Samsun'da mübadele yıllarına ve mübadele yolu ile Samsun'a gelenlere kulak verip onların anlattığı gerçek yaşam hikayelerini dinleyen Miraç Öztürk, ilginç ve dikkat çekici anekdotları 'Mübadelenin İzinde' isimli kitapta biraraya getirdi.
Yazar Miraç Öztürk ile hem yeni kitabı hem de mübadele üzerine gerçekleştirdiğimiz söyleyişi üzerine keyifli bir sohbet yaptık. Okumanız dileğiyle.------------------Dünya tarihinin en önemli olayları arasında yer alan ve her iki millette derin yaralar açan Türk-Yunan Mübadelesi'nin Samsun'daki hikayelerinin anlatıldığı, bir nevi "sözlü tarih" çalışması olan Mübadelenin İzinde kitabının yazarı R. Miraç Öztürk ile Müze Kafe'de samimi bir sohbet gerçekleştirdik.Haydar ÖZTÜRK: Sevgili Miraç, ben seni yıllardır tanıyorum, sonuçta aynı mesleği uzun yıllar omuz omuza yaptık. Ancak seni tanımayanlar olabilir, istersen kısaca kendinden bahset okuyucularımıza. R. Miraç Öztürk kimdir? Ne yapar? R. Miraç ÖZTÜRK: "Sevgili Haydar Abi, gerçekten uzun yıllar birlikte alanda omuz omuza çalıştık. Çok güzel anılar biriktirdik. Bu meslekte yol göstericilerimden birisi oldun her zaman. Mesleği bıraktıktan sonra da dostluğumuz devam etti. Bu benim için çok değerli. Ve bana böylesi bir fırsatı sunduğun, yer verdiğin için ayrıca teşekkür ediyorum. Evet, dediğin gibi, gazetecilik yaptığım zamanlarda daha aktif ve alanda olduğum için insanlar yaptığım haberlerden, yazdığım köşe yazılarından, çektiğim fotoğraflardan bir şekli ile beni tanıyor, günlük hayat içerisinde yaptıklarımızın da karşılığını görüyorduk. Ancak aradan uzun yıllar geçti. Şimdi ise bir kitap ile yine karşılarındayım diyebilirim. Ben, 1987 Samsun doğumluyum. Hatta işi biraz hemşehriciliğe dökeyim, Salıpazarlı'yım. (Gülüyor) Uzun yıllar Samsun'da çeşitli gazetelerde muhabirlik, haber müdürlüğü, yazı işleri müdürlüğü görevlerinde bulundum. Bir dönem Atakum Belediyesinde Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü bünyesinde görev yaptım. Çagdaş Gazeteciler Derneği'nin uzun yıllar temsilciliğini yaptım. Yaygın basındaki bazı gazetelerin Samsun temsilciliğini yaptım. Tabi bu dönemden sonra da bir memuriyet hayatı başladı. 2014 senesinden bu yana Adalet Bakanlığı bünyesinde memur olarak görevime devam ediyorum. Bu süreçte köşe yazıları yazmaya devam ettim. Kimi dergilerde öykülerim, denemelerim yayımlandı. Yazmaya da devam ediyorum. İki oğlum var, birisi 11 yaşında Kuzey Deniz, diğeri 6 yaşında Uygar Ata. Kısası hayatım bundan ibaret." -Mübadelenin İzinde diye bir kitap çıkardın. Bu kitabın yazılma süreci nasıl başladı? Bildiğim kadarıyla 10 yıl önce yaptığın bir araştırma bu, neden 10 yıl sonra kitap oldu?"Evet, Mübadelenin İzinde kitabı aslında bundan 10 yıl önce, gazetede çalışırken yaptığım bir yazı dizisiydi. Yaklaşık 2 hafta boyunca güzetede yayımlandı. Arkası yarın niteliğinde bir diziydi bu. Samsun'un Alaçam, Tekkeköy, Canik, Kavak ve Havza ilçeleri başta olmak üzere bir çok köyünü, mahallesini gezdim. Çok güzel bilgiler edindim, hikayeler dinledim. O dönemde de bu yazı dizisi çok ses getirdi. Hatta bir dönem senin sitende de yer buldu. Okuma oranları güzeldi diye hatırlıyorum. Ayrıca o dönemde Samsun dışından hatta Yunanistan'dan benimle bağlantıya geçenler oldu, davet edenler oldu. Ama o dönemde çok mümkün değildi bu. Neden 10 yıl sonra kitap oldu sorusuna gelince... Ben yazı dizisini hazırladığım dönemde memuriyet sınavlarına da hazırlanıyordum aynı zamanda. Yazı dizisi yayımlandıktan 5-6 ay sonra memur oldum. O dönemde de bunu kitap yapma fikri aklımda vardı. Hatta ikinci, üçüncü versiyonunu düşünüyordum ancak memuriyete başlayınca, onun heyecanı, adapte olma süreci derken kitap fikri rafa kalktı. O süreçte de kişisel yaşamım ile ilgili bazı sorunlar devreye girince, maalesef kitap ikinci hatta üçüncü derecede kaldı."MİRAÇ BUNLAR KIYIDA KÖŞEDE KALMAMALI
"Peki nasıl kitap oldu? İşte burası güzel bir hikaye. Mübadil torunu olan bir arkadaşım, liseden, yazı dizisini okudu ve bana dedi ki, "Miraç bu kıyıda köşede kalmamalı. Hem yazı dili olarak hem de anlatılan hikayeler, fotoğraflar resmen tarihi birer belge. Lütfen bunu kitap yap." dedi. Tabi ilk etapta güzel geldi bu fikir ancak işin içine girince kitap bastırmanın hiç de kolay bir iş olmadığı ortaya çıktı. İlk önce aramızda para toplayıp, kitabı kendimiz bastıralım diye düşündük. Bu da epey bir maliyet demekti. Sonra, şansımızı yayınevleri üzerinden denemeye çalıştık. Sonuçta ortada ciddi bir ekonomik kriz var. Kitap basmak riskli ve maliyetli bir iş. Kimse kitap basmaya yanaşmıyor. Hatta çok sevdiğim edebiyatçı dostum Barış Gür ile bir sohbette, bana şöyle demişti, "Miraç, şu an Yaşar Kemal İnce Memed'i eline alıp yayınevine gitsin, kapısından döner. O derece bir kriz var. Kimse kitap basma riskine girmek istemiyor" İLK HAFTA 1. BASKI TÜKENDİ
"Velhasıl, bu tartışmaları yaparken bir yandan da yayınevine dosyayı gönderdik. Papirüs Yayınları dosyayı incelemek üzere aldı. Ertesi gün telefonum çaldı. Ve ben büyük bir şaşkınlık içerisindeyim tabi. Yayınevi sahibi Alpay Bey, yazı dizisini çok iyi bulduğunu, tür olarak değişik, ilgi çekici olduğunu, yazı dilimi çok beğendiğini ifade etti ve kitabı basacaklarını söyledi. O anki heyecanı, o anki duyguları anlatmam mümkün değil. Nisan ayında görüşmeleri yaptık, sonrasında hazırlık, kontrol, editoryal süreç derken, kitap Temmuz sonunda basıldı. İlk baskısı bir hafta içinde tükendi, 2. baskıya geçildi. Hatta şu aralar 3. baskı yapılacak. Bir buçuk ay gibi bir sürede 2. baskıyı yapması ayrı bir heyecan ve mutluluk benim için. İlgi gösteren herkese buradan teşekkür ediyorum yeniden.."
- Son yıllarda kitap basmak yayınevleri için gerçekten zor bir karar. Ekonomik durum, kağıt fiyatlarının dolara endeksli olması, maliyetler vs. derken gerçekten yayınlayacakları kitapları çok iyi seçiyorlar. Senin kitabının özelliği neydi ki, yayınevi bu cesareti gösterdi?"Öncelikle roman değil... Tür olarak, tarihi "sek" bir araştırma değil... Aslında bir kaç türün harmanı. Evet bir yazı dizisi. Ancak yazı dizisi içerisinde hikayeleştirme de var. Sadece anlatılanları yazmadım ben, dinlediklerimi biraz harmanladım, biraz hakiyeleştirdim bazı kısımlarını, değişik detaylar yakalamaya çalıştım. Zaten okuyanlar, “bi 500 sayfa daha olsa okurduk” diyorlar. Akıcı buluyorlar. Yayınevinden de benzer bir şey gelmişti."KİTABIN YAZIM DİLİ İLGİ ÇEKİCİ BULUNUYOR
"İyi bir dil, okutan bir dil, değişik detaylar, ilgi çekici noktalar... Ayrıca, mübadele ile ilgili yüzlerce kitap var. İkiye ayrılmış şekilde ama... Ya tarih kitabı gibi rakamların, istatistiklerin olduğu yayınlar ya da hikayelerin romanlaştırılması. Bu kitapta ikisi de var ama ikisi de yok (gülüyor) Bir nevi sözlü tarih çalışması denebilir. Ayrıca sadece mübadeleye, tarihe ilgi duyanların değil gazetecilerin, gazetecilik öğrencilerinin de ilgisini çekecek, röportaj-yazı dizisi türüne örnek olabilecek bir kitap oldu."- Peki... Sen Samsunlusun. Aile büyüklerinin geçmişi de Salıpazarı. Aslına baktığında mübadele ile uzaktan yakından bir alakan yok. Nereden çıktı bunu araştırma fikri? Seni buna ne itti?"Gazetecilik hastalığı diyelim. Merak. Bizi var eden en önemli özelliğimiz meraklı olmamız. Her insan meraklıdır. Ancak gazetecilik yapanların şüphe ve merak düzeyi biraz daha fazladır."BU KENTİN İZLERİNİ SEVDİM
"Benim için de öncelikle yaşadığım şehrin tarihi bir merak konusuydu. Çok okudum, araştırdım. Bu kentin kadim uygarlıklara ev sahipliği yapmasına, Osmanlıdaki konumuna, Cumhuriyet tarihindeki yerine her zaman hayranlık duydum. Eskiden burada yaşayan her ırktan, milletten insanın bu kentin dokusuna bıraktığı izleri sevdim... İşte bu ilgiyle beraber, merak da devreye girince, mübadillerin hikayelirini yazmak istedim. Mübadelenin İzinde yazı dizisinden sonra, niyetim Çerkeslerle ilgili bu dizinin benzerini yapmaktı hatta görüşmelere başlamıştım ancak memuriyet başlayınca o da yarım kaldı. Hala aklımda bunu yapmak var ama..."- Bir çok hikaye dinledin, peki bu dinlediklerin sence yeterli kaldı mı? Hikayeleri dinlerken neler hissettin? "Çok güzel hikayeler dinledim. Çok acı ama çok da güzel... Evet, acı olanları da yazdım ama güzellikler daha fazlaydı. İki ayrı dinin, iki ayrı milletin aslında ne kadar güzel bir şekilde, kardeşçe yaşadığına dair hikayeler dinledim."KARDEŞ DEDİĞİNİZ İNSANLARA
DÜŞMAN DEMENİN PSİKOLOJİSİ
"Büyüklerimizin" aldığı kararların, aşağıyı nasıl etkilediğini anladım. Bir gün "kardeş" dediğiniz insana ertesi gün "düşman" demek zorunda kalmanın psikolojisini anladım. Çok güzel insanlar tanıdım ayrıca bu süreçte. Hikayeler yeterli kaldı mı sorusuna gelince. Elbette değil. Çünkü benim dinlediklerim, yazdıklarım, okyanusta bir damla gerçekten. Çünkü o kadar çok anı var ki, anlatanlar da bazen hangi birini anlatacaklarını bilemediler, konu konuyu açtı her zaman, bir anı anlatılırken başka bir anı geldi akla, herkesin hayatına etki etmiş, yaşamları değişmiş, doğdukları topraklardan kopup gelinmiş, yollarda yaşananlar var, gelince yaşananlar var, geldikten sonra yaşananlar var... Yani bu kitap, bir masal ağacının belki küçük bir yaprağı diyebilirim... Dinlenecek çok hikaye var daha..."-Samsun mübadelenin en çok yaşandığı şehirlerin başında geliyor. Samsun sence bu dokuyu koruyabilmiş mi? Mübadelenin yarattığı sosyolojik etki sence kentte değişimlere neden olmuş mu?"Kentin hem fiziki hem sosyolojik dokusunu çok etkilemiş. Tabi yapılan hatalar da var. Mimari yapı bozulmuş, Rumlardan kalan evler, kiliseler, mekanlar belki düşmanlık belki cahillik belki hınç belki başka nedenlerle bilemiyorum ama değişime uğramış. Tabi aynı durum Yunanistan kısmı için de geçerli. Oradaki camiler, evler, mekanlar aynı bakış açısı ile değiştirilmiş."
BAYRAM NAMAZLARINDA NEDEN SİLAH ATILIR?
"Şimdiki kuşak elbette ki bunu kabul etmiyor, yapılanların yanlış olduğunu ifade ediyor. Çünkü bu bir miras... Sosyolojik etki de çok fazla. Kentlerin kültürü değişmiş. En bariz örneği bayram namazlarında silah atılması mesela. Samsun'a özgü diye bilinen bir şey bu. Ancak aslında mübadele sonrası gelişen bir şey. Kitapta hikayesi var. Anlatmayayım, merak eden alıp okusun (gülüyor) Eğitim anlamında büyük değişimler olmuş, kentin okuma yazma oranı artmış, okullaşma oranı artmış, örneğin mübadillerde kahvehane kültürü yoktur, bunu bir "zarar" olarak görürler, onun yerine kütüphaneler yapmışlar, okullar yapmışlar. Dolayısıyla bu da kentin sosyolojik yapısını değiştirmiş."- Yazı dizisini hazırlarken zorlandığın anlar oldu mu? Sonuçta bilmediğin bir kültür, bilmediğin insanlar, seni zorlayan neler oldu?"Elbette oldu. Çünkü bilmediğim bir kültür. Tanıdığım çok fazla insan yok. Bildiğim sadece tarihi... Hangi ilçede yaşarlar, hangi bölgelere gidebilirim. Sıfır bilgi ile yola çıktım. Bir kaç mübadil ile ve dernek yöneticisi ile görüştüm, açıkçası çok da destek görmedim, biraz "onlardan olmamam" bunda etken oldu sanırım. Bir nevi kendi çabalarımla, sağa sola sorarak, gittiğim yerlerde bağlantılar kurarak oldu her şey. Belki daha destekli, daha planlı, daha önümü açan bir süreç olsaydı, bu kitabın 4-5 katı kadar hikaye biriktirilebilirdi. Ancak bu durumdan daha memnunum tamamiyle özgün olmasına vesile oldu bu durum. - Kitap ile ilgili süreç nasıl geçiyor peki? İlgi nasıl? "Kitap, Temmuz sonunda baskıya girdi. Ağustos ayının ilk haftası internet satışına açıldı. Şu an kitapyurdu, D&R, idefix, amazon başta olmak üzere bir çok sitede yer alıyor. Yakın zamanda da kitabevlerinde olacak. Samsun'da iki kitabevinde var. Endülüs ve Eflatun kitabevleri. Birinci haftada ilk baskı tükendi. 2. baskısı oldu. Şimdi 3. baskının hazırlıkları yapılıyor. İlgi güzel. Samsun dışından da ilgi var. Tabi yaz ödenim olması vesilesiyle, henüz kitaptan haberi olmayanlar da var. Örneğin mübadele dernekleri, hikayelerin geçtiği belediyeler, kitapta yer alanların akrabaları vesaire henüz irtibata geçemediğimiz kişiler mevcut. Eğer bunları da sağlayabilirsek, daha iyi olacağını düşünüyorum"
- Samsun ile ilgili bir çalışma yapmışsın. Samsun'daki "ilgililer" sence yeterince ilgili mi bu konulara? (Gülüyor) "Haydar abi, bu Samsun'un kronik bir sorunu. Çözülmesi de pek mümkün görünmüyor. Samsun'da bu ilişkilerin nasıl yürüdüğünü sen benden daha iyi biliyorsun. Bugün belediyelerin yaptığı işler ortada. Kimlerin kitaplarını, dergilerini ne koşullarda, ne ilişki ağlarıyla aldıklarını bizler biliyoruz. Benim belediyelerden ya da "ilgililerden" hiçbir beklentim yok. Bunun iki nedeni var."PARA PUL İLİŞKİM OLMAMASI ÇOK RAHATLATICI
"Birincisi bu kitaptan maddi bir kazancım yok. Hatta bugüne kadar eşime dostuma, merak edenlere hediye ettiğim kitaplar nedeniyle bir arkadaşıma 15 bin TL borçlandım. Çünkü kitabım var ama ben o kitabı satın alıyorum. Çünkü maliyetine ortak olmadım. Yayınevi karşıladı hepsini. Bu anlamda içim çok rahat çünkü kitapla ilgili bir "para pul" ilişkim yok. O yüzden de birilerini satın almasına muhtaç değilim. Biraz sert oldu belki ama nedenini şimdi söyleyeceğim. "FERHAN ŞENSOL ÖRNEĞİ YETERLİ BENCE
"Samsun çok kadim bir kent. Değeri inanın bilinmeyen bir kent. Yetiştirdiği isimlere, tarihine, sinemasına, müziğine, yemeğine, denizine, ormanına, kent dokusuna gerçekten sahip çıkamayan bir kent. Geçtiğimiz günlerde Ferhan Şensoy'un ölüm yıldönümüydü. Bir başka şehirde olsa, Ferhan Şensoy'un heykelini dikerlerdi. Bırakın heykeli, bu kentin belediye başkanları, ileri gelenleri, kanaat önderleri anma ihtilacı bile hissetmedi. Çok mu zor, Ferhan Şensopy adına bir festival yapmak, çok mu zor bir kütüphaneye adını vermek. Rahmetli Levent Kırca ile İstanbul'da röportaj yapmıştım, Samsun'u sevmediğini söylerdi bana, demişti ki, "Miraçcığım sen bana Samsun'u anlatıyorsun ama benim adımı bir kenhefe bile vermediler, neyini seveyim?" Çok da haklıydı"
BEN DİNLEDİM, NOT ETTİM,
GÖREVİMİ YAPTIM, SIRA İLGİLİLERDE
"Gelelim kitap ile bağlantıya. Bu, beni anlatan bir kitap değil. Ben işin dinleyicisi oldum, not ettim ve yazdım. Benim görevim burada bitti. Burada devreye bu kentin tarihini, dokusunu, kimliğini sahiplendiğini iddia edenler girecek. Örneğin Alaçam Belediyesi bu kitabı alıp kütüphanesine koyacak, Tekeköy bunu yapacak, Canik yapacak. Neden? Çünkü orada anlatılan senin sınırlarında yaşayan insanlar. Sen o insanların tarihini, kimliğini sahiplenmek zorundasın. Evet, ben bir dizi ziyaret yapacağım. Kitabı tanıtacağım. Hediye edeceğim. Ama bu kadar. Gerisi, gerçekten bu kentin tarihine, kültürüne sahip çıkanlarda... Umarım, yanılırım." - Başka çalışmalar görecek miyiz senden? Yeni bir araştırma, yeni bir kitap? "Ben sürekli yazma telaşı içerisindeyim. Zaman zaman denemeler, hikayeler yazıyorum. Haricen köşe yazılarım da oluyor. Bir iki proje var aklımda. Belki kitaba dönebilir. Zamanla olacak şeyler bunlar. Yine bir araştırma çalışması olabilir ve bir roman-deneme çalışması olabilir. -Son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?
"Kitaba ilgi gösteren herkese çok teşekkür ediyorum. Gerçekten desteklerini hissettiren çok değer verdiğim insanlar oldu. Bu deneyimi yaşamak da güzeldi. Gazeteci dostlarımın desteklerini hissetmek güzeldi. Ve tabi ki sevgili Haydar abi, senin bu röportaj teklifin ve desteğin, ayrı bir değer benim için. BU platformu bana açtığın için teşekkür ediyorum. Buradan da herkese en içten sevgilerimi yolluyorum... Yeni çalışmalarda görüymek dileğiyle..."
Sevgili Miraç bey in kitabını severek okudum. İnsanın yüreğine dokunuyor. Atalarımızın ne zorluklar yaşadıklarını birebir şahitlik ediyor. Daha nice yeni kitaplar yazması dileğiyle