Bugün, herkes siyasi kimliklerini, makam ve mevkilerini, etiket zırhlarını bir kenara bıraksın. Bir saatliğine bile olsa, toplumun içine girip, hiç konuşmadan, sadece dinlesin kulak versin. Sonra ne haliniz varsa görün ama bir kez yahu, bir kez kibir gözlüklerimizi çıkaralım ve şu toplumu el birliği ile ne hale getirdiğimize bir bakalım...
Başkalarının acılarına, sıkıntılarına sırtımızı dönerek, kulaklarımızı kapatarak duymazdan gelerek hiç bir sorunu çözemeyiz.
Başkalarının çektikleri acılar, gördükleri zulümler bugün olmasada elbet bir gün bizim de kapımızı çalacaktır.
Fazla uzağa bakmaya gerek yok.
Irak neydi ne hale düştü.
Suriye neydi ne oldu.
Mısır ne haldeydi ne oldu.
Libya neydi ne hale geldi.
Zamanında bol apoletli, makam ve mevki sahibi idareciler; dünyanın her yerinde en yüksek itibarla kaşılaşılanırken, şimdi halklarıyla beraber çöp oldular...
Mslesef İnsanlık, kendi eliyle kendini tüketmeye devam ediyor. Zulüm, adaletsizlik ve nefret dört bir yana yayılmış durumda. Ülkemizin tüm sınırları ateş altında. Asıl hedef ülkemiz ama biz hala sen-ben kavgasındayız. Bize birşey olmaz diye düşündüğümüz ve bize uzak sandığımız o zulüm kapımıza dayandığında; O kapıyı etiket ve kibirle açacak değiliz, mazlum ve mağdur bir insan olarak açmak zorunda kalacağız. İşte o an, her şeyin ne kadar anlamsız olduğunu anlayacağız ama, iş işten geçmiş olacak.
Evet güzel insanlar, sözüm tek bir bireye değil; Siyasi liderlere, iş insanlarına, akademisyenlere ve tüm vatandaşlarımıza... Sadece kendi çıkarlarımızı düşünerek yaşayamayız. Unutmayalım ki, hepimiz aynı gemideyiz. Bu gemi batarsa, hepimiz kaybederiz. Ama birlik olursak, adaletin ve doğruluğun ışığında hep birlikte. kurtulur hep birlikte yükseliriz.
Yarın, yeni bir gün doğsun ama bu kez "biz" diyerek. Bugün herkes renklerinden sıyrılsın ve hepimiz aynı renkte buluşalım. Çünkü gerçek güç bireysellikten değil, ayrılıklarımızı bir zenginlik gibi görerek, kucaklaşmaktan doğar.
BOR'un pazarı geçti. Hala uyuyorsunuz.