Hira (Nur) dağı,Tanrı dağı,Ağrı dağı,Nibu dağı, Sina dağı, Zeytin dağı,Olympos dağı, vb...
Hangi dağ daha kutsal diye sorsak abesle iştigal olur.
Çünkü, bu sorunun cevabı sevenlerine ve ilintisi olan din bağlılarına göre değişir.
Günlerdir neyi tartışıyoruz ?..
Adaleti mi ?
Hukukun üstünlüğünü mü ?
Vicdanların sesini mi ?
Dürüstlüğü mü ?
......
Geçin bunları kardeşim.
Eğer konu siyaset ise bunların fazlaca bir önemi yok.
Algılar, kavramlar ve ülke iğdiş edilecekmiş, olsun, zafere giden yolda sorun değil onlar.
"Yönetmek" sihirli bir sözcük, emekli olmuş siyasetçileri bile genç hissettiriyor anında.
Öyle bir iki tablet filanca haptan almaya hiç gerek yok.
Ülkenin sana ihtiyacı var diyorsun, adam yattığı yerden anında doğruluyor.
O kadar etkili yani..
Siyaset mesleğinde kazanmak ve ipi en önde göğüslemek temel amaç olduğu için kimseler görmeden ve bilmeden faul yapmak da sıradan bir iş.
Çoğu kişiler gözlerini dikmiş bir yerlere bakıyor bu günlerde.
O yer bu gün YSK, yarın başka bir mahkeme.
"Hukukun gereğini istiyoruz" diyor taraflar hep bir ağızdan.
Ama aslında istenen hukuk filan değil. Gönüllerinden geçeni duymak.
Eğer gönüllerinden geçeni duymazlarsa ağızlarından dökülen her bir söz "hakaretin bini bir para" şeklinde olacak.
.....
İş Nasrettin Hoca'ya maledilen bir fıkraya benziyor.
Komşunun oğluna kız istemek için kurulan ekibe hoca'yı da davet ederler. "Başımızda bulun. Oğlumuza kız isteme işini de sen halledersin" derler. Hoca daveti memnuniyetle kabul eder.
Hoş beş'ten sonra hoca söze girer.
"Efendim, ........ oğlumuz'la kızınızı şey ettirmek istiyoruz. Siz de uygun görürseniz..."
Ev sahibi hiddetlenir ve dünürcülük için gelenleri evinden kovar.
Dayak yemişten beter dışarı çıkanlar hoca'nın başına çullanırlar.
"Sen ne yaptın, öyle şey söylenir mi, biz de seni adam sanmıştık..."
Hoca fırsatını bulup başını kaldırır; "Yahu durun biraz. Ben yanlış demedim ki. Sizin dediğiniz gibi söyleseydim de sonunda bunlar şeyetmiyecekler mi ? Açıkça söyledim işte "
Evet işin açıkçası;
Siyasetçilerin bu gibi durumlarda beklediği, hukuk çerçevesinde davranılması filan değil, duyulmak istenilenlerin söylenmesidir.
Çünkü siyasetçiler Midas gibi gerçeğin yalın halini pek sevmezler,
Bu özelliklerinin bilinmesini de hiç istemezler.
Peki onları anladık da, siyaset meraklıları neden tribünden seyrederken "altılı oynamış gibi" çılgına döner ?
Evet, bu da ayrı bir bahis tabi.