Günümüz dünyası geçmişle mukayese edildiğinde pek çok açıdan farklılıklar içermektedir. Çok gerilere gitmeksizin son 30-40 yıla bakıldığında dahi temel kabuller, bireysel yaşam tarzı, sosyal yaşam, ihtiyaçlar, pazar şartları gibi pek çok şeyde radikal biçimde değişim yaşanıyor.
Peki ciddi ve birikmiş sorunları olan fakat değerlendirilebilirse fazlaca potansiyeli ve imkanları bulunan Samsun’umuzda, seçimlerin ufukta görünmesi ile sahada görünmeye başlayan ‘süs çiçeği’ milletvekili aday adayları Samsun’a ne vadediyor?
TBMM Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı’nın hazırladığı ‘Milletvekili Seçimi Görev ve Sorumlulukları’ kitapçığında Milletvekillerinin Görevleri; “Milletvekilleri, üyesi oldukları TBMM’nin görev sorumluluklarını yerine getirmekle yükümlüdürler. Bunlar; kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; bakanlar kurulunu ve bakanları denetlemek, bakanlar kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek; bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarını görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına ve savaş ilanına karar vermek; milletlerarası andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak, genel ve özel af ilanına karar vermektir.” şeklinde ifade edilmektedir.
Ancak bu görevlerin birçoğu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte Cumhurbaşkanı’na devredildiğinden, milletvekillerinin sorumluluklarının azaldığı anlaşılmaktadır. Bu duruma rağmen mecliste 9’u Samsun’dan olmak üzere toplam 600 milletvekili bulunmaktadır. Milletvekiline 56 bin lira maaş ödenmekte, ayrıca giderleri devlet tarafından karşılanmak üzere sekreter, danışman ve yardımcı personel sağlanmaktadır. İletişim, ulaşım ve sağlık gibi konularda belli miktarlara kadar ücretsiz hizmet olanaklarından faydalanmak gibi ayrıcalıklar tanınmaktadır. Özetle, milletvekilliğinin yetki ve sorumluluğu dar ancak imkanları geniş bir görev olduğu sonucu çıkmaktadır. Muhalefet milletvekilleri, iktidarda olmadıkları için yapabileceklerinin kısıtlı olduğunu, önerge tekliflerinin Cumhur İttifakı’nın meclis çoğunluğu sebebiyle reddedildiğini belirterek ‘elimiz kolumuz bağlı’ algısı oluşturuyorlar. Fakat başka ülkelerde etkili muhalefet örnekleri mevcut. Mesela İngiliz Parlamentosu’nda, iktidar partisinin neredeyse yarısı kadar sandalyesi olan muhalefet partisi, son seçim başarısının mimarı olan başbakan Boris Johnson’u istifaya sürükleyen sıkı bir muhalefet yürüttü, onun yerine gelen Liz Truss’ı da, henüz bir ayını bile doldurmadan, hazine bakanının istifasını sağlayarak zora soktu. Sonrasında Truss da istifa kervanına katıldı. Yani önemli olan nicelik değil nitelik.
Toplumu etkileyip kabul görmenin elbette ki meşakkatli olduğunu teslim etmek gerek. Çünkü fedakârlık, kahramanlık, paylaşım, zekâ, hızlı karar verme, ikna edebilme, güven verme, yönlendirebilme, doğru iletişim kurma, saygınlık, iyilik duygusu, kitle psikolojini doğru okuma ve karşısına almama gibi incelik isteyen ve kitaptan öğrenilmeyen karakteristik birçok bileşeni vardır.
Modern çağın simülasyon ve manipülasyon tezgahına maruz kalmış toplumların, neyin kendileri için iyi ve doğru olduğu konusunda sağlıklı bir karar verebileceklerine dair hiçbir güvenceleri yoktur. Böyle dönemlerde kentin aydınlarına, entellektüellerine ve kentin ileri gelenlerine görev düşmektedir. Çünkü bu kesimler, halkın beyni konumundadır. Türkiye’de esas olarak aydın derken; “iktidarı sorgulayan muhalif insan”; “ahlaklı ve vicdanlı insan”; “doğruyu ve gerçekleri dile getiren insan”; “doğru yolu ve çözüm öneren insan”; “önderlik eden ve halkı kurtaran insan” olarak anlaşılmaktadır. Batılı yazarlar entelektüeli, “sorgulayan, itiraz eden, görüş ve fikir üreten, mevcut düzenden farklı düşünen” olarak tarif eder; hatta Jean-Paul Sartre, “eylemde bulunan”ı da ekler bu niteliklere. Sonra da şunu yazar: “Entelektüel, kendisini ilgilendirmeyen şeylere burnunu sokan insandır” der.
Lev Tolstoy; “Tasavvur ediniz ki denizde büyük, pek büyük bir gemi hareket ediyor. Hareket esnasında geminin önünden sular bir şerit haline kaçıyor. Bu su şeridinin gemiyi sürüklediğini kim iddia edebilir? Aşikârdır ki bu su akıntısını vapur kendisi yapıyor ve kendi önünde kovalıyor. Muharrik olan kuvvet asıl vapurun kendisindedir. Akan sularsa bunun sonucudur.” benzetmesiyle halkın beyni konumunda olanların halkla ilişkisini ifade ediyor.
Samsun’u denizin ortasında kalmış, rotası olmayan bir gemiye benzetebiliriz. Bu durumda ihtiyacımız olan gemiyi hareket ettirecek kentin ileri gelenleri (aydınlar, entellektüeller, kanaat önderleri) ve gemiye kaptanlık yapıp rota çizebilecek doğru milletvekili profili.
Samsun’un içinde bulunduğu şartları ve koşulları değerlendirdiğimizde, Samsun’un ihtiyacı olan profil siyaset biliminde ‘Dönüştürücü Liderlik’ olarak adlandırılmaktadır.
Dönüştürücü liderlerin en belirgin özelliği, vizyon geliştirme ve değişimi etkili yönetmeleridir. Dönüştürücü liderlik anlayışına göre lider, izleyicilerin ihtiyaçlarını, değer yargılarını değiştiren kişidir. Dönüştürücü lider, organizasyonları, değişim ve yenilenmeyi gerçekleştirerek üstün performansa ulaştıran kişidir. Bu da liderin vizyon sahibi olması ve vizyonu izleyicilere kabul ettirmesi ile mümkündür. Dönüştürücü liderlik biçiminde lider, karizma, geleceği görmek, empati yapabilmek gibi özelliklere sahiptir. Bir karizmatik lider, grup üyelerince olağanüstü özellikleri olduğu şeklinde algılanır. Liderin grup üyelerinde yarattığı sadakat ve heves onların esin yeteneğini geliştirir. Lider davranışı, astlar için bir örnek oluşturur. İzleyicilerin kendilerini adama düzeylerini yükseltir.
Dönüştürücü liderlik kuramı ilk kez 1978’de siyaset bilimci James McGregor Burns tarafından ortaya atılmıştır. Burns’e göre dönüştürücü liderlikte, tarafların birbirine uzun süreli ve psikolojik olarak bağlanması, liderin izleyenlerinin inanç, değer ve ihtiyaçlarını değiştirmesi ve belli bir vizyonu gerçekleştirmek üzere birlikte hareket etmeleri söz konusudur.
Dönüştürücü liderin karakter portresini tasavvur etmeye çalışan Tichy ve Devanna (1986) böyle liderler için herkes tarafından kabul edilmiş normlara karşı çıkan, karar verirken risk almaya istekli olan ve kendisini bir değişim ajanı olarak var eden kişiler ifadelerini kullanmaktadır. Yine bu tür liderler, karar ve eylemlerine yön veren güçlü değer yargılarına sahip olmakta, yaptıkları hatalarından öğrenmeye çalışmakta ve öğrenmeye karşı da sürekli bir adanmışlık göstermektedirler.
David Hughes, dönüştürücü liderliği "bir vizyon yaratma, bu vizyon doğrultusunda örgütü harekete geçirme ve yeni eğilimlerin sürekliliğini sağlamak için; teknik, politik ve kültürel sistemleri değiştirmek yoluyla örgütü yeni eğilimlerin gereklerine göre düzenleme süreci” biçiminde tanımlamıştır.
Dönüştürücü liderlik; yeniliklere, değişime ve reforma yönelik bir liderlik tipidir. Gelecekle ilgili hayallerini izleyicilerine gerçek yapan kişidir. Kafasındaki geleceği bir vizyonla şekillendiren lider, izleyicilerini ortak bir amaç etrafında birleşmeleri için, bireysel ilgi, entelektüel uyarım, ilham verme ve idealleştirerek etkileme gibi dört temel yönetim tarzını kullanır.
Bass (1986), dönüştürücü liderliği ölçmek için, Burns (1978)’un dönüştürücü liderlik tanımlamasını ele alarak, bu tanıma uyan liderlerin özelliklerini ortaya çıkarmıştır. Bu özellikler başlıca; karizma (ideal etki), entelektüel teşvik, ilham verici güdüleme ve bireysel ilgi olmak üzere dört faktörden oluşmaktadır.
Karizma (İdeal Etki): Karizma, liderin izleyenlerinde hayranlık, saygı ve bağlılık oluşturması ve kollektif bir misyonun önemini sık sık vurgulaması boyutudur.
Entellektüel Teşvik: Bu boyut, liderin izleyenlerinin merak ve ilgi alanlarını genişletmesi, problemlerin çözümünde geleneksel çözüm yöntemleri yerine yeni yaklaşım ve yöntemler kullanmalarını teşvik etmesi ve yenilikçiliği cesaretlendirmesi ve desteklemesidir.
İlham Verme: liderin geleceğe ilişkin heyecan verici bir vizyona sahip olması, izleyenlerine hedeflere giden yolları göstermesi ve onların amaçlara ulaşabileceklerine olan inancını sık sık dile getirmesini içermektedir.
Bireysel İlgi: Bu boyut, liderin izleyenleri ile birebir ilişki kurması, izleyenlerini yetiştirmeye ve geliştirmeye zaman harcaması ve onlara farklı beklentileri olan bireyler olarak davranabilmesi yeteneğidir. Dolayısıyla, bu lider her izleyeninin duygusal ihtiyacına cevap verebilmektedir.
Bass (1996) tarafından ortaya konulan bu dört faktörün, liderin izleyicilerinin gereksinimlerini doğru teşhis ederek yeniden konumlandırdığı durumlarda liderin rol model olmasıyla sonuçlanırken; eski anlayışların ve perspektiflerin sorgulandığı bir ortam yaratır. Bu durum ise gerçekleştirilecek işlerin anlamı ve amacına dair güçlü bir vizyon oluşturur. Bu açıdan bakıldığında dönüşümcü liderlik organizasyonlarda değişimin yönünü belirleyici unsurdur.
Sadece liderlik sürecini yönetebilen liderler, birlikte çalıştıklarının amaç ve değerlerini geliştirip, değiştirerek şekillendirebilirler. Bir vizyon yaratmak ve bu vizyona bağlı olarak örgütün misyonunu gerçekleştirmek; teknolojik, ekonomik, sosyal ve kültürel koşulların gereklerine uygun köklü değişimleri sağlamak için, tüm örgüt üyelerini harekete geçirerek, yeniden yapılanma temeline dayalı bir yönetim sürecini yerine getirirler. Dönüştürücü liderlik tarzına sahip bir kişi, mevcut sistemleri sürekli sorgulayan, örgütün amaçları ve vizyonu ile çalışanların inanç ve değerlerini uyumlandırmaya odaklanan, bununla da yetinmeyip, izleyicilerin kendilerinde var olduklarını düşündükleri ilgi alanlarının ötesine geçmelerini ve kendi görevlerinin ötesinde örgüt vizyonu doğrultusunda sorumluluk hissetmelerini sağlayan, karar oluştururken izleyicilerini bu sürece katan ve işlerin yapılma sürecinde özgürlük veren, yol gösteren ama yakın kontrolde bulunmayan, yapıcı geribildirim veren, model teşkil eden, esinsel motivasyon sağlayan ve güven çerçevesinde takımlar oluşturan bir kişi olmalıdır.
Değişmeyen tek şeyin değişim olduğu ve küreselleşmenin yarattığı dalgaların zaman ve mekân algılarını değiştirdiği, toplumu ve toplumsal yapıları kökünden değiştirdiği günümüzde, aday gösterilecek milletvekili profillerinde de değişiklik artık bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Doğru profili aday gösteren partiler, seçimlerde başarılı olacaklardır.
Not: Samsun’un ihtiyacı olan milletvekili profilinin tahlilini yapmaya çalıştım. Ak Parti iktidarında diğer illere kıyasla Samsun’un her alanda geri bırakıldığı herkesin kabulu olduğundan, burada ifade ettiklerim Cumhur İttifakı Bileşenleri için değildir.
Bizde milletvekilligi demek devletin kaynaklarini sadece kendi cikarlari icin degil yakin etrafi, uzak cevresi icin yemlik olarak goruyorlar. Milletvekillerini secen millet mazlul, magdur ama kendileri maalesef milketin sayesinde bir elleri balda, bir elleri balda. Bir de isin en ilginc tarafi secenler secileden hesap soramiyor, birakin sormayi yan gozle bile bakilmiyor. Buna da Turkiyede demokrasi deniyor. Biraz yurt disi uygulamalara baksinlar. Ala nerde. Iskerine gelinde disaridan ornekler verirler, islerine gelmeyince kimseyi tanimazlar. Turkiyede bir ifade hosuma gidiyor. Verecek cevap bulamayinca ki vardir da isine gelmez"burasi Turkiye kardesim. Dogru orasi Turkiye. O zaman bosuna bagirip cagirmayacan, aglamayacan. O seni kabullendigin Turkiyede mutlu olup oturacan oturdugun yere. Saglikli gunler dilerim.