Samsun Kent Haber köşe yazarı şehit ağabeyi Ayhan Hamlı, teröristbaşı Öcalan'a İmrali adasında ev yapılacağı iddiaları üzerine kaleme aldığı köşe yazısında "Şehit annesine TOKİ'den ev vermeyen devlet teröristbaşına ev mi yapacak" diye sordu.
Şehit ağabeyi Ayhan Hamlı yazdığı köşe yazısında evli durumda olan şehit annesi ve babasına TOKİ'den ev verilmediğini belirterek, Öcalan'a İmralı adasında ev verilecek olmasını eleştirdi. İşte Ayhan Hamlı'nın köşe yazısı
Şehit annesine TOKİ'den ev vermeyen devlet teröristbaşına ev mi yapacak?
50 bin kişinin ölümünden sorumlu olan her tarafından şehit kanı damlayan teröristbaşı Apo ile başlatılan 2. açılım süreci hız kazanırken, biz şehit yakınlarını rahatsız eden, sadece rahatsız etmekle kalmayan hatta çok kahreden bir iddia var ki kamuoyunda, konuşulmaya başlandığından beri Apo’ya İmralı adasında 3+1 ev mi yapılacak sorusunu herkese soruyoruz.
Ben bir şehit yakını olarak devletimden bu sorunun net yanıtını almak isterim.
Evli şehit annesine veya babasına TOKİ’den devletin kendi parasıyla faizsiz kredi kullandırarak ev alma hakkı tanımadığını hatırlatıyorum. Bu ayrımı şehit anneleri arasında yapanlar kamu vicdanını sızlatmaktadır.
Kim ne kadar neyin farkında bilmiyoruz ama, bu yeni süreçte Apo’ya 3+1 ev yapılacak iddiasının gündeme bomba gibi düşmesi bile, canımızı çok yakıyor. Şehit ailelerinin bu yeni açılım sürecinde hiç söz hakkı olmadığını da biliyor ve görüyoruz. Her ne kadar bu kadarı da olmaz desek bile, olmaz dediklerimiz olmaya başladığından beri, hiçbir şeye şaşırmıyoruz. Gerçek çok acı; uykularımız kaçıyor, canımız acıyor, kahroluyoruz.
Şehit yakınlarına bunları yaşatanların hiç mi vicdanı sızlamıyor? Şehitler ölmez vatan bölünmez diyenler, nerede? Biz şehit yakınları bunu sormak zorundayız!
Biz şehit yakınları teröristbaşı Apo’nun şehitlerimizin katili olduğunu tüm delilleriyle birlikte biliyoruz. Kimseye iftira atmıyoruz, kimseye suç üretmiyoruz. Belki birileri görmezden gelebilir, iki yüzlülük yapıp unutmuş olabilir, ama devletimizin arşivleri hiçbir şeyi unutmuş olamaz. Karşımızda adeta sırıtan 50 bin kişinin ölümünden sorumlu bir katil olsun, o teröristbaşına umut hakkı istensin, o teröristbaşı da umutlanmaya devam etsin.
Bu umut hakkı meselesi baştan sona vefasızlık, ihanet ve adaletsizliktir. Bu şehit ailelerini yok saymaktır, konuşturmamaktır. Kimse teröristbaşı Apo’ya şehitlerimizin kanını feda edemez. Adaletli olmak çok mu zor?
Madem ki teröristbaşı İmralı’da bağımsız Türk Mahkemesi tarafından yargılandı. Tüm yargı yolları tüketildi, Öcalan’ın idam kararı onandı. Niye yargı kararına saygı duyulmadı? Yasada değişiklik yapıldı, Öcalan idam sandalyesinden kamu vicdanı istemese de, süratle alındı. Şehit aileleri yok sayıldı. 15 binden fazla şehit verdiğimiz görmezden gelindi. Aksini düşünen olabilir. Şehit abisi olarak benim düşüncem bu yönde.
Sonuçta dendi ki, biz şehitlerimizin kanını yerde bırakmayız. Ömrünün sonuna kadar İmralı’da cezasını çekecek, kanunu da işte bu dediler. Devletimize, inandık güvendik. İstemeye istemeye razı olduk. Biz terörist değiliz, devletimize zeval gelsin istemeyiz, kabullendik. O günlerde şehit ailelerini ikna etmek için kimin ne yaptığını, biz şehit yakınları çok iyi biliyoruz. Sonuçta teröristbaşı ömrünün sonuna kadar cezaevinde kalacak denildi. Devletimize, yargımıza güvenmekle hata mı yaptık. Bunu sadece sözde değil, kanunla ve mahkeme kararıyla tescil ettiler. İnsan devletine güvenmez mi, biz güvendik. Hata mı ettik, yanlış mı yaptık?
Bu akıl tutulması ile af üstüne af çıkartmak için, şimdi umut hakkı dayatmasını yapanlara kim neyin sözünü verdi bilmiyoruz. Biz şehit yakınları adalet istiyoruz. Elimizde tapu gibi bir mahkeme kararı var. O kararda umut hakkı diye bir hak yok. Bu durumu sadece hukukçular değil, umut hakkı diye tepinenlerde biliyor.
T.C. Ankara 2.Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi 1999/21 Esas,1999/73 Kr sayılı ek kararı özet olarak; "Abdullah Öcalan hakkında verilmiş bulunan ölüm cezasının, 4771 Sayılı Kanunun 1.maddesinin (A) fıkrasına göre MÜEBBET AĞIR HAPİS CEZASINA DÖNÜŞTÜRÜLMESİNE, karar verildi." dedi.
Bundan daha ötesi var mı?
'4771 Sayılı Kanunun 1.Maddesinin (B) fıkrasında ise, bu kanun hükümlerine göre idam cezaları müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülenler hakkında, TCK.nın 70, 73, ve 82. Maddelerinde öngörülen sürelerin iki kat, terör suçluları hakkında 3 kat olarak uygulanacağı, keza bu kanun hükümlerine göre idam cezaları, müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen terör suçluları hakkında 647 Sayılı Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanun ile, 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanununun Şartla Salıvermeye ilişkin hükümlerinin uygulanmayacağı, bunlar hakkındaki müebbet ağır hapis cezasının ölünceye kadar devam edeceği belirtilmiştir.'
Müdahili olduğumuz Abdullah Öcalan davasının kararının bu haliyle bu şekliyle uygulanmasını isteme hakkına sahibiz. Razı olmadığımız bir dayatma ile şehitlerimizin katili Öcalan’ın ödüllendirilmesini, içimize sindirmemiz mümkün değildir. Biz şehit yakını kimliğimizle teröristbaşının cezasının hiçbir şekilde esnetilmesini kabul etmiyoruz.
İmralı’da 3+1 ev yapılacakmış, ada da özgürce dolaşacakmış daha neler neler...
Hakikaten herşey kafamızı karıştırmaya, midemizi bulandırmaya, canımızı sıkmaya, acımızı artırmaya devam ediyor. Biz şehit yakınları ve şehitlerimiz bunların hiçbirisini hak etmiyoruz. Bunu en iyi bilmesi gereken devletimiz ve bizi yönetenlerdir.
Devletimiz ve bizi yönetenler gerçekten adil ve adaletli olmak istiyorlarsa, Abdullah Öcalan kararını, aynı şekliyle uygulamaya devam etmelidir. Bu karar hiçbir şekilde bozulmamalıdır, esnetilmemelidir. Bu coğrafya da devlet olmanın, al bayrağımızı sonsuza kadar gönderinde özgürce dalgalandırmanın gereği ve sorumluluğu da budur. Başlatılan yeni süreçle birlikte şehitlerimizin kanı Abdullah Öcalan’a bağışlanamaz. Eğer Devletimiz ve bizi yönetenler gerçekten dişe dokunur bir şeyler yapmak istiyorsa, şehit anneleri arasında haklar konusunda evli-bekar şehit annesi ayrımı yapmaksızın acil düzenlemeler yapmalıdır. Şehitlerin medeni durumlarına göre şehit anneleri arasında ayrım yapmaksızın devletimizin sunduğu hakların, eşit bir şekilde tanınması asıl olandır. Bu yanlış mı?
Terör örgütü başına ev yapmak nereden çıktı. Suçu günahı olmayan Ümit Özdağ, Ekrem İmamoğlu ve diğerleri hapishanede olacak App adada gezecek. Yok öyle yağma. Surlyeye binlerce ev yapan toki şehit annesi den bir evi çok görüyorsa yazıklar olsun.
Türkiye, terörle mücadelede büyük bedeller ödemiş bir ülke. Bu mücadelede istikrar ve kararlılık en önemli unsurdur. Terör örgütlerine verilecek her türlü taviz, şehitlerin aziz hatırasına ve mücadelenin ruhuna aykırıdır. Devlet, şehitlerin kanı üzerinden siyasi hesaplar yapılmaması konusunda hassas olmalıdır.Ayhan Hamlı’nın sözleri, sadece bir şehit ailesinin değil, tüm milletin vicdanına hitap ediyor. Şehitler unutulmamalı, aileleri yalnız bırakılmamalı, terörle mücadelede taviz verilmemelidir. Devletin asli görevi, şehitlerin haklarını korumak ve adaleti sağlamaktır. Umuyoruz ki, bu ses duyulur ve gereken adımlar atılır."Şehitler ölmez, vatan bölünmez" sözü, bir slogan değil, bu miletin yüreğine kazınmış bir yemindir. Bu yemin, ancak adaletle ve vefayla ayakta kalacaktır.ve son olarak akp-pkk-mhp ittifakı bu ülke için bir milli güvenlik sorunudur.
Öcalan’ın cezası, mahkeme kararıyla net bir şekilde belirlenmiş: Müebbet ağır hapis, şartla salıverme olmaksızın, ömür boyu. Bu karar, sadece bir hüküm değil, aynı zamanda şehitlerin ve ailelerinin haklarının teminatıdır. Devletin, bu kararı hiçbir siyasi sürece feda etmemesi gerekir. Aksi takdirde, hukukun üstünlüğü ilkesi zedelenir ve şehitlerin hatırasına gölge düşer.Yazıda dikkat çeken bir diğer nokta, "evli şehit annesi-bekar şehit annesi" ayrımı. Şehitlik, medeni duruma göre kategorize edilecek bir mertebe değildir. Bir anne, evli de olsa bekâr da olsa, evladını bu vatan uğruna kaybetmişse, devletin şefkatini ve desteğini eşit şekilde görmelidir. Bu tür ayrımlar, şehit ailelerinin mağduriyetini daha da derinleştirir.
Ayhan Hamlı’nın kaleme aldığı bu yazı, bir şehit yakınının yüreğindeki derin acıyı, öfkeyi ve adalet arayışını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Yazı, sadece bir kişinin değil, binlerce şehit ailesinin sesi olmuş; devlete, hukuka ve toplumsal vicdana seslenen bir çığlığa dönüşmüş. Türkiye, terörle mücadelede on binlerce evladını kaybetmiş bir ülke. Her şehit, bir ailenin yıkılışı, bir annenin feryadı, bir babanın sessiz çığlığı demek. Şehit ailelerinin devletten beklentisi basittir: Vefa ve adalet. Ne yazık ki, Ayhan Hamlı’nın da altını çizdiği gibi, bazı şehit annelerinin TOKİ’den ev alamaması, buna karşılık terörle mücadelenin sembol ismi Öcalan’a yönelik "iyileştirme" söylentileri, bu beklentiyi derinden yaralıyor.