Her doğruluğun karşısında, kendi içinden çıkan yanlışlarla imtihanı vardır. Hz. Adem'in Kabili, Hz Nuh'un Kenan'ı, Hz Yusuf'un kardeşleri ve son peygamber Hz. Muhammed Mustafa'nın (SAV) Ebu Leheb'i gibi...
Bugün de malesef her doğru hareketin içinden devşirilip, yürüdüğü yola ve yolun önderlerine karşı çıkan ve kullanılan doğruya en yakın yanlış Ademler mevcuttur.
Elbette hayat denen bu sürgün bir imtihandır. Ve bu dünyanın sonuna kadar doğrudan çıkan yanlış adamcıklarla mücadele deveran edecektir. Sebep? Tedavisi pek de mümkün olmayan nefis...
İnsan aklıyla vicdanını birleştirirse refah ve adalet; Aklıyla nefsini birleştirirse esaret ve zulüm getirir. Zulüm ile hüküm sürenin sonu ise iki cihanda da zillettir.
Tarih boyunca, ayetler ve kadim hikayeler dün olduğu gibi bu günde güncellemeye gerek duymadan doğruyu bulmada insanoğluna rehberlik ediyor. Ebu Leheb'in kibri, Kabil'in kıskançlığı, Kenan'ın inkârı ve Hz. Yusuf'un kardeşlerine gösterdiği merhamet, sadece geçmişe dair hikayeler değil, aynı zamanda bugüne ışık tutan ve ders alınması gereken önemli hakikatlerdir...
Ebu Leheb, kendi kibri ve inadı yüzünden hüsrana uğradı. Onun hikayesi, bizlere gururun dönüşü olmayan zararlara yol açabileceğini hatırlatıyor. Fakat bu kıssanın amacı, sadece bir cezalandırma hikayesi değil, aynı zamanda kişinin kibirle nasıl başa çıkması gerektiği hakkında bir uyarıdır.
Kabil ve Habil arasında yaşanan trajedi, insanoğlunun kıskançlıkla nasıl savaşması gerektiğini bizlere öğretir. Kabil’in içsel çatışması, bir anlık öfkenin ve kontrolsüz duyguların nasıl yıkıcı sonuçlara yol açabileceğini gösterir. Bu durum, bugün bile insan ilişkilerinde karşılaştığımız kıskançlığın tehlikelerini açığa çıkarır.
Kenan'ın babası Hz. Nuh'un uyarılarını dinlememesi, inkar ve güven eksikliğinin nihai sonucudur. Daima inancın önemini vurgulayan bu trajedi, insanoğlunun kendisine sunulan fırsatları değerlendirmesi gerektiğine dikkat çeker.
Sonuç olarak, bu tarihi kutsal gerçek kıssalar, bizlere sevgi, hoşgörü ve bağışlamanın her daim nefret ve kinin önüne geçmesi gerektiğini hatırlatır. Bugünün dünyasında bu derslerden ilham alarak, sevgi ile yolumuza devam etmeli ve daha iyi bir gelecek için çaba göstermeliyiz diyor.
Birbirimizi hiç ettiğimiz, hakir gördüğümüz, yerden yer vurduğumuz; birbirimize her zamankinden daha fazla muhtaç olduğumuz şu bilinmezlikler denkleminde zor günler geçiriyoruz. Bu günler de bize yön verecek en güçlü mesajlardan biri olan, Hz. Yusuf'un kardeşlerine karşı merhamet dolu sözleri geliyor aklıma:
"Bugün sizlere kınama yok, utanmayın da. Ben sizin için Allah'a dua edeceğim; bizim bağışlanmamız için mi? Yok hayır. Allah zaten sizi affeder. Ben Allah'a dua edeceğim; beni görünce yaptıklarınız aklınıza gelip utanmayın diye."
Bu sözler, aslında merhametin ve bağışlamanın nasıl yıkıcı duyguları aşabileceğimizi alenii bir şekilde ortaya koyuyor.
Hepinizi seviyorum.
"Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır."