Halide Edip Adıvar’ın “Vurun Kahpeye” romanını dönüp dönüp bir daha okumak gerek..
Kurguyu hiç değiştirmeden şahısları, iyileri ve kötüleri değiştirip yerlerine istediğiniz figürleri koyabilirsiniz.
Yeter ki hayal edin.
Güçlüler ve zayıflar dünyasında mantıklı ve adil olmanıza hiç gerek yok.
Çünkü güçlülerin her zaman haklı olduğu kuralı hiç değişmediği gibi bu dünyada kimin haklı olduğu tartışmaları birkaç romantik ve idealistin fantezisinden öte gitmiyor zaten.
Roma arenalarında gladyatörlerden kimin öldüğü, tribünleri dolduran halkın umurunda bile olmazdı.
Onlar zevkli bir döğüş izlemeye gelirler, sonunda kan görmezlerse huzursuz olurlardı.
Kan, onlara öyle bir zevk verirdi ki bir sonraki seyir saatine kadar konuşup duracakları olgular kendilerini aşıp rivayet haline gelir ve dalga dalga kasaba ve kentleri aşar giderdi.
Aynen romanda olduğu gibi günümüzde de taşlanması gereken kötülükler kaynağı yaftası yapıştırılmış ülkelerin arasında Türkiye'miz de var.
Yakıştırmayı yapan da (kendini) dünyayı koruyup kollamak ve her türlü kaynaktan aslan payı almak konusunda hak sahibi gören bir ülke.
işte bu ülke yıllarca tasmasından tutmaya alıştığı ülkemize alışkın olduğu şekilde davranmaya devam etmeye çalışıyor.
ülkemiz evvelden çok uslu iken, arada bir efendisine karşı saygıda kusur etmeye (kıbrıs harekatında olduğu gibi), ev ödevlerini aksatmaya, görüşmesi yasak olan komşularıyla görüşmeye, hatta kötü komşularıyla karşılıklı çay içip sohbet etmeye başlamış imiş.
Maazallah ya kötü huylar kaparsa diye endişelenen efendisi onu azarlamış, katıksız ev hapsi dahil bir çok cezalar vermiş.
Af dileyip el öpmezse falaka cezası da gelebilirmiş sonunda.
Hatta uşaklar ve diğer bendelerine bu haylaza bir yudum su bile vermemeleri ve gerektiğinde taşlamaları için talimat da verebilirmiş.
Efendi’nin bu haylaz için yakıştırdığı değer yargılarını kim sorgulayabilirmiş ki ?
Sadık bende ve uşaklar efendilerinin hışmına hiçbir zaman uğramak istemezlermiş.
“O da efendi’yi kızdırmasaymış” deyip vicdanlarını susturmaya çalışırlarmış.
Teba’nın içinde bu haylaz gibi düşünen çok sayıda insan varmış bir zamanlar.
O insanlar;
Efendi’nin gemilerini mi taşlamamışlar ?
Temsilcisine saldırıda mı bulunmamışlar ?
“Katil, katil” diye türküler mi yakmamışlar ?
Kitaplar mı yayınlamamışlar ? Gazete mi çıkarmamışlar ?
Efendiyi protesto için can mı vermemişler ?
Neler neler yapmışlar ama efendiye küçücük bir zarar bile verememişler.
İşte o insanlar beyaz atlarına binip gitmişler. Geride çok azı kalmış.
Bu gün onların namını kullanan çok sayıda insan yaşıyor bu ülkede.
……………..
Bahsettiğimiz bu haylaz ülkeyi yönetenlerin başardığı ve başaramadığı bir çok şey var.
Özellikle uygulamalarla ilgili şikayetleri bir yana bırakırsak;
Mesela;
Metin Topuz ve Bronson tutuklanmasaydı,
İran'a yaptırıma koşulsuz "evet" denseydi,
İsrail eleştirilmese ve Kudüs kararına karşı çıkılmasaydı ?
Fırat kalkanı ve zeytin dalı harekatları yapılmasaydı,
Rusya ile görüşülmese ve S400 alınmasaydı,
ABD'nin bu günkü yaptırım ve ekonomi kıskacı gündeme gelirmiydi ?
......................
Gelelim bu günlerde yaşanan ekonomik gelgitleri sadece ekonominin kendi dinamiklerine bağlayıp dış gelişmeleri yok sayanlara..
Ekonomi 50 milyar dolara yakın cari açıkla birlikte sürdürülmeye çalışılmakta. İhracın artırılması için yapılan çalışmalar, teşvikler ve arge destek programlarını bilmeyenimiz yok. Yetersiz diyebilirsiniz ama üretim yok demek yok demek ayrı bir garabet.
İşte bu yüzden zaman zaman döviz sıkıntısı nedeniyle makul artışlar tahmin ediliyordu ama bu günkü gibi panik havasında olduğu gibi değil.
İster, ülkücü, milli görüşçü, Atatürkçü/Kemalist,
İsterse sosyalist/komünist olun...
ABD başkan ve yardımcısının "bronson teslim edilmezse yaptırım uygularız" sözleri karşısında ne tepki vermiştiniz.
Efendi’ye karşı Türkiye olarak birlik olma zamanı değil mi ?
Sizler değilmiydiniz "ABD uşaklığından ve bağımsızlıktan" söz eden ?
Bağımsız davranış konusunda atılan bir kaç küçük adım karşısında acı reçeteler gelmeyeceğini mi düşünüyordunuz ?
Ama, şu, bu, falan, filan diye mazeret aramaya kalkarsanız aidiyeti ile övündüğünüz değerlerle olan ilginizi bir daha sorgulamanızı öneririm size.
Ne söylerseniz söyleyin bambaşka biri olmuşsunuz da farkında değilsiniz demektir.
Efendi ile bağınız var diye suçlanarak romandaki kötü karakterlerin yerini alacak değilsiniz elbette.
Net olun, kendinizi kandırmayın.