Dibe vurmadan sil baştan olmaz! Rahmetli Vali Recep Yazıcıoğlu'nun dediği oldu! Her anlamda dibe vurduk!
Ne demişti 2001'de merhum Yazıcıoğlu, "İlber Ortaylı hoca diyor ki, apartman yönetimine katılmayan millet, mahalle yönetimine, şehir il ve ülke yönetimine nasıl katılacak? Biz hep ihale ve havale Mehdi bekliyoruz. İşte Mehdi gelecek dertler bitecek. Yok böyle bir dava. Yurttaş olamadık. Bu halk eleştirisidir. Ben bürokrasiyi de eleştiriyorum, siyaseti de eleştiriyorum. Halkı da eleştiriyorum. Özet şu halk sisteme ortak olacak. Köyden, en üst Ankara'daki yönetime kadar. Kentte, ilde. Bir yerden başlayacağız buna. Yani elimizi taşın altına sokacağız. Birileri bizi kurtarsın. Yok böyle bir şey ya. Kurtar bizi baba diye diye ne oldu sonunda? Kim kurtuldu Türkiye'de? Bir avuç insan kurtuldu. Çünkü bir ülkede fakirlik varsa, zenginleşen var demektir. İŞte hocam onu çok güzel söylüyor. Üç kağıt ekonomisi. Birisi döviz, birisi faiz, birisi borsa. Bu üçü de kağıttır. Buna da üç kağıt ekonomisi denir. Biz üretimi bıraktık. Şimdi kağıtlarla al ver, al ver. Al papazı ver bilmem nesini. Bunun sonu yok. Sil baştan yapacağız. İdarede, siyasette ve ekonomi de. Halkla beraber yapacağız bunu. Halkta bunu anlayacak. Onun için bilimsel bir şeydir. Dibe vurmadan sil baştan olmaz. Malesef dibe vurduk. Keşke dibe vurmasaydık."
Al takke ver külah! Bal tutan parmağını yalar! Ahbap çavuş ilişkileri! Paranın yüzü sıcak, insanın canı ucuz!
Belediye Meclislerinde yapılan imar plan değişikliklerini, DOP kesintisi ile park bahçe yapılacak denilerek alınan yerlerin, daha sonra konutlaşmaya açıldığını, 'dikey konutlaşma olmayacak' denilmesine rağmen, dikilen çok katlı dikey rezidansları, heyelanlı sahalara verilen imarları, imar afları bir felaket olmadığı sürece kimsenin gündemi olmuyor!
Binlerce insanımızı kaybettiğimiz deprem felaketi olmamış olsaydı, yine bu konuları kimse konuşmayacaktı! Bundan önceki deprem felaketlerinde de bu konular çokca konuşuldu, lakin gel gör ki, acı unutulunca, her şey unutuldu! Dikey konutlar dikilmeye devam edildi, imar plan değişiklikleri gırla gitti, heyelanlı sahalar ahbap çavuş ilişkileri ile birileri zenginleşsin diye imara açıldı!
Dağ filminde akıllara mızrak gibi saplanan bir replik vardı! Uyursan ölürsün! Aynı sözü şimdi şöyle seslendirin! 'Unutursan ölürsün'
Geçmiş afetleri, alınması gereken tedbirleri, alınmayan önlemleri, yapılmaması gereken imar değişikliklerini, ahbap çavuş ilişkileri ile ranta açılan heyelanlı sahaları, malzemeden çalınarak yapılan, milyon liralara vatandaşa kakalanan rezidans tabutları unutma! Unutma ki birileri zenginleşirken sen ölme!
Şimdi suçlu arayanlar, aynaya baksın!
Sel afeti oldu, 'Dere kenarlarına konut yapılmasın denildi' Peki yapılırken kim izin verdi?
Deprem oldu, 'Heyelan sahalarına konutlar yapıldı' denildi' Peki yapılırken kim izin verdi?
Hadi izin veren verdi? Yapan niye yaptı? Dere kenarına ve heyelanlı sahalara dikilen konutları alırken, neden kimse sorgulamadı? Neden hiç kimse "Burası heyelan sahası, burası dere yatağı ben buradan ev almam" demedi! Neden hiç kimse denetlemedi! Fakirin yaptığı kaçak yapıya anında çökenler, ahbaplarının göz koyduğu heyelanlı sahalar için kılıfları çök güzel buldu! Mahkemeler iptal etti, onlar yeniden imar plan değişikliği yaparak, yargı kararlarının arkasından dolandı. Kanunlara uyması gerekenler, kanunları hiçe saydı! Sonra da çıkıp, 'Kanunlara uymalıyız' nutukları attı.
Suçlu arıyor isek aynaya bakmamızın zamanı geldi!
Zira hepimiz suçluyuz!
Felaket olunca 'Kader' olmayınca 'Bal tutan parmağını yalar' dediğimiz için
hepimiz suçluyuz!
Araba alırken, yağına, aynasına, çiziğine, eziğine, motoruna, kilometresine, bilmem hangi aksamında bulunan civatasına kadar bakıyoruz, inceliyoruz ve sorguluyoruz! Niye bunu ev alırkende yapmıyoruz! Bir bilirkişi ile, bu evin zemini sağlam mı, heyelan sahasında mı, kusuru var mı, yapımında hangi malzemeler kullanıldı, nasıl kullanıldı, sağlam mı, sağlıklı mı? diye neden bakmıyoruz? Ya da devlet bu zorunluluğu neden getirmiyor? Çevre ve Şehircilik Müdürlükleri ne güne duruyor?
Acılardan ders çıkartıp; Soran, sorgulayan, hesap soran bir toplum olmamız gerekiyor. Aksi takdirde bu acıları sil baştan yeniden yaşayacağız
Şimdi biz SAMSUN İÇİN SORUYORUZ!
Samsun'da özellikle yüksek katlı konutların yapıldığı bir çok noktanın heyelan sahası olduğu biliniyor? Bu heyelan sahaları nasıl oluyorda konutlaşmaya açılıyor? İmar plan değişikliği yapılınca 'Heyelan olgusu' ortadan nasıl kalkıyor? Heyelan 'Buraya imar planı yaptılar konutlaşma olacak. Az ben öte tarafa mı gideyim' diyor? Nasıl oluyor? Zemin etüdü neye göre, kime göre yapılıyor? Yıllardır var olan heyelan riski, imar planları değiştirilip arazi konutlaşmaya açılınca nasıl birden bire yok oluyor? Heyelan nereye gidiyor? Yıllardır bu şehirde heyelanlı saha olarak bilinen yerler bugün nasıl oldu da yüksek katlı binalarla doldu? Rant mı, insan hayatı mı daha değerli? Merak ettiğimiz için değil, vatandaşlık görevi olduğu için bu sorulara cevap arıyoruz! Cevap verecek olan varsa, başını kumdan çıkartsın!
Rahmetli Recep Yazıcıoğlu'nun da dediği gibi!
"Sil baştan yapacağız. İdarede, siyasette ve ekonomi de. Halkla beraber yapacağız bunu. Halkta bunu anlayacak. Dibe vurmadan sil baştan olmaz. Malesef dibe vurduk. Keşke dibe vurmasaydık."
Not: Deprem felaketinde hayatlarını kaybeden canlarımıza Allah'tan rahmet, geride kalan ailelerine ise başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Felaketin ilk gününden itibaren bölgeye Hızır gibi yardım seferberliği başlatan tüm Samsunlulara teşekkürlerimi sunuyorum. Allah herkesten razı olsun.