Yapılanların sırf yapılıyormuş gibi yapılması gerçekten çok acı verici.
Düşünsenize hayatınızda yaptığınız her ne varsa bir amacı yok, sadece yapmış olmak için yapıyorsunuz. Böyle bir hayatı yaşamak zorunda kalıyorsunuz. Bundan memnun olduğunuzu da dile getirmekten çekinmiyorsunuz.
Siyasetin belki de bu yönü beni çok üzüyor ve yoruyor. İnsan hayatı gibi siyasi hayatlarda savrulan bir yaprak gibi savruluyor. Sıska, zayıf, güçsüz bir siyasetçi çıkıyor. Bunu tabi ki fiziki olarak söylemiyorum. Bunu tamamen ruhsal ve psikolojik olarak söylüyorum. Öyle bir durumu geliyor ki siyasetçiler bir yerden sonra artık, düşünme yeteneklerini kaybedip sadece yaşadıklarını yaşamak için yaşıyorlar.
İşte bu engebelerde siyaset yapmak zor gibi görünüyor. Yapanların durumları da o kadar belli oluyor ki. Sahte gülüşler, gereksiz sohbetler, gerçekleşmeyen planlar, gereksiz insanlar, halktan kopuk siyasetçiler…
Hâlbuki bu makamlar mevkilerin nasip olması ne büyük bir nimet değil mi? Yaptıklarının hem bu dünyaya hem de inananlar için ahiretine faydası yok mu? Kolay mı cennet? Mükâfatı bu kadar iyi olan dünya da kaç meslek var ki… “Halka hizmet Hakk’a hizmettir” düsturu benimsemiş bir siyasetçiyi şu fani dünya da kim yıkabilir? Amaç zaten hizmet edip o makamlarda kalmak değil mi?
Sevdiğim bir söz vardır, “Çözümün bir parçası değilsen sorunun bir parçasısındır”. Demem o ki naçizane uzmanlık alanım hakkında birkaç kelam etmek isterim, sorduğum sorulara kendim cevap vermeliyim diye düşünüyorum.
Siyaset bizim milletimiz için 7’den 70’e herkesin bir fikri olduğu bir konu olduğunu hepimiz biliriz. Lakin boşa da doluya da konuştuğunu anlamak bir o kadar da basittir. Daha ilk cümlesinde anlarsın fikirleri, öyle gizli saklı, kaçamak söylemeyiz biz. Reklamda ki gibi aynı “dümdük” söyleriz biz. Çok dinlemeyiz karşımızdakini, hele ki aynı fikirde değilsek. Onu ezmek, ona fikirlerimizin doğruluğunu söylettirmek ve egomuzu tatmin etmek için kurarız baskıyı, bağırırız gerekirse, mübahtır yani yaptıklarımız.
Makamlar tek siyasetçiler için nimet değildir. Makamlar en üstünden en altına kadar herkes için nimettir. Bunu iyi değerlendirmek gerekir. Makamlar mevkiler kişiliğinin değişmesini değil. Bilakis gelişmesini sağlamalıdır. Makamdan güç almamalı makam sahipleri, makama güç vermelidirler. Bu yüzden liyakat önemlidir. Adama göre iş değil, işe göre adam mantığını geliştirmeliyiz.
Makamları hizmet yerleri görenlere ne mutlu! Hem bu dünyaları hem ahiretleri kurtulmuş olur. Halka hal hatır soran, onun sıkıntılarını kendi sıkıntıları sayıp dertlenenin mükafatı ne olur sanıyorsunuz ki! Düşünün ucunda cennet olan hem de ailene bakacak bir nimet. Bunu bir Müslüman nasıl kötüye kullanır.
Maksat o makamda kalmaksa makam sahiplerinin yapacağı birkaç şeyden biri “Halka inmektir”…