Unutmanın Sanatı ve Sosyal Karşılaştırmanın Gölgesinde Öz Farkındalık
Geçtiğimiz yolları siler dururuz. Rızamızla değil aslında, bazen beynimiz artık o çözümlere ihtiyaç duymaz ve yenilerine yer açmak ister. Burada olmanız için aştığınız sorunlarınız size yük olmaya başlar, artık sonuca hizmetlerinin farkındalığına varmışsınızdır.
Unutmanın sanatı burada başlar. Hafızanız hissettirmeden bir hattat edasıyla çizer çizgilerini. Ne hafiflersiniz, ne farkındasınızdır. Unutmayı, zamanı geldiğinde dökülen sonbahar yapraklarına benzetiriz ancak fark; izlerin yok olması değil, kullanılmadığından zayıflamasıdır.
Birer birer hatrımızda zayıflayan yollardan bazıları bizlerin sürecini unutmasına sebep olur. Oysa hiçbir ördek su üzerinde göründüğü gibi çabasız yüzemez. Suyun altına bakmak gereklidir, çırpınan paletleri –bu vakte kadar verilen çabaları- orada yakalarız. Kendi sürecimizi takdir edebilmek için bu metafor bizlere ışık olacaktır. Bu noktada bahsimizi kendini sev, kendine değer ver gibi motivasyonlardan ayırmak gereklidir.
Herkesin bir çabası ve süreci olduğunun kabulü, öz farkındalığın ilk basamağıdır. Bahsettiğimiz basamak, Festinger’in bizlere sunduğu Sosyal Karşılaştırma Teorisini akıllara getirdi. Bu teoriye göre insan zihni, kendi yolculuğunu başkalarının yollarıyla kıyaslamaya meyillidir; bir yolda yürürken, göz ucuyla başka patikalara bakar insan. Ayak izlerini sayar, adımlarını ölçer, kendi adımlarının küçük kaldığını sanır çoğu zaman. Başka hayatlar uzaklardan mükemmel görünür; oysa yaklaşıp baktığında, o da kendi çamurunu taşır, kendi fırtınalarını içinde saklar.
Kuzey Yıldızı’na takılır gözleri diğer güneş parçalarının. "Neden en parlak ben değilim?"
Daha pişmesi gereken milyonlarca yıl gerekmesine rağmen. Hep sonunun mutluluk getireceğine inanmanın yaygınlaştığı, tüketmenin ve dopaminin hüküm sürdüğü çağımızda 'yolu' sevmenin önemini fark ettirmeliyiz. Parmak izleri gibi eşsiz insan hikayelerinin, özgünlüğünden değer aldığını sürekli hatırlatmalıyız kendimize. Gelecek, geçim, ekonomik kaygılar... Bahsettiğimiz farkındalığı edindiğimiz sürece gözümüzde küçülmeye başlayacak.
O halde, kendi hikayesini, zorluklarını, çabasını hayatına nakış gibi işlemeli insan. Ne yanındaki ne de yukarıdakiler gibi...
Kendi emeğiyle renklendirmeli. Diğerlerinin geldiği yollarla kendini kıyaslamadan... Çünkü mutluluk edindiklerinde değil, yaşarken heybene doldurduklarını nasıl işlediğinle ilgilidir.
Kesinlikle harika bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık. Bu denli bilgilendirici ve yararlı yazılar yazdığınız için teşekkürler.
inanın yazıyı okuyunca çok şaşırdım? nedeni ise bu genç yaşta bu kadar bilgelik bi yazarda olması ve her yazdigi cümlenin doğruluk payının çok çok yukarıda olmasıydı. ayrica yazıdaki akıcılık haddinden fazla güzeldi okurken hiç yormadı. unutmak her ne kadar kolaymış gibi görünsede karşına çıkacak en ufak nokta bile sana herseyi tekrar hatırlatır ve geçmişten ders almanı içine işler. harika bir yazı okudum kardeşim kalemine zeval gelmesin mürekkebi hiç kurumasın. Tebrikler.....
Her ne kadar bazı kelimeleri tam manasıyla anlayamasakda, müthiş bir yazı. Şiirsel, edebi ve ilmi bir birikimin ışığında bir çalışma. Köşemizde böyle siyasi olmayan ve insani motifleri bulundurmanız da bir o kadar takdire değer. Tebrikler.