Bir bakmışsın hayallerin için yaptığın her şey bir anda kaybolmuş. Oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibi olmak sanki bu yaşadıklarımız.
Ağlamak gerekirken ağlayamamak,
bağırmak gerekirken bağıramamak gibi,
küsmek gerekirken küsememek gibi bir duygu bu!
Geçer tabi ki zamanla, verilen sözler unutulur, yeni umutlar yeni heyecanlar eklenir hayata dair ömrümüze…
Ya yaşadıklarımız işte onlar birer imtihan vesilesi olur, isyan edip etmemek olur, sınavı kazanmak için birer araç olur önümüzde!
Acıtır, acıtır, sen anlayamazsın o acıyı, çeken bilir…
Ya sonrası ne olur biliyor musun? Kaybolan umutların peşinden çektiğin acı kalır eline…
İmtihan dersin, bağıramazsın, haykıramazsın, acıyı çekersin, acıdıkça acır, o acıdıkça sesin azalır, o artar kesin kesildikçe, sonra sessiz haykırışlar başlar. İçinde yangınlar başlar. Durmadan alevlenen yangınlar…
Fitne girmiştir bir kere, insana en kolayı buna inanmak kalır. En kolayını yapmak varken neden fitneye inanmasın ki!
Biten bitmiştir, giden gitmiştir ve sen gene yalnızlarda kalmışsındır. Önünde iki şık vardır artık, ya yoluna yavaş da olsa ilerlemek, ya da geri de kalmak, geriye bağlanmak. İnsan da her zaman ki gibi en kolayını seçer, geriye takılmak!
Çıkamaz oradan kendine yeni limanlar bulamaz sanar kendini, ama yeni limanlara yeni gemilerle gitmek varken hep takılır gerilere, en kolayı yapmak her zaman iyi midir?
Keşke insan duygusuz olsaydı dediğinizi duyuyorum. Bu da en kolayı değil mi?
En kolaylar arasında geçen bir ömür, kaybolan hayaller, yaşanan enler…
Öyleyse zaman geçmişten ders alarak, geleceğe yol almak değil midir? Ya da yeni limanlara yelken açmak değil midir?
Ama bir kalkabilsem yerimden diyoruz hepimiz, neler yapacağımı göreceksiniz diyoruz.
Zaman her şeyin ilacı diyorlar ya, ben Amasya’da duvar yazısı görmüştüm, “Ya zamanda seni bekliyorsa” yazıyordu.
Onun için ben kazanmamışsam oyun bitmemiş demektir. Rızık Allah’tan, sebep olanlara selam olsun…