Değerli okurlarım; Şükürler olsun 'Ramazan’ı Şerife' yeniden kavuşmamıza sayılı saatler kaldı. Hem on bir ayın Sultanı 'Ramazan ayınızı' tebrik etmek hem de birkaç hususu sizlere hatırlatmak için bu yazımı kaleme aldım.
On bir ay boyunca hasretini sinelerimizde canlı tuttuğumuz hem maddi hem manevi dirilişimize fırsat oluşturacak işleri içinde barındıran bu rahmet ayına erişmemiz vesilesiyle eminim ki her birimizin yüreği heyecandan kıpır kıpır çarpıyordur. Âşık Maşukuna yaklaşmışsa tirtir titrememesi mümkün müdür hiç? Değil mi pek kıymetli okurlarım? …
Hep birlikte var olmanın, dirilişin, birlikte hareket etmenin, komşusu açken tok yatmamanın, yardımlaşmanın, paylaşmanın, açlık susuzluk ve sabırla imtihan edilmenin, hatırlamanın ve hatırlatmanın, Rabbine daha da çok şükreden olmanın, sahip olunan nimetlerin farkına yeniden varabilmenin adıdır 'Ramazan'…
Heyecanla kalkılacak sahur ve kurulacak iftar sofraları, birlikte kılınacak teravihler, bir ara da olunacak mukabeleler, dini programlar, sohbetler, organizasyonlar hatta ve hatta beklenilecek pide kuyrukları aylardır eksik bıraktığımız birlik ve beraberlik ruhunu yeniden hatırlatacaktır. Hep birlikte 'ben' den geçip 'biz' olmanın şuuruna vardıracaktır doymak nedir bilmeyen nefislerimizi… Hep birlikte yaşayacağız bizi …
Bu şuurla karşıladığımız ramazan aylarının yeri hayatımızda hep farklı olmuştur.
Değerli Okurlarım,
Hele hele bu Ramazan ayının yeri gönüllerimizde bambaşka olacaktır. Malum binlerce Müslüman kardeşimiz vahşice katledildi, katledilmeye de ne yazık ki devam ediyor. İçimiz kan ağlıyor, yüreğimiz cayır cayır yanıyor. Hele hele bireysel olarak boykottan başkasını yapamamak bizi derinden sarsıyor. Şehit olan Müslüman kardeşlerimizin mekanları cennet olsun. Rabbim Siyonizm’in kökünü kurutsun. Rabbim Katil İsrail ordularını perişan eylesin. Bu Ramazan onların sonu olsun, yerle bir olsunlar yerin dibine batsınlar.
Kıymetli okurlarım,
Davamızda dimdik duruş sergilemeye devam edelim. Gevşeklik göstermeyelim. Hiçbir şey bitmiş değil, hala soykırım yapmaya devam ediyorlar. Bizler boykotumuzdan taviz vermeyelim. Bir kuruş dahi olsa hatta bedava dağıtsalar da onların ürünlerini asla almayalım. Müslüman kardeşlerimizin kurşunu biz olmayalım. İftar sofralarımıza kan bulaştırmayalım. Bu hususa özellikle dikkat edelim. Elimizden geldiğince kardeşlerimize dua edelim, düşmana beddua etmekten de geri durmayalım. Maddi anlamda yasal yardım kuruluşları aracılığıyla elimizden ne geliyorsa destek olmaya devam edelim. Bizler rahat rahat iftar sofralarına oturup kurularak çeşit çeşit yemekler yerken, onlar bir lokma ekmeğe bir yudum suya aylardır hasretler, ne olur bunu aklımızdan çıkarmayalım. Komşumuz açsa tok yatmaktan kendimizi alıkoyabilmenin şuurunda bir Ramazan Ayı geçirelim.
Rahatımız bozulsun, rahatsız olalım, alışmayalım rahata. Onların acısına empati yapalım, her an her saniye. Bizi ancak bu diri tutar, bizi ancak bu gafletten uzak tutar. Burada hayat devam edebilir belki ama orada yaşam her saniye duruyor kardeşlerim, aklımızdan çıkarmayalım. O masum çocukları hatırlayalım, soğuktan titredikleri görüntüler bizi düşmana karşı hep tetikte tutsun. En kısa sürede Filistin’imiz özgürlüğüne kavuşsun, bu son kanlı Ramazanları olsun. (Amin)
Kıymetli okurlarım,
Ramazan ayı sadece kuru kuru aç susuz kalmanın ayı değildir. Oruç kilo verip zayıflamak, bedensel form tutmak için de değildir. Maalesef bazı kimselerin bu şuurda olmadıklarını görüyoruz. Bu kişilerden Ramazan öncesinde şunları çok da duyduk değil mi? “Şimdi bol bol yiyelim aman boş ver Ramazan geliyor zaten, çok kilo aldık ama ramazan da diyet yaparız veririz kiloları” Ne yazık ki bu söylemler çoğu zaman eyleme dönüşmüyor, insan kaldığı yerden yemeye devam ediyor. Her zaman dengeli olmak, dengeyi koruyabilmek bizim için aslolandır.
Ramazan’da şunu şunu yersen zayıflarsın ya da tam tersi kilo alırsın, açlık süresi çok uzun kan şekeriniz düşer gibi televizyonlarda, gazetelerde, dergilerde bu ayı ve tutulan orucu magazin haline dönüştüren diyetisyenler, doktorlar, uzmanlar işi ruhundan, özünden, amacından koparmaktadırlar. Bu demek değildir ki iyi beslenmemeliyiz, iyi gıdalar tüketmemeliyiz, aldığımız protein, karbonhidrat, yağ dengesini korumamalıyız. Elbette sağlıklı beslenmek bizim asli görevimizdir, unutmayacağız.
Bazen de açlık süresinin uzunluğu gereksiz yere tartışılır durur. Gerek var mı hiç bu boş tartışmalara, Allah hiçbir zaman kulun taşıyamayacağı yükü yüklemez, hatırlayalım mı? Hiç mi hiç saatlerce aç kalarak stadyumlarda maç için, konserler için beklemedik abartmayalım. Hem uzun süreli açlıklar hücrelerimizin yenilenmesini, tazelenmesini, iç dengelerimizin sistemlerimizin kendine gelmesini sağlar. Boşuna mı “Oruç tutunuz sağlık bulunuz” demiştir, Alemlerin sevgilisi Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV).
Elbette bunlar çok önemli, çok kıymetli bilgilerdir. Fakat bunun sürekli beynimize her Ramazan ayında, her oruç vaktinde hatırlatılıp yüklenmeye çalışılması bizi orucun asıl maneviyatına yönelmekten alıkoymaktadır. Lütfen kulaklarımızı bu kişilere, böyle sakız orucu bozar mı gibi malayani eskimiş sorulara, mübarek günler boyunca kapalı tutalım. Maneviyatımıza zarar vermesinler. Kapılarımızı güzelce kilitleyelim.
Kilo alınır verilir bunu kafanıza takmayın. Siz orucunuzu yemeyin yeter…
Ramazan ayı ve bu ayda tutulan oruçlar sayesinde ne yiyeceğimizi ne içeceğimizi düşünmek yerine tokluğun kıymetini bilip halimize şükretmeliyiz. Rabbimize yönelerek verdiklerine bol bol teşekkür etmeliyiz. Ellerimizi Mevla'ya açıp aklımıza, bedenimize, ruhumuza sağlık dilemeliyiz.
Hepinize hayırlı, sağlıklı, huzurlu Ramazanlar diliyorum…
Sevgi ve Muhabbetle,