Birinci Dünya savaşı sırasında Çanakkale’den silah zoruyla savaşarak geçemeyen İngilizler ve ortakları, Mondros Ateşkes Anlaşması ile Anadolu’yu da işgal ederek, Osmanlı Hanedan’lığını tarihe gömdü.
1854 yılında İngilizlerden ilk dış borçlanmayı yapan Osmanlı kısa sürede iflas etti. ( Burada borç veren Osmanlı Bankası’nın büyük Siyonist Yahudi Rockefeller ailesine ait olduğunu, merkez bankası kuruluncaya kadar TL basma işlerinin bu banka tarafından yürütülüyordu.) Osmanlı'ya borç verenler, önce Duyun-i Umumiye diye bir tahsilât idaresi kurarak, alacaklarını tahsil etmeye başladılar.
Mondros ateşkes anlaşması sonrası borç veren İngilizler 13 -Kasım-1918’de İstanbul’u işgal ettiler. Osmanlı Milletvekillerini ve bazı ileri gelenleri tutuklayarak, Osmanlı Hanedanlığına son verdiler. Lozan’da Osmanlı borçlarının ödenmesini taahhüdünü aldıktan sonra; 2-Ekim-1924’te İstanbul’u terk ettiler. 600 Yıllık Osmanlı savaşlardan yorgun, perişan borçlu bıraktırılmıştı. Eğitimde, sanatta, ticarette yeterince güçlenememiş, geri kalmıştı. Türkler; Atatürk ve silah arkadaşları önderliğinde Anadolu’da örgütlendiler. 23-NİSAN 1920’de T.B.M.M ‘sini kurdular. Anadolu da bulunan işgal kuvvetlerine karşı Türk halkı Kurtuluş Savaşı’nda yüz binlerce şehit ve gazi vererek bugünkü milli misakı sınırlar içindeki topraklara sahip olduk. T.C Devletinin tapu senedini Lozan Barış Anlaşması’nı imzalayarak aldık. ( Rusya’nın yaptığı savaş yardımlarını ve desteğini unutmamak gerekir.)
29- EKİM-1923’de T.B.M.M'si oturumunda 258 milletvekili katılır. Cumhuriyet oylaması sırasında Osmanlıyı, ağalığı, şeyhliği savunan ve Türk olmayan dönmelerin temsili 100 milletvekili meclisten çıkarak oylamaya katılmazlar. 158 milletvekilinin oybirliğiyle Cumhuriyet ilan edilir. Peşinden oybirliğiyle Mustafa Kemal ilk Cumhurbaşkanı seçilir.
Ertesi gün Mustafa Kemal, İsmet İnönü’ye hitaben yazdığı başbakanlık görevlendirme mektubu, yüzyıl önce değil sanki bugün yazılmıştır.
Mustafa Kemal’in İnönü’ye Mektubu Şöyle;
"Sevgili Paşam, Cumhuriyet’in ilk başbakanı olarak seni düşünüyorum. Dur, hiç itiraz etme. Niye seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın.
Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Baş Delegesi olarak elbette biliyorsun. Büyük devletlerin bu sefil durumuna bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın.
Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim.
Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul bir köylü devletiyiz?
Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az. 4000 km kadar demiryolu var. Bir metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin Kuzey’ini Güney’ine, Batı’sını Doğu’suna bağlamamız vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart.
Denizcilik acınacak durumda.
Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olana bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız. Doğuda ki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyet’le de insanlıkla da bağdaşmaz. Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız.
Her yerde tefeciler halkı eziyor. Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğu dışarıdan getiriliyor. Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor.
Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136. Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklarla insanlarımızı kırıyoruz. Üç milyon insanımız trahomlu, sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde. Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm sayısı yüzde 60’ı geçiyor. Nüfusun % 80’i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bölümü göçebe.
Telefon, motor, makine yok. Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremidi bile ithal ediyoruz. Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir’in bazı semtlerinde var.
Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408. Ülkeyi nerdeyse yeniden kurmamız gerekiyor. Yunanistan’dan gelen göçmen sayısı da 400 bini geçecek. İktisadi hayatımızda, eğitim durumumuz da içler acısı. İktisatçımız da çok az. Zorunlu okuma yaşında ki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş. Oysa Cumhuriyet’in insan malzemesini hazırlamalı, nüfus cephesini güçlendirmeliyiz. Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediyor. Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var. Bunları bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam bilsinler.
Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz. Hedefimiz milli iktisat, bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı. Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı.
Cumhuriyet’e uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de bir deney. Ama yılmamak ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız.
Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız. Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız. Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız. Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu. Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim.
Allah yardımcımız oldun. ( Cumhuriyet- Türk Mucizesi ikinci kitap. Turgut Özakman)
İleri görüşlü, aydın, zamanın dünya liderlerinden daha iyi düşünen, yorumlayan uygulayan dünya liderinin adıdır ATATÜRK. Kendi ülkesini emperyalistlerden kurtaran, mazlum milletlere örnek olan, kısa zamanda devrimleri yaparken dış borçları yoksul ülkenin insanlarına rehber olup ödeten insandır.
Düşünün ki bir ülkenin üstünden önce Çanakkale savaşı, sonra kurtuluş savaşı geçmiş, yangınlar, kuraklıklar, salgın hastalıklar, ölümler aman vermemiş. Osmanlı Devleti’nin küllerinden taze fidan Cumhuriyeti kurup, geliştiren Elli beş İslam ülkesi arasında tek Laik, sosyal, hukuk Türkiye Cumhuriyetidir.
Bir devletin ömründe On yıl kısa bir ömürdür. "On yılda on milyon insan yarattık, her yaştan. Demir ağlarla ördük Anadolu’yu dört bir baştan." Derken insanın yaşaması için gerekli alt yapıyı hazırladı. Bence Dünya’nın en büyük devrimcisi Atatürk’tür. Büyüklüğünü tüm dünya tanır, ama emek verip kurduğu Cumhuriyet’in içinde yaşayan gericiler, yobazlar, gözünü para hırsı bürümüş insanların gözleri kör, kulakları sağır, sevgileri mühürlüdür.
Düşman yurttan sökülüp atılmış, kahraman Türk askeride peşindedir. Düşman İzmir’e doğru kaçarken Atatürk çadırını toplatır. Askere ,” Çocuk şu kitaplarımı kolilere koy” der. Asker; "Efendim koli yok buralarda." Atatürk; “Şu mermi sandığını boşalt içine kitaplarımı yerleştir.” “Ama efendim savaştayız, mermiler bize lazım olacaktır. “ Der. Atatürk ;” Evet savaştayız ama bu savaş bitince en büyük savaşımız, başlayacak. Onu da biz bu kitaplarla başaracağız. “ Der.
Dünya lideri Atatürk yazılı eserleri şunlardır: "Takımın Muharebe Talimi- Cumalı Ordugâhı- Tabiye Tatbikat ve Seyahati- Bölüğün Muharebe Talimi- Zabıt ve Kumandan ile Hasbıhal( Subay ve Komutan ile Konuşmaları)- Emirlerin Sureti Tahririne dair Nasayıt –Geometri kitabı- Nutuk.
Cumhuriyeti bizlere armağan eden Başta Atatürk ve silah arkadaşlarına minnet ve şükranlarımı borçluyum. Otuz Ağustos zafer bayramımız kutlu olsun. NE MUTLU, TÜRKÜM DİYENE