Ah! İnsanım... Vah! Toprağım...
Eylül' ü kırk yaşına benzetirim; Hala her şey Yaz gibi;
Ama..! Kış'ın gelmesi de yaklaşmış.... Can Yücel
*
Alpay’ın “Eylül’de gel” şarkısı hala söylenir; unutulacak gibi de değildir…
Şimdinin Eylül’leri eskisi gibi olmayacak galiba; yaşanılan ve içinde bulunduğumuz Eylül ayını korkuyla karşıladık, korkuyla bir sonraki ay içinde tohumun toprakla buluşmasına şahit olacak ve tanıklık edeceğiz; yani Ekim ayını misafir edeceğiz.
Koşullar belli, tedirginiz çiftçiden yana..!
Toprağın ve uğraşanlarında haber şimdilik bu...
Topun, yani Samsunspor kulübüne hangi ay para ektiklerini inanın bilmiyorum.
Bazılarının Ekim ayında ek’mek yerine önceden ektiğini biçmek istediğini duydum! Bunu bekleyenlerden olduğumu daha önceki yazılarımda belirttiğim olmuştur. Bu durumdan korkmadım mesela...
Korkmadım; çünkü kırk kere söyledim de ondan... Vukuu’nun Eylül ayına gelip çatması da tuzla biber oldu; anlayacağınız...
Dilim sürçtü ya da birilerinin fiziki veya söylevlerinin önünü kesmek için sarf edilmiş olsa bile “Satıyorum” şehre ve armasına soğuk duş etkisi yaptı..!
Yükselesin, Armamızın yanında dedik sen satıştan bahsediyorsun; oldu mu, şimdi...
Yakışmadı!
*
Korkum, Sonbahar (güz) ve Kış’tan (Zemheri) Milletçe korkar olduk, ondandır..!
Açlıktan, şiddetten velhasılı kelam ateşin başında üşümekten korkar olduk..!
Savaş ekonomisinin en acımasızı, insan göçlerinde bebek ve çocukların ve de yaşlıların yolda, izde ve dahası denizlerde, kah boğularak, kah açlıktan ya da hastalığın pençesinden kurtulamayarak hayatlarını kaybetmeleridir. Yine yeniden kaybedecek olmalarından korkar olduk!
Ve, dahası: Korkuyoruz süt ürünlerini tüketememekten, evet korkuyoruz ekmeklik un’a ulaşamamaktan, korkuyorum işte kardeşim, zaruri ihtiyaçlarımı karşılayamamaktan.
Peki ya sen? Sen kokmuyor musun canım kardeşim?
Sağımdaki (süt veren) inekler kesimhanelerin yolunu tutmuş, hayvanların iradesi dışında gelişen olaylar sebebiyle; yani hayvanların bir kabahati yok; yem ve tıbbi vb. giderleri karşılamakta güçlük çeken çobanın verdiği karar ile...
Güçlükle ayakta durmaya çalışan büyük-küçük baş hayvanlar ve sahipleri son bir kaç yıl içinde karşılaştıkları zorluklar yetmezmiş gibi...
...İki gün önce ne oldu mesela biliyor musun?..
Gıda Komitesi’nin talimatıyla çiğ süt fiyatı 7,5 lirada sabitlendi...
Tarım Bakanlığı 20 kuruşluk primi artırmadı...
Peki! Süt tozu ihracatı kısıtlandığından haberin var mı?
...Şimdi oldu!
Sonuç: Ülkenin her yerinde biçare bırakılan üreticinin, içi kan ağlayarak, süt yerine kan akıtmak zorunda bırakıldığını da bilin istedim.
Buna dur diyecek kimse yok mu?
ÇİFTÇİ hemen hemen tüm emtia ürünlerine küsmüş; emtia durur mu, o da terk-i diyar eyleyip gezmeye çıkmış, soluğu Afrika’da mı, yoksa Güney Amerika’da mı alır bunu kestirmek zor.
“Canıma minnet“ diyor üretici; eh pek haksız da sayılmaz hani ve ekliyor biçare çiftçimiz “tohum, gübre, akaryakıt ve işçi giderlerini karşılamakta zorlanmıyorum çünkü, artık uğraşmıyorum. Ben de herkes gibi bulursam yerim” diyor.
“Bulursam yerim” diyor ya, sen ekip biçmezsen nereden bulacaksın emmioğlu, Lahanayı?
“Samanın ithal edildiği ülkede her şey olur” dediğini duyar gibiyim!
Doğru!..
Hadi, ithal edilen marulu, havucu, mor lahanayı hangi paranla alıp da sofraya koyacaksın?
Neyle? Emekli maaşınla mı..?
Alım gücü her geçen gün eksi adrese doğru yol alırken sen de herkes gibisin kardeşim!..
Sakın şehre yerleşmeye falan yeltenme!
Yarım kilo patatesi bölüşmek zorunda kalacağız, onu da bulabilirsek..!
Bizde Emtia can çekişirken Rusya ve Ukrayna dünyanın tahıl ambarlarının hem hacmini artırdı hemde restorasyonunu tamamladı.
Tekel oldular anlayacağınız.
*
Eşofmanlı Şevket Hocama (güldür güldür show) bir soru da ben sorayım:
“İthal edilen gıda ürünlerine ‘helal mi, haram mısın’ sorusunu hangi lisanla (dil) sorarsak helal olur? Hocam.
Soruma cevap verir mi, bilemem ama bildiğim kışın gelişi ve nasıl geçeceği Eylül’den belli olduğudur.
Ah! Galip Öztürk Vah! Galip Öztürk sen ne Büyük adammışsın be Abi…
İzliyoruz...
Aktaracağım inşalllah...