Kıymetli Samsun Kent Haber okuyucuları sizlerle ilk köşe yazımda birlikte olmanın heyecanı ve mutluluğu içinde olduğumu vurgulamak isterim. İlk yazımın sokakta yaşamak zorunda olan hayvanlara dair olmasında iki gerekçem söz konusudur.
Bunlardan ilki artık hem hayvanlar hem de insanlar açısından içler acısı olan bu duruma bir hayvansever olarak bir çözüm bulunması bakımından farkındalık oluşturmak ve bir çözüm bulunmasına vesile olmaktır. Malumunuz birkaç gün önce Konya’da bir çocuk sokakta yaşayan başıboş köpekler tarafından öldürüldü ve bu hadise böyle giderse son olmayacak. İkincisi de bu konunun birincil muhatabı olan belediyelerin yerel seçimlerde verdiği sözlerin tutulup tutulmadığının bir akademisyen olmanın ötesinde sorumlu bir vatandaş olarak takipçisi olmanın gayreti içerisinde olmamdır. Nitekim sokaktaki başıboş hayvanların oluşturduğu problemleri ve çözüm gereksinimini bazı platformlarda dile getirdim. Şimdi de bu işin takipçisi olmak adına güzel Samsun’umuzdan konunun muhataplarına ve bu durumu önemseyenlere bir kez daha sesimi duyurma gayretindeyim.
Dikkat ederseniz, yazıma “sokak hayvanları” diye başlamadım ve “sokakta yaşayan hayvanlar” ifadesini kullanmayı tercih ettim çünkü “sokak hayvanı” diye bir hayvan türü yoktur. O halde bu hayvanlar sokakta ne arıyor veya neden sokaktalar? İşte asıl odaklanmamız gereken husus bu noktadır.
Aç gözlü veya şımarık insanoğlunun bir zamanlar bakmak üzere sahiplendiği fakat belli bir süre sonra sıkılınca, kapının dışına koyduğu hayvanlar; mecburen sokakta yaşamak zorunda kalmıştır. Şehrin yöneticileri veya söz sahipleri bu duruma kayıtsız kalınca; kendi başlarına kalan bu hayvanlar, sokakta bir yaşamaya mahkûm olmuştur. Zamanla bu hayvanlar üreyerek çoğalmış ve günümüzdeki sorun ortaya çıkmıştır.
Bu sorun günümüzde öyle bir hale dönüşmüştür ki oluşan durum hem biz insanlar hem de hayvanlar için katlanılmaz bir hal almıştır.
Bir hayvansever olarak kışın hayvanların soğukta, yağmurda ve karda aç biilaç şekilde adeta sürünmelerine içim el vermiyor. Bu hayvanları ne zaman görsem içim burkuluyor. Yazın sıcakta susuz, kışın soğukta ve açıkta çaresiz kalmalarına bir çözüm bulunmalı.
Elbette ki birçok hayvansever, büyük fedakarlıklarla maddi manevi desteğini bu hayvanlardan esirgememektedir ama atalarımızın dediği gibi; “taşıma suyla değirmen taşı dönmez.” Bu hayvanlara bir seferliğine su temin etmek veya yiyecek vermek 24 saatlik zaman diliminde veya yılın 365 günü boyunca refahlarını sağlamak için yeterli değildir.
Biz insanların nasıl mutlu ve konforlu bir hayata ihtiyacımız varsa hayvanların da mutlu ve belli standartlarda bir hayata ihtiyaçları var. Bu ihtiyaca kısaca hayvan refahı diyoruz. Sokakta yaşayan hiçbir hayvan için refah kavramından söz etmek mümkün değildir. Zaten araştırmaların sonuçları da bu durumu doğruluyor. Nitekim sokakta yaşayan hayvanların geneli türüne uygun gelişimi ve ömür süresini yakalayamamaktadır.
Zor ve sıkıntılı hayat koşulları, hastalıklar, hayvanlar arasında çatışmalar ve en önemlisi insanlara bağlı faktörlerle oluşan yaralanmalar; bu hayvanların yaşam standartlarını ve dolayısıyla refahını olumsuz etkilemektedir.
Şehir hayatında günden güne kalabalıklaşan araba sayısı ve trafik yoğunluğuna bağlı olarak bu hayvanların belli bir kısmı trafik kazalarında yaralanmakta, sakat kalmakta ve hatta ölmektedir. Bir de insan görünümünde olup, insana dair hiçbir erdeme haiz olmayan insan müsveddeleri var ki, bunlar bu hayvanların en büyük baş belalarıdır. Bu tür ruh sağlığı yerinde olmayan, gelişimini tamamlamamış ilkel insan formları bu hayvanları dövmekte, yaralamakta veya akla hayale gelmeyen şekilde zarar vermektedir. Hatta bazı hayvanlar cinsel istismara dahi uğramaktadır. Ne kadar iğrenç değil mi? Dolayısıyla bir kap yemekle bu hayvanların sorunları çözülmekten epeyce uzaktadır. O halde ne yapılmalıdır? Bu hayvanların refahı kalıcı olarak nasıl yükseltilebilir? Bu hususlara kafa yormak zorundayız.
Bu mesele için en geçerli çözüm olarak bu hayvanların fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarının karşılandığı ortamlarda yaşamasını sağlamaktadır. Bu tür ortamlarda kabul edilebilir bir refah seviyesinde yaşaması sağlanan bu hayvanların, sahiplendirilmesi de bir çözümdür. Peki, günümüzde barınakların durumu bu söylediklerimi karşılamakta mıdır? Kabul edilebilir koşullarda hayvan barınması için uygun sayılabilecek barınaklar olmasına karşın maalesef birçok barınak hayvan refahı bakımından elverişsizdir.
Türkiye genelindeki tüm barınakların bir an önce standart koşullarda olması sağlanmalıdır. Bunun için öncelikle barınak kavramından ne anladığımızı gözden geçirmemiz gerekir. Barınaklar sadece hayvanların kapalı bir ortamda tutulup, yem ve su verilen ortamlar olarak düşünülmemelidir. Bu hayvanların sosyalleşmesi ve türüne özgü davranışları sergileyebileceği ve dolaşabileceği alanlar içeren yapılar ancak hayvan refahı bakımından kabul edilebilir barınma ortamlarıdır. Peki, ülkemizde bu koşulları sağlayan bu tür bir barınak var mıdır? Maalesef bu standartlardaki barınaklarımız yok denilecek kadar azdır. O halde ilk olarak barınak anlayışımızı gözden geçirmeli ve ona göre düzenlemeliyiz.
Kendini hayvansever olarak nitelendiren bazı kişiler hayvanların barınaklarda tutulmasına karşı çıkmaktadır. Barınakların mevcut haliyle havyan hakları savunucularının haklı oldukları hususlar olmakla birlikte bu hayvanların bir şekilde barınak koşulları iyileştirilerek kontrol altında tutulmaları şarttır. Nitekim hayvanların sokakta başıboş halde olmaları kabul edilebilir bir durum değildir. Üstelik bir kap yemek verdi diye kimsenin kendisini hayvan haklarının yılmaz savunucusu veya kahraman ilan etmesi de abesle iştigal bir durumdur. Bir soğuk kış gecesinde sokakta kalmanın ne demek olduğunu bilmeden bu hayvanları güya özgür kılmak adına sokakta başıboş şekilde yaşamalarına göz yummak bir çözüm değildir.
Nitekim şu an içinde bulunduğumuz durum ve ortaya çıkan birçok olumsuz vakalar benim bu düşüncemi haklı çıkarmaktadır. Bu hayvanlar sokakta zor koşullarda kaldıkça, içgüdüsel olarak savunma ihtiyacı hissettiğinden dolayı giderek vahşileşmektedir. Buna bağlı olarak çocuklardan yaşlılara kadar toplumun birçok kesimi bu hayvanların tehlikeli yüzüyle karşılaşmakta ve saldırıya uğrayarak yaralanmakta veya hayatlarını kaybedebilmektedir. Bu olumsuzluklar zamanla bir çatışma ortamına sebep olarak hem insanlar arasında faydasız tartışmalara yol açmakta hem de bu hayvanlara öfke artışıyla sonuçlanmaktadır. Eğer acilen bir çözüm bulunmazsa saldırıya uğrayan daha birçok insan hikayesi duymamız kaçınılmazdır. Yine bu durumun devam etmesine bağlı olarak bazı şiddete eğilimli kişilerce bu hayvanların canına kastedileceğini de öngörmek çok zor olmasa gerek.
O halde hem insanların can güvenliği hem de bu hayvanların refahının saplanması huşunda gerekli yasal düzenlemeler gözden geçirilmeli ve yerel yöneticiler bir an önce harekete geçmelidir. Aksi taktirde bu meselenin zamanla bir kördüğüm halini alması kaçınılmazdır. Yerel seçimler bitti ve artık belediyeler ve ilgili kamu kuruluşları tarafından verilen sözlerin tutulma ve eyleme geçilme zamanıdır.
Artık saldırıya uğrayan insanların veya eziyet gören hayvanların haberlerini duymak, okumak veya izlemek istemiyorum. Siz de benim gibi düşünüyorsanız, duyarlı olan herkesi bu işi medeni insanlara yakışır şekilde çözüme kavuşturma hususunda takipçisi olmaya davet ediyorum. İnsanları kadar hayvanları da mutlu olan kentlerde yaşamak dileğiyle, bir sonraki yazımda buluşmak üzere, herkese esenlikler dilerim.
Zafer hocam düşüncelerimi aynen dile getirmişsiniz elinize emeğinize sağlık. Umarım bir gün olması gereken yapılır.
Yapmış olduğunuz tespitler bazılarımızın gördüğü ama ilgililerin kayıtsız kaldığı konular malesef. Düşüncelerimizi dillendirdiğiniz için çok teşekkürler. Umarım sorunların çözümüne bir nebze olsun katkı sağlar.
Sayın hocam tesbitleriniz çözüm odaklı ve mantık çerçevesi içinde. Sizin gibi değerli bir akademisyeni Samsun merkezli bir gazetede yazar olarak görmekten kıvanç duyuyoruz.
Zafer hocam kaleminize sağlık. Toplumumuzun kanayan yarası olan sokakta yaşayan hayvanlara dair belirtmiş olduğunuz tespit ve çözüm önerileriyle sesimizi duyurduğunuz için teşekkür edeririz. Yerel yönetimlerce daha da geç olmadan bu sorunumuz biran önce çözüme kavuşturulur inşallah.
Keşke daha erken çözüme gidilseydi artık iş çığırından çıktı. Umarım insan ve hayvan haklarına aykırı olmayan etik bir çözüm yoluna gidilir.
Zafer hocam, tespitleriniz gerçekleri yansıtıyor. Yazınızın dile gelip; hayata geçirilmesi niyetiyle, Allah razı olsun.
Hocam çok kıymetli tespitlerde bulunmuş.
Almanya bu işi nasıl başarmışsa yetkili kurumlar oradan bilgi edinerek bu konuyu basit yasalarla çözer diye düşünüyorum.27 Yılım oralarda geçti bir tane başı boş sokakta gezen köpek görmedim.Bu işler tabikide bireylerin eğitimiyle alakalı.!Ne yazıkki ülkemizde sayıları az olmakla birlikte gerçek hayvan severler var.Ancak geri kalan toplumu zaten siz dile getirmişsiniz.Ülkemizde maalesef o kadar insancıl problem varki görevlilerin bu işin üstüne gideceğini sanmıyorum.Yakala imha et bunların yapabileceği tek çözüm bu.!