kış soğunda denize girmiş bile.. Bekir abi denizde ilerleyerek, 'Katil Amerika' yazılı bir pankart açtı. Polislerde, biz de şoktaydık. Biz sanıyorduk bir açıklama yapacak. O ise açıklamayı, Amerika'yı kışın soğun da denize girerek protesto ederek yapmıştı. O dönem, elimizdeki fotoğraf kamerasının zoomu pek uzak noktaları çekmiyordu. Ben kıyıya doğru yaklaşıp görüntü almaya çalışsam da, Bekir abi çok küçük çıkıyor, sahile vuran dalgalardan da ona doğru yaklaşmak pek mümkün olmuyordu. Bekir abi denizin ortasından bana seslenerek "Haydar bey korkma sende gel" diye bağırdı.Bekir abinin lafını ikiletmemek lazımdı! Biz de o kışın soğun da sayesinde denize girdik. Tam olarak yanına yaklaşamasakta, en azından fotoğrafı kurtaracak bir noktaya kadar ilerledik. Donmuştuk.. Su buz gibiydi.. Ama Bekir abi dakikalardır o soğuk denizin içinde Amerika karşıtı sloganlar atıyordu.

İkimiz birlikte mavi Reno'ya binmiştik! Bekir abi, "Kaloriferi aç, kaloriferi aç" diyor bir yandan da tir tir titriyordu. Sonra ne mi oldu: Hem kendini hem beni hasta etti. Bir hafta yattık.Bekir Belovacıklı, Sinop Gerzeliydi! Diyojen gibi elinde fener, gündüz vakti hak arardı.. Marko Paşa'ya mektup yazardı! Dönemin Altınkum Belediyesinde işten çıkartılan 57 işçi için, yine dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve dönemin merhum ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz ile görüşmek için, Samsun'dan Ankara'ya işçilerle beraber eşekle yürüyüş eylemi yapmıştı. Eylem devam ederken, gazeteye bir telefon gelmiş, "Haydar bey sendikaya gelebilir misiniz" demişti. Biz Bekir abiyi Ankara yollarında bilirken o sendikaya bizi davet etmişti. Gittiğimizde Bekir abinin ayaklarının sargılarla sarılı olduğunu görmüştüm. "Bekir abi hayırdır ne oldu" diye sordum kendisine.
"Haydar bey, bir gazeteci arkadaş Ankara'ya yürüyüş eylemi yaptığımız eşeklerden birinin öldüğünü haber yapmış. Onunla ilgili açıklama yapmak için geri döndüm" demişti.Sonra o yürümekten yara bere olan sargılı ayaklarını, masasının üzerine uzatarak "Eşekler ölmedi" açıklaması yapmıştı. Tabi Bekir abinin, sargılı ayaklarını koyduğu masa üzerinden, iki ayağının arasından, yüzü görünecek şekilde kadrajlayarak çektiğim fotoğrafı gazetede baya gündem olmuştu.Dönemin Türk-İş Başkanıyla 1 Mayıs'ın kutlandığı Cumhuriyet Meydanında yaka paça birbirlerine girmişlerdi. Makinemde deklanşöre bastığım son kare ise, o ana denk gelmişti. Gazetede, o fotoğrafı '1 Mayıs'ta kavga' başlığıyla vermiştik. O dönemlere ve Samsun'a iz bırakan bir isimdi Bekir Belovacıklı...Gittiğimiz tarihi Sinop Cezaevinde çektiğim fotoğrafları kendisine gösterdiğimde, gözleri dalarak ilk kez geçmişi ile ilgili bir anıyı anlatmaya başlamıştı:
"Haydar bey, bu cezaevinde ben hücrede kaldım. Beni kapalı zindana atmışlardı. Kör karanlıktı. Gardiyan gelip kapıyı açtığında dışardan içeriye ışık girmiş, ayağa kalkarak gardiyana doğru yürümüştüm. Birden ben nerede yatıyorum diye geriye dönüp baktığımda, süngerin üzerinde siyah bir insan bedeni gördüm. Burada benimle birlikte biri daha yatıyormuş diye düşünürken, farkettim ki, o benim süngerde çıkan izimmiş. Gardiyan bir cigara vermişti, onu öyle bir çektim ki, bir nefeste sigara bitmişti" demişti.Samsun'dan Gerze'ye yerleşme kararı aldığında da, vedalaştığımız ve yine üzerinde aynı ceketle Samsun'dan ayrılan emekçi dostu, duyarlı, omurgalı bir adamdı. Samsun'dan göçüp gitti, ailesi ile. Sinop Gerze'den de telefonla arar, hal hatır sorardı. İyi bir sendikacı, iyi bir dost, iyi bir arkadaş, iyi bir delikanlı ve yiğit bir baba adamdı.Bekir Belovacıklı, Samsun'da faal sendikal mücadelesine iz bırakmıştı.
Bekir abi, Yaşar Kemal'in dizeleri gibi 'O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler' misali, 12 Mart 2020 tarihinde vefat ederek, aramızdan ayrıldı. Mekanı Cennet olsun. Bu satırlar ona bir vefa borcuydu...
Metin yazarı: Haydar Öztürk
Nehri Destan
Bir yanım arz-ı miri
bir yanım haraciyye
benim çürüdüğüm zindan
halkların fideliğidir.
benim gömüldüğüm toprak
bin yılların tarlası
yedi iklim
dört bucak
sevda ile sürülen
başağından binbir çiçek getiren
ve kuşların
çiçekleri.
gözleri çapak çapak
aşiret çocukları
zincirde
pusuda tutmaz
türkülerde söylerler.
benim ellerimin hünerinde
yüreği çatal civan
dört bir yanı
sevda ile karılmış
kınalı fatihadır
doğan çocuğun altın çığlığı.
gül açar, meyva verir deng’imiz
elbet bir türküde söylerler bizi