Şüphesiz kalp, hayatımızı sürdürmek için en gerekli, en değerli, en hayati organımızdır. Kalbimizde problem yoksa eğer; bedenimizde bazı sıkıntılarda olsa işleyiş bir şekilde devam eder. Ama kalbimiz sıkıntılı olursa, hayatımızın her an tehlikeye girmesi kaçınılmaz olur.
Böylesi önemli bir organın bakımını ihmal etmek akıllı tüccarın işi değildir. Elbette kalbimizin hakkını vermek gerekir. Onu ihtiyacı olan maddi gıdalarla beslemek boynumuzun borcudur.
Hadi maddi gıdalarla besledik, kalbimiz normal fizyolojik işleyiş sürecini devam ettiriyor, diyelim.
Peki ya sonrası ya daha sonrası. Sadece bu besleme yeterli mi? Ya manevi gıdalar. Sevgi, aşk, merhamet, acıma, fedakârlık, inanç gibi…
Manevi beslenme olmasa da olur diye düşünenlerden misiniz? Bu şekilde de sistemin rahat rahat çalışacağına mı inananlardansınız yoksa?
Maalesef, bu şekilde düşünürsek farkında olmadan en büyük yanılgının içinde buluruz kendimizi. Kalp çok önemlidir, ama aşkı tanımayan, sevmeyi bilmeyen, merhamet etmeyen, acıma hissi taşımayan, bir kalbin asla derinliği olmaz. Eksiktir, yarımdır. Uçurumun kenarındaki bir kaya parçası gibi her an yuvarlanmaya hazır, ayaklarımızın altında basılmayı bekleyen bir taş gibi serttir.
Her ne kadar içimizde bir organ olsa da dışarıdan kolaylıkla etkilenir. Dışarıdan yapılan her olumlu ya da olumsuz müdahale onu hasta etmeye yeterli olur. İşte bu yüzden çok önemlidir kalbimizi manevi olarak da besleyebilmek...
Kalbimizin içini ne kadar özenle koruyabilirsek, onu ne kadar esnek ve yumuşak hale getirebilirsek, içini nakış nakış ne kadar çok sevgiyle örebilir, üzerini daha da fazla merhametle kaplayabilirsek, dışarıdan etkilenmesini de en aza indirmiş oluruz.
Küpte ne varsa dışarıya o sızacaktır. Kalbimizde de ne varsa yaşantımızda mutlaka onu yaşayacağız. Olaylara bakışımız, çevremize tepkilerimiz, İnsani ilişkilerimiz, aslında yaptığımız her davranış küpün içindekini sızdıracaktır dışarıya.
Sevgi dolu bir kalpten insanlara veya çevresindeki her varlığa nefretle bakan bir canavarın çıkması söz konusu olamayacağı gibi, merhamet ağlarından örülmüş bir kalpten de insanlara veya çevresindeki her varlığa işkence eden zalimin çıkması söz konusu olmayacaktır.
Sevgi bu dünyadaki en birinci, en öz, en kutsal değerdir. Bu en kutsal değer ile yoğrulan kalpler ise huzura kavuşur, gerçek anlamda sağlıklı olur. Bu dünyada sevgi dolu kalp, içinde cenneti taşır aslında, sevgiden yoksun olan kalp ise zaten her gün cehennemi yaşamaktadır. Sevgi, yazımın içinde saymış olduğum diğer tüm iyi hasletleri de hatta fazlasını da beraberinde getirecek lokomotiftir.
Nasıl ki kalitesiz yakıtlar araçlarımıza zarar veriyor, araçlarımızın enerjisini düşürüyor, araçlarımızda sadece tek bir yeri değil birçok yeri bozabiliyor. Yolda ilerken bir anda yolda kalabilme ihtimalimizi artıyor. İşte kalbimizin bunları yaşamasını istemiyor ve enerjisini her zaman yüksek tutmak istiyorsak, sevgi yakıtını mutlaka kullanmak durumundayız. Aksi takdirde bedenimizde ve yaşamımızda da yolda kalmalar yaşanacaktır.
Kalbimiz önemlidir ama o kalbi sevgi ile beslemek daha da önemlidir. Yoksa sevmeyen bir kalbin anlamı olmaz.
Sevgilerimle;