"Öyle çok sevin ve minnet duyun ki acınız yüreğinize derman olsun, şükrünüz sizi hayalinize gelmeyecek yerlere ulaştırsın"
Öyle derin affedin ki yüreğinizde çiçekler açsın
Ruhunuz felaha ulaşsın.
"Yaptıklarına karşılık olarak onlar için, gözler aydınlatıcı ne (nimet)lerin saklandığını hiç kimse bilemez."
(Secde 17)
Bizler elbette güneşi daim kılmak için ruhumuzda, çeşitli hallerden geçiyoruz. Lakin öğrenmediğimiz zaman tekrarladığımız aynı hataları suçlama, öfke gibi yaratıcılığımız ve gücümüzü bize eksik gösteren ajitasyonlara düşüyoruz:
Acaba bu nerden geldi bana?
Kimden? Sen dedene çektin oğlum, deden de senin gibi inatçıydı !
Ailede senden tembeli olmamıştır! "
Gibi telkinler kulağınıza şu an için hafızalardan çalınmadıysa, muhakkak bilinçaltına çalındı zamanında.
Hatta orada titreşti, kalple senkronize oldu ve onayı aldı. Şimdi bir öfke patlaması olarak eylemde !
Aman Allahım hepsi an da oldu.
Bir an da ...
Çok pişmansın ama olmadı, ne yapsan en sevdiklerini kıran sözler, düşünceler seni terk etmedi ve öfken geçmedi.
Peki ne yapacaksın ?
Hemen karaları bağlama !
Önce biraz analiz yapalım sonra çözüm kolay. Gerçekten var mısın onu önce dönüp içine bir sor istersen ...
Nerede kalmıştık can ?...
Sebebi başkalarında aradın önceleri değil mi ?
Annene kızdın önce çünkü herşeyden sorumlu ne de olsa annendi; bu kötülüğü olsa olsa bana o yapmıştır dedin içinden.
Sonra yetmedi, sadece annen değildi seni bu hale getiren. Baban da nasibini aldı senin birikmiş ve bastırılmış öfkenden!
Bir dakika! Unutmadan hatırla şimdi.
En sevdiğin dostun bile hatalıydı!
Bir tek sendin masum ve mağdur.
Annem beni böyle yetiştirdi.
Ben buyum, değişmem.
Bu yaşa kadar böyle geldim böyle devam edeceğim
Sevgilim beni terk etti.
Babam sorumluluklarını yerine ne kadar getirdi?
Her zaman yanımda mıydı?
Sevdiklerim sonunda hep yalnız bıraktı ....
Bu böyle gider... Önemli olan senin bu ajitasyona dur demen.
Evet.. Herkesin olduğu gibi seninde kaçmak, unutmak istediğin anıların, travmaların var.
Aslında seni zorlayan ne biliyor musun sevgili can?
Hala 7 yaşındaki sen olarak düşünüp sözde çevrene, hayata, kaderine tavır alman.
Bir düşün, kendine karşıdan bak!
Daha ne kadar kendi gücünü başkalarına teslim edeceksin?
Ne diyor Yüce Kur’an :
“Biz , her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık”
(İsra 13)
Yüce Yaradan senin kendi gücünü ele almanı istiyor.Hayatının direksiyonunu çevirecek yeti ve kabiliyetle seni yeryüzüne gönderirken senin kendi kapasiten ve potansiyalince, kendi istidadını ortaya çıkaracak şekilde ilerlemeni isteyecektir.
Çünkü aksi şartlarda kendini yetersiz ve güvensiz hissederek; onun karşısında hissedeceğin, aczi yarattıkları karşısında da hisseder sıkıntılı bir yaşam sürersin. Hayat senden kendi yaşamının mimarı olmanı istiyor. Dışarının sana dayattıklarından,korkularından,takıntılarından arın ki kendi özünce istidadınca yaşayarak huzuru yakalayasın.
Şundan iyice emin ol can, sen özgürsün ve kendi gücünle kocaman bir cenneti yaratabilirsin.
Cehennemden geçiyorum diye üzülme çünkü cennet cehennemin diğer yüzüdür.
Hiç kimse balçık çamurlardan çıkmadan çiçekli vadilerde yürüyemez.
Acının değirmeninde dönmeyen kalp, balı görünce tanımaz, nankörlük eder.
Bir şey vermeden bir şey alınmaz.
Yürek vermeden sevda alınmaz.
Ezilmeden şarap olunmaz. Ağlamadan yas tutulmaz. Ölmeden dirilmez.
Nefretin ateşinde kavrulmadan koşulsuz sevgi tadılmaz.
Sevdiklerin seni terk etmeden kendin bulunmaz.
Ayrılmadan aşkın kıymeti bilinmez.
Gül dikensiz olmaz, dikeninden şikayet edene gül nasip olmaz.
Hakkın işini ona bırakmadan, kelleyi teslim etmeden huzura çıkılmaz.
Korkmadan cesaret bilinmez.
Kontrolden çıkıp hayatın alt üst olmadan akışa olan teslimiyet kavranmaz.
Duayı bilmeden, sabahı sabah etmeden, düşünce çilesi çekmeden tefekkür edilmez.
Tefekkürün hakikatini bilmeyen tahayyülden nasibini alamaz (Her ol diyen olduramaz).
Yorulmadan zirve zorlanmaz.
Dizlerin kanamadan, nefsini bırakmadan Hakk'a varılmaz...
Bu evrenin kurallarına teslim ol güzel insan.
Aslında doğru yaptığını zanneden ailen, arkadaşın, patronun için öfke duyup gül bahçeni derme!
Çünkü onlar da bilmiyordu...
Cennetin bu dünyada yaratılacağını kavrayamadan öğrenilmiş çaresizliklerinde veda ettiler hayatlarına, belki de bir kısmı...
Öyleyse;
Affet !
Ailemizi affetmemek demek onların yanlış tecrübelerini bizde oluşturdukları değersizlik,
sevgisizlik gibi duyguları çocuklarımıza aktarmakla aynı şeydir.
Affetmeyen o duyguların esaretinde bir zindanda öfke hapisanesinde yaşar .
Altta yatan öfke duygusu ise beynin sağlıklı düşünmesinin önüne geçip daha sonra pişman olacağınız şeylere sebep olabilir.
Öfke haklı çıkarılacak bir duygu değil tedavi edilmesi iyileştirilmesi gereken bir duygudur.
Öyleyse,
Affet ! Kendin için affet ...
Bak yine ne diyor Yüce Kur'an :
"Onlar affetsinler, hoş görsünler. Allah’ın sizleri bağışlamasını istemez misiniz?"
(Nûr 24/22)
Affetme eyleminin İslam’da bütün faziletlerin temelini teşkil eden takvaya en yakın meziyet olduğu da anlaşılmaktadır.
(Bakara 2/237)
Haydi durma !
Bir defter aç şimdi yaprakları umut kalemi sevgi
Kaynağı aşk olsun.
Farkedebilirsek yaşadığımız her olay karşılaştığımız her insan şifadır.
Acı, ruhumuzun ve kalbimizin olgunlaşması, pişmemiz olmamız için gereklidir.
İnsan, acısı ile insan olur. Sevinci neşesi onu diğerleriyle kaynaştırır, bütünleştirir.
Acı, tecrübenin ana kaynağı,mutluluğa giden sapakların temelidir.
Kurbanı, yetersizliği, güçsüzlüğü oynamak bizim kendimizdeki potansiyalden ve aslımızdan bir haber olmamızla ilgilidir.Yoksa acı sadece insanı tekamül açısından bir araçtır. Mesela insan, aşık olduğu kişinin gitmesini istemez eğer sebep acı çekmekten korkmaksa bu kurban bilincidir. Gerçek sevgi ise koşulsuz ve saygı çerçevesinde olur. O nasıl mutluysa sen de öyle mutlusundur.
İsteklerimiz doğrultusunda not vermek kolay,başkasının yerine kendini koyup empati yapmak ve hoş görmek zor gelse de insanlığımız böyle ince çizgilerde sınanarak olgunluk evresine ulaşır.
Bize zarar veren duyguları yani acıyı oluşturan tüm hisleri ve eyleme yansımalarını, yüreğimizin en derinliklerinden gelen simyayı aktif etmek, o nur ile sevgiye dönüştürmeye niyetlenmiş olan mucizevi bir yöntemdir. İnanmak başarmanın yarısı değil, kuant alanda oluşan bir gerçekliğidir.
Yansımalar tezahürlerin somutlaşmasıyla iyileşme ve hidayet veyahut ıslahı mümkündür.
Öfke ve hırs, ajitasyon temelli içgüdüsel ilkel mekanizmalardır.
İnsan bilişsel evrimini tamamlamaya yönelik eylemlerle ilerledikçe tekamülünü istidadınca gerçekleştirecektir.
Yolunuz daima sevgi olsun ...