Katır da Satır da Sizin Olsun! Ben 40 Milyon dolarımı İsterim…
“Kırk katır mı, kırk satır mı?” deyimi, “ölümlerden ölüm beğen” anlamına da gelmektedir. Bu hikayeyi bilmeyenimiz yoktur.
Bu şehir, kıymetlisini (Samsunspor) emanet ettiği kişi ya da kişilere “İşi başaramazsanız tercihiniz, kırk katır mı, kırk satır mı olur?” diye ikazda bulunmamış, bulunamamışsa, koca bir şehre “40 milyon dolarımı isterim” teklifinde bulunulması kadar doğal ne olabilir ki..?
Öyle ya, kulübün sürekli lig değiştirmesinden de (asansör takım olmasından) anlaşılacağı gibi, hem yönetimi, hem futbolcusu ve hem de bitmek bilmeyen dedikodu fabrikası bacasından çıkan o dumanlar bu şehre tahmin dahi edemeyeceğiniz kadar zarar vermiş, vermeye de devam ediyor.
*
Münadi.
Mezat yöneticisidir.
Genellikle müzayedelerde açık arttırmayı ve satışı yönetir.
Geçtiğimiz haftalarda ‘Satarım’ kelimesi ile sarsılmıştı bu şehir..!
Duyunca kendime açık artırma müzayedesinde miyiz?” Demeden edemedim!
Bu şehir ve kulübün kalbinde taşıdığı Onur anıtı olduğunu hatırlatmakta fayda vardır; işte bu yüzden bu şehre yapılan her kuruş “hilali ahmer cemiyetine” yapılan bağış kadar kutsaldır.
Tıpkı, Menteşoğullarının yaptığı gibi, çünkü onlar bırakırlarken alacaklarının üzerine kalem çekip gitmişlerdi..!
Mazisinde bu ve benzer bağışları bulunduran Samsun’a…
Bu gün ise 40 milyon ton ağırlığında bir kaya parçası Samsunspor kulübümüzün Dernek binasının tam da çatısına isabet ettiğini gördük.
“Kalan sağlar bizimdir” demeyeceğim..!
Hayır Kardeşim, sen de deme artık!
Ölüsü de, dirisi de bizimdir.
Bizim kalacak!..
Ölülerimizin kemiklerini sızlatmayacak…
Hayatta olanların kimliklerini yırttırmayacağız.
Yineliyorum!
Ben Futboldan anlamam…
Benim anladığım, bildiğim, onurla ve gururla taşıdığım kimliğimde yazan SAMSUN adına ve de onun tüm değerlerinin ayaklar altına alınmasına son nefesime kadar atalarım gibi itiraz edecek ve uğrunda gerekirse can vermeye hazır ve nazır olacağım.
Gelelim Yüksel Başkan’ın derdine…
Birkaç sezondur, göğsünde Onur anıtını taşıyan ülkemizin tek spor kulübü derneğinin aldığı şirketleşme kararının hemen ardından, bu güzide camianın neredeyse tek söz sahibisiniz…
Hezimetle biten birkaç sezonun hemen ardından yaptığınız savunmalara karşın “Topun yuvarlak olduğu gerçeğinden yola çıkarak…” her türlü imkana sahip olmanıza ve bu alanda görevlendirdiğiniz onlarca profesyonele sunduğunuz imkanlara rağmen, sizi anlayışla karşılayan şehrin artık sabrının kalmadığını görmüş olmalısınız ki;
“Nasıl olur da bu imkanların içinde bir türlü süper lige çıkamaz bu takım?” dedirttiniz en sonunda..!
Eninde sonunda bu şehirin bu ikazı yapacağını düşünmediniz mi sayın Başkanım?
Yükselen bu ses aslında ne şehre, ne de kulübeydi; bu yükselen sesin muhatabı sizdiniz, haftalığını deplasmanda harcayan taraftarın sesiydi bu ve bu sesi duymamak mümkün değil tabiî ki; bilerek ya da bilmeyerek yaptığınız, yapılmasına göz yumduğunuz hatalar silsilesineydi kızgınlık!
Bu sesi daha önce de duyduğunuzdan emin biri olarak, bu sefer gözdağı verircesine ‘Satarım Ha!” Deyip korkmalarını, korkmamızı mı beklediniz, anlam veremedim açıkçası…
Eğer “bu şehirde yaşadım ben, Samsunluyum” diyorsanız, ki evet diyorsunuz, başımızın üzerinde yeriniz vardır.
Ama Samsunspor kulübü başka..!
“Korktuğun şey başına gelir” şahsen ben korkanlardandım! Bu tabloyla karşılaşacağımızdan emindim.
Başkanım, demiştiniz ya hani… ‘Parası olan varsa gelsin!” hatta keyif bağışlarcasına ‘İNDİRİM’ de yaparım’ diye…
İşte bu yazının özeti;
‘Karun kadar zenginseniz çocuklarınız sevinsin’ derler Adama!
Biz Arman’ın yükselen Şampiyonluk kupasına seviniriz ancak...
Son olarak, Onur anıtının bahçesinde pazarlık (ticaret) olmaz!
Ben buna karşıyım.
Elbette paranızın kahyası ben değilim; ama ben şehrimde, özellikle Samsunsporun bahçesinde benzer konuşmalar duymak istemiyorum artık.
Kurduğunuz bu şirkete mutlaka bir alıcı çıkacaktır; çıkana kadar biz masraf yapandan da, alıcısından da
“Sessizlik” rica ediyoruz!
Rahmetli eski patronum Nezih Demirkent'in, “Para kazanılır ama prestij asla satın alınamaz” sözüyle Samsun’un prestiji, Türk dünyasının saygınlığı olduğu gerçeğini hatırlatmak istiyorum…