Türkiye’nin güzel bölgelerinden Karadeniz’i gezip görenlerin hafızalarında mutlaka iz bırakmıştır. Karadeniz’in girintili çıkıntılı kenarları, geceleri gelinlik kızın boynuna takılı beşi birlik gibi parlar durur. Gecenin güzelliği başka, gün ışıyınca güzellik bambaşka olur. Karadeniz’in maviliğine gökyüzünde ki bulutların yansıması, usta ressamın eserinden çıkmış gibidir. Kıyıdan dağlara doğru kafanı kaldırdığınızda yeşilin tüm tonlarını görürsünüz.
Yaylalarında ki otlar her daim yeşildir. Balı, sütü, yoğurdu, yağı, kaymağı endemik bitki örtülerinin arasından akan derelerinde alabalıklarını söylemeye gerek yok sanırım. Güneş batımı denizdeki yakamozu seyrederken iyotlu, oksijeni ciğerinize çektiğinizde bağlanır kalırsınız bu bölgenin güzelliğine.
Cenneti ararsan, buldum dersin burada. Bulutlar bölük, bölük gelip geçer üstünüzden. Gri, beyaz, siyah… Yağmaya bir başladı mı yağmurun, denizle hasretini kimseler dindiremez. Günlerce yağar durur, bayram edercesine. Karadeniz’dir, öfkelenince yanında yöresinde durmayın, ucan kuşu kapar havadan. Karadeniz’in küçüklü, büyüklü dereleri can damarlarıdır. Derelerin suları sevdalı Karadeniz’in kucağına ulaşınca, tüm dertleri diner sanki…
Giresun’un ilçelerinden Bulancak yeşille, mavinin kol kola girdiği yerlerdendir. Sahile de birleşik sık evleri görürsünün. Köyleri engebeli arazilerin üstüne serpilmiştir. Acık gecede gökyüzünde ki yıldızlar engebeli arazi üstüne serpilmiş gibilerdir. Köy evleri tarlalarının bahçelerinin başlarına konduruvermişler. Dağınık köylere ulaşmak için dik, daracık yollardan geçmen gerekir. Buraların ormanı fındıklıklardır. Eskiden kirazla ününü sürdüren il şimdilerde fındık, fasulye, kivi ile anılır olmuş. Fasulyenin lezzeti bir başkadır buralarda.
Bulancak’ta Salı günü kapalı alanda bölgenin en büyük kadınlar pazarı kurulmaktadır. Bölgenin hareketli kadın pazarıdır. Bulancak’ın çevre köyleri kadınlarının, ürettiği ürünlerini buraya getirirler. Ürettikleri ürünleri burada pazarlarlar, evlerinin ihtiyaçlarını alır götürürler. Köyden gelenler çuvallarla, sepetlerle getirilen ürünlerini itina ile tezgâhlara düzerler. Birkaç erkek satıcının dışında hepsi kadındır. Tezgâhta görünen en çok ürünler; mantar çeşitleri, mantar turşusu, karalâhana, ısırgan, hardal, ceviz, fındık, lahana, incir, elma, armut sebze ve meyvelerle dolup taşmaktadır. Yaylalarda beslenen hayvanların ürünleri; peynir, yağ, yoğurt, bal tezgâhları ayrı süslüyor. Hepsi organik, kadın eli titizliğiyle üretilmiş ürünlerdir. Başları acık, kapalı kadınlar tezgâhın yanına varınca incecik, cılız sesiyle “ buyurun, buyurun” sesine kararmış suratında ki gülücüklerini görürsünüz. Nasırlanmış, çatlamış kararmış elleri… Bağda, bahçede kadın, evinin hanımı, çocuklarının anası kadın. O nasırlı eller, öpülesi eller bizleri beslemek için çalışan ellerdir. “Eli kir olmayanın karnı dok olmaz” derdi büyüklerimiz. Çalışmanın onuru ve gururuyla her akşam başını yastığa koyar.
Pazarda gezerken her bir emekçi kadından almak ister insan, ama imkânın yoktur ki! Akşam evlerine dönüşte yanlarında mutlaka, poşetlere konulmuş hamsilerle köye giderler. Bilinir ki her Salı akşamı balık ziyafeti vardır.
Eve dönen kadınları yemek yapmak, yıkamak, silmek, süpürmek, düzeltmek kadının görevleri arasındadır. Ne mutlu nasırlı elleriyle, alın teriyle kazanıp üretenlere. Yolunuz Salı günü Bulancak’a düşerse mutlaka kapalı kadınlar pazarına uğramayı ihmal etmeyin. Siz her köye gidemezsiniz ama köylerden gelen yüzlerce eli nasırlı kadınları görürsünüz. Ürünlerinden alırsanız sevindirirsiniz?
Bu vatan için emek veren, toprağa hizmet edip karşılığını alan tüm nasırlı ellere selam olsun.