Değerli okurlarım, Son bir haftadır yine Türkiye’mizin gündemine bomba gibi düşen bir tartışma konumuz daha oldu. Malum, biz tartışmadan duramayız, huyumuzdur. Bir gün huzurla geçirsek, milletçe sıkılırız.
Tez canlıyız, fevri hareketi de çok seviyoruz. Düşünmeden, sormadan, sorgulamadan, anlayıp izleyip dinlemeden yeterli bir bilgiye sahip olmadan fikir beyan etmeyi kendimize düstur edinmişiz. Sonuç ne mi oluyor peki her defasında? Elbette kaos, tartışma, ötekileştirme, itme kakma, dışlama, engelleme, reddetme, kovma, kavga, saldırma!
Bu malum konuyla ilgili siz kıymetli okurlarım ve sosyal medya üzerinden takipçilerimden yoğun bir şekilde sorular aldım. “Hocam, siz ne düşünüyorsunuz? Merak ediyoruz”. Diyen kardeşlerim için kendi fikirlerimi beyan ettim. Her zaman olduğu gibi, destekleyenler oldu, karşı çıkanlar oldu. Beğenenler oldu, eleştirinin dozunu hakaretle karıştıranlar oldu. Çok normal, herkesin bir algısı var, hayatı da algıladığı gibi yaşıyor. Kimseye düşüncelerimizi zorla kabul ettirmek gibi bir baskımız olamaz, olmamalı da! Fikirler beyan edilir, beğenilir ya da beğenilmez. Herkes özgürdür. Her fikre saygı duyulması da gerekmiyor. Saygı insanın şahsiyetine gösteriler, fikirlerine değil.
Güzel kardeşlerim,
Konumuz başlıkta da yazdığım gibi Fox TV’de yayınlanan “Kızıl Goncalar” dizisidir. Çok sıkı ve fanatik bir dizi izleyicisi olmasam da (Gönül Dağı dizisini hariç tutuyorum) gündemdeki dizilere de mesleğim gereği ne var ne yok diye bakarım. Dizilerin konusu, oyuncuları, senaryosu, mesajı önemlidir. Ya insana bir değer katmalı ya da bir bakış açısı kazandırmalıdır. Bunlar yoksa sadece boşa geçen bir zaman dilimi olur. Dijital platformları hariç tutuyorum çünkü herkesin evine ulaşamıyorlar, ki ulaşsalar da pek değişen bir şey yok (TRT yapımları dışında), dizilerdeki konular da zihnimizi epeyce kirletip bulandırıyor, revaçta olan dizi konularına şöyle bir baktığımızda yasak aşklar, aldatmalar, mafya hesaplaşmaları, psikolojik zehirlemeler ve psikolojik hastalık güzellemeleri, kirli işler ve ilişkiler ön planda. Tabi ki yapımcılara kızalım, kızalım da peki bu dizileri izleyen bizlerin hiç mi suçu yok? Bunu da açık yüreklilikle konuşalım kendimize soralım, kendimizi sorgulayalım. Biz izlemesek hiç birisi gündemde olmayacak, olamaz. Çünkü beslenmeleri izlenmeye, haliyle bizlere bağlıdır. Büyük suçlu bizleriz.
Benim yazı benim şahsi fikrimdir. Katılır ya da katılmazsınız. Ben Kızıl Goncalar dizisi hakkında olumsuz düşünmüyorum, ilk bölümünü izledim. Elbette yayınlanan dizi Fox Tv de olduğu için bu kadar ses getirdi. Müslümanlara tarikatlara hakaret ediliyor, söylemleri hemen bir gurup tarafından yükselmeye başladı. Aynı dizi ATV de olsaydı tepkiler nasıl olurdu bilemiyorum. Aynı cesaretle tepkiler verilir miydi? Mesela “Aldatmak” isimli bir dizi var. Konusunu geçelim isminden anlaşılıyor. Bu dizi hakkında kaç kişi açık ve net tepkisini ortaya koydu, RTÜK’e şikâyette bulundu veya RTÜK işlemde bulundu mu? Bunu da objektif olarak düşünmemiz gerekir. Gerçi şöyle diyeceksiniz belki de hocam, iyi diyorsun da sabah yayınlanan, herkesin çocukların da dahil, rahatlıkla izleyebildiği malum kadın programlarına ne demeli peki, ooo internette, sosyal mecralarda bunların alası var. Bunlar artık sıradanlaştı, diyebilirsiniz. Ne yazık ki sıradanlaştı, sıradanlaştırdılar! Gözlerimizde zihinlerimizde yaşantımızda normalleştirdiler. Gözlerimizin içine baka baka yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar. Yapacaklar da. Bizler bilinçlenmedikçe sürdürecekler.
Tekrar diziye dönecek olursam, elbette anlattıklarında yüzde yüz haklılardır diyemem konunun nerelere gideceğini de bilemiyoruz çünkü, ancak her insanı her tarikatı her cemaati aynı kefeye koyamayız, diyebilirim. Olaylara tek bir açıdan bakamayız. Perspektifimizi geniş tutmalıyız. Dizi içindeki temas edilen noktalara baktığımda gösterilen bu olumsuzlukları da ört bas edemeyiz, asla ve kata görmezden gelemeyiz. Duyuyoruz, görüyoruz, birçoğuna yakinen de şahit oluyoruz. Hatta çoğu zaman gündem olduklarını da biliyoruz. Haberlerden izliyoruz. Burada diziye karşı tepki gösterenler, bir art niyet taşıyarak dizinin yapıldığını düşünseler de ben bunu düşünenlerin aksine önemli konulara dokunulduğunu düşünüyorum. Dokunulması da sorgulanması da denetlenmesi de gerekiyor. Böyle bir dizinin de olması gerekiyordu.
Zaten ben bir Müslüman olarak kendimden eminsem ortada sorun yoktur altın çamura düşmekle değerinden bir zerre kaybetmez, eğer diziden etkilenecek insanlar, örtbas edilecek gerçekler, anlatılan yalanlar dolanlar, kırılması gereken ön yargılar varsa da açığa çıkmalıdır. Bu durumda o tarikatlar de cemaatler de başarısız olmuşlardır, demektir.
Kıymetli okurlarım,
Bakın çoğu gencimiz ateizme en hafif ifadeyle deizme kaymış vaziyette, din iman inanç ibadet kavramlarını bilmiyorlar bile! Geçtim abdesti, namazı, ibadetleri ne kadar üzücü değil mi? İman konumuz dahi sıkıntılı hem de çok sıkıntılı. Bunlar Müslüman ana babaların, bu toprakların çocukları. O kadar çok işimiz gücümüz var ki mesele tarikat savunuculuğu yapmak değil artık, sizin ki benim ki onun ki derken zaten ayrışmalar böldü bizleri. Daha fazlasına halimiz dermanımız enerjimiz yok artık hiçbirimizin tahammülü de.
Tarikatların içlerindeki yapılanma nasıldır bilemeyiz, biz bize gösterildiği kadar biliyoruz, neyi savunacağız ki. İyiyseler zaten korkmalarına asla gerek yok bir diziyle yıkılacak halleri yok! Bir diziyle kimse imansız da olmaz, hakikatten de şaşmaz, iman sağlamsa! Buradaki mesele bu yapıların içindeki kötülerin yok edilmesi olmalı. Gerçeklerle sahteler ayrılmalı bu vesileyle! Burada klavye şövalyeliği yaparak tarikat savunuculuğunun lüzumu da yok, dizi övücülüğünün de aynı şekilde, hatta ve asla kimseye meydan okumaya da…
Herkes fikrini saygı çerçevesinde iletebilir, birbirini kırmadan birbirine hakaret etmeden tabi ki. Kimse kendi fikrini başkasına dayatmasın, ortaya atsın aynıysa alsın aynı değilse kendisi fikir sunsun. Burada amaç hakikate erişmek olsun.
Sevgili okurlarım,
Bizim topraklarımızda ne yazık ki, din değil dincilik savunuluyor. Hiçbir tarikat dinin kendisi değildir. Dinin yorumudur. Benim söylemlerim de eylemlerim de benim dinden anladığım ve yaptıklarımdır, dinin kendisi değildir. Bu dinin bir kitabı bir de Peygamberi (SAV) vardır. Kitap ve sünnet açık ve nettir. Kaynak dururken kaynağın yorumundan beslenmemeyi tercih etmek günah da suç da sayılmaz. Hiçbir tarikat, cemaat, oluşum eleştirilemez, dokunulamaz, sorgulanamaz değildir. Aksine Rabbimizin ilk emri okudur. Düşünmek, sormak, sorgulamak ve aklımızı kullanmak bizim en asli vazifemizdir. Nitekim her tarikat uygulaması da pirüpak değildir. Her şey güllük gülistanlık değildir. Kimse meselelerin üzerini bir dizi üzerinden de örtmeye kalkmasın. Yanlışı varsa sen doğrusunu yap, çık karşısına. Sağlam da bir İmam hatipli olarak diyorum ki hemen gaza gelmeyelim. Açalım gözlerimizi, kulaklarımızı tüm alıcılarımızı. Ne yapacaksak savunuculuğunu da karşıtlığını da hak ve adalet terazisiyle yapalım. Nefsani ve taraftarlıkla değil!