Samsun'un değerlerini tek tek saymaya kalkarsak bir ay süre ile köşe yazılarımı sadece bu konulara ayırmam gerekir.
Samsun duruşunu 19 Mayıs'ta rüştünü ispatlamış ve Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyetin temellerini atmak için Samsun'u seçmesinin analizi için ansiklopediler anlatmaya yetmez. Konumuz bu değil elbette.
Konumuz 2002 yılından itibaren ekonomi, milli eğitim, sağlık ve son olarak da, sporda yaşanan kaostur. Her alanda kaosu yaratan Cumhuriyet değerlerini hiçe sayan ve Atatürk saygı göstermeyi zul addeden Samsun'un 19 Mayıs kimliğini hazmedemeyen siyasi anlayış ve uzantılarıdır.
Futbol sosyal olgunun zengin fakir, her eve giren bir temaşadır. Yazımızın girişinde kullandığımız siyasi irade ve anlayış bu temaşaya da müdahil olmuş ve çirkin yüzlerini bir de futbol dünyasında göstermiştir.
Bu dünyanın kendine has kuralları vardır. Çok iyi bir işadamı, akademisyen, sanatçı olabilirsiniz! Ama futbolu yönetebilmek için sahip olmanız gereken farklı meziyetler vardır. Hasbel kader bu dünyada çeşitli görevler alarak, 15 yıllık bir birikimi olan eski bir yönetici olarak, şahit olduğum ve birebir yaşadığım yolsuzlukları yazacak olsam, birkaç ciltlik kitap yazmam gerekir.
Nitekim Samsunspor Başkanı Yüksel Yıldırım bu dünyaya adım attığından bu yana, başarılı iş aleminin dışında uygulamalara alışkın olmadığından kendine göre haklı serzenişlerde bulunmakta ve bu serzenişler ise aykırı ifadeler olarak görülmektedir. Ne yazık ki siyaset bu endüstriye de sirayet etmiş ve siyasiler bu nimetten istifade edebilmek için her tür entrikaya başvurmaya başlamıştır.
Kendi siyasi görüşlerine hizmet edebilecek şahsi ikbal peşinde olan zaafları olan kişileri etkin göreve getirebilmek için, sahip oldukları siyasi gücü kullanmayı şiar edinmişlerdir.
Toplumsal gündeme yön verebilen bir endüstri olan futbolun cazibesi küçümsenemez. Eğer 22 kişilik oyuncunun yer aldığı 90x120 metrelik alanda yönetsel anlamda olan hakemlerimiz, eğer adaletli davranmaz ise güven oluşması mümkün değildir. Adalet duygusunu kişisel olarak hiçe sayarak zedeleyebilirsiniz. Bu durumda tek etkilenecek olan bireyin kendisidir. Ancak futbol sahasında davranacağınız veya ihlal edeceğiniz ihlalin faturası, 22 kişinin emeği ve kentteki tüm bireylerin vebalidir. Kul hakkıdır ve af edilmeyecek günahlardan biridir.
Hakem atamalarını yapan MHK, iktidar partisinin suflörü modunda hareket etmekte, böylece sporun birleştiricilik ruhuna ihanet etmektedir. Milyonlarca taraftarı olan 4 büyüklerin maçlarına yapılan atamalara göz atıldığında, birilerinin siyasi nüfuslarını kullanarak müdahil olduğu anlaşılır.
'Ben sporcunun zeki ahlaklı olmasını severim' diyen Atatürk'ün bu söylemi, yerini ahlakın ve zeki olmanın dışında başka değerlere bırakmıştır. Son haftalara girildiğinde dünya çapındaki hakemlerimize görev verilmemesinin altında yatan gerçekleri anlayabilmek mümkün değildir!
Ligde şampiyon bellidir. İkincilik ve Avrupa kupalarında yer alabilmenin mücadelesini veren takımlarımızı, yapacakları müsabakalarda alacağı sonuçlara müdahil etmeyi kolaylaştıracak adımların atılması, elbette siyasi iradenin gücünün bir göstergesidir.
Genç hakemleri yönlendirmek kolaydır ama uluslararası düzeyde maç yönetecek hakemleri etkilemek pek mümkün değildir. Bu kişilerin maddi çıkarlar veya siyasi ikballer ile bir ilgisi bulunmaz. Tek hedefleri yürüttükleri mesleklerde başarılı olabilmektir. Nitekim yurt dışındaki yönettikleri maçlar ile Türkiye'nin gururları olmuşlardır.
Samsunumuzun yetiştirdiği kendi öz evlatlarımızdan Mete Kalkavan da uluslararası düzeyde donanımlı hakemlerimizden biridir. Kendisine de ifade ettiğim gibi çocukluk ve gençlik arkadaşım İhsan Kalkavan'ın adına ve soyadına yaraşır bir biçimde, bu tür rezilane oyunlara alet olmayacağını, istifa ederek onurlu bir duruş göstermiştir. Adamlık kendini birilerine yem etmemektir. Adamlık sporun ruhunu zedelememek adına kız kardeşi olan hanım yöneticilerimizden kızımız Melis Kalkavan'ında sosyal hesabından ifade ettiği gibi 'Kuruş değil duruştur'
Samsunlu kardeşimizde bu duruşu layıkı ile göstermiş ve gururumuz olmuştur.
Mete kalkavan trabzon maçları hariç görev aldığı tüm maçlarda gayet iyiydi. Şansızlığı ts düşmanlğının ergenlik dönemine denk gelmesi idi.artık o düşmanlık öyle bir nasırlaşmışki aleni yapmaktanda geri durmadı.