Yaşarken, yaşatırsan zenginsindir. Yaşarken yok eder, kurutursan, öfken ve kininle barışık olursan yoksul, perişansındır. Bazen insanlar varlıkta yokluk çekerler. Sebebi cahillik, görgüsüzlüktür. Bazıları da “ benim kimseye ihtiyacım yok!” Derler. Her canlının, başka canlıya ihtiyacı vardır. Canlılar öldükten sonra, toprakta çürümesi için toprağa ihtiyacı vardır.
Canlıların yaşam öykülerinden birini kısaca anlatayım. Bir çiftçi evinin salonunu büyütmek için eski duvarı yıkmaya başlar. Çekiçle duvarı yıkar. Birkaç tuğla parçasını yıktıktan sonra, gözleri hareket eden nesneye takılır. Etrafı temizler. Gördüğü hayvan kertenkeledir. Hayvan kaçamaz. Ayağından bir çivi ile toprağa çakılmıştır. Kertenkele kendine yaşam alanı olarak, tuğlaların arasına kendini hapsetmiştir. Bir ayağı çivi ile toprağa saplanmıştır. İşin inanılmaz tarafı çivi en az Otuz Dört yıl önce hayvanın ayağına çakılmıştır. Nasıl olur da kertenkele o kadar süre tuğlaların içinde hareket etmeden beslenebilir, yaşayabilirdi? Yaşlı adam uzaktan hayvanı izlemeye, düşünmeye başlar. Bir süre sonra başka bir kertenkele ürkek tavırlarla, tuğlaların arasından ağzında kırıntıyla çıka gelir.” (alıntı)
Bir canlının mağduru, başka bir canlıyı yaşatıyorsa, düşünen biz insanlar olarak bu dünyayı tüm canlılarla paylaşıp, dostça neden yaşamıyoruz. Dünya; ağacıyla, kuşuyla, böceğiyle, insanıyla kısacası tüm canlılar birbirine muhtaçtır. Sevgi, saygı arıyorsak ilkönce kendimizi geliştirmek, değiştirmekle başlar.