Günlerdir yasını tuttuğumuz, süreci an be an en az depremzedeler kadar üzülerek takip ettiğimiz en sancılı dönemlerinden birinde sevgili ülkemiz.
Depremin yaptığı tahribatı değerlendirmek için bir ölçek yok ama depremzedelerdeki ve geriye kalan tüm halkımızdaki içsel depreme asıl nasıl yardım ederiz diyebilmek daha mühim elbette.
Evler değil yıkılan hayatlardı, hayallerdi ...
Biteceği akla getirilmemiş aşklar, büyüyünce hangi mesleği yapsa daha güzel bir hayatı olur diye düşünülen evlatlar....
Hırslar, yarışlar, beklentiler, alışkanlık ve koşullanmalar ne kadar da esir almış bizi farkında olmadan oysa...
Peki daha iyi anladınız mı ? Gerçekten kızmanın, kin tutmanın, öfkeyle kalkıp zararla oturmanın, sevgi yerine nefret duymanın anlamsızlığını, bunların korkunun başka başka maskeleri olduğunu hayatın bir ana sıkışmış bir hatıra olduğunu, hatırladınız mı geriye kalan tek hafızada kalacak şeyin muhtemelen sadece “Çok iyi insandı rahmetli” cümlesini ....
Ölümün burnumuzun dibinde bittiğini hatta en yakınımızdaki kaderimiz olduğunu, hiçbirşeyin garantisi yokken çiçek eker gibi binlerce insanın yanyana yıkanmadan kıyafetle kefenli kefensiz gömüldüğü, bu dünyadan beklenmedik bir anda göçebilme ihtimalimizi ve burasının misafirhane olduğunu, konsakta en güzel yerine, asıl yurdumuz olmadığını daha iyi idrak edebildik değil mi ?
Artık kızamıyorum kimseye ya bu gece ölürsem ( sanki deprem gece gelecekmiş algısı ile kodlanmışız) diyorum neden kırgın gideyim kırıp döküp göç edeyim madem bir anım var yaşamak için onu neden öfkeyle nefretle geçireyim ?
Çocuğumu daha çok öpüp daha çok sevdiğimi söylüyorum, sevdiklerimi tek tek arıyorum.
Kafama taktığım şeylerin çözümünün aslında ne kadar basit olduğunu daha iyi görüyorum.
Yanımda su var birde telefon ve battaniyem
Başka da birşeye gerek duymuyorum.
Ama birşeye hevesimiz kalmadı desem bunca insanımız ağlıyorken hala göçük altında ulaşılamamış cansız bedenler varken içimizden gelmeye gelmeye devam ediyoruz hayata.
Çünkü sorumluluklarımız ve geride kalanlar için yeni bir hayat bekliyor.
Bir de sürekli korku girdabına çekilen insanımız...
Korkutanın herkesden çok korktuğu trajik bir süreçte,
bunca felaket yıkım yetmiyormuş gibi acı ve korkuyla beslenerek zaten ayağa kalkması hiçte kolay olmayan bir süreci iyice korkuyla körükleyerek hayattan uzaklaştıranlar, korkuyla bizleri yönetmeye çalışan asıl korkan kitle ...
Korkudan negatif enerjiden beslenip bunu tramvaları taze olan depremzedelerin önüne sermeleri yeni deprem haberlerini iyice korku ile körükleyerek sunmaları iyileşme sürecini uzatıp halkımızı ister istemez karanlığa sürüklemektedir. Gerek ülke refahı gerekse ekonomi bakımından umutsuzluğa itilerek, tarihe gömülmüş bazı emellerin tekrar gün yüzüne çıkması istenebilme ihtimaline karşın yapılacak en güzel şey halkımızın hakkıyla kenetlenerek Türk Milletinin gerçek gücünü ve kutsallığını ortaya serme vaktinin geldiğini idrakı ile harekete geçmektir.
Ötekileştirerek, Türk toplumunu, sen ben gibi ayrıştıran fikir ve eylemlere inat böylesi zor günlerde ulus bilincimizin kendi içindeki bireysel bütünlüğü, takdire kesinlikle şayandır.
Birlik olmanın ve kenetlenmenin çok güzel örneklerini tarihin en zor günlerinden biri olan yaşadığımız şu süreçte varıyla yoğuyla ortaya çıkarak seferber olan insanlarımızdan Allah razı olsun.İyi ki varsınız sevgili sağduyulu güzel yürekler.
Güzel ülkemizin güzel insanları hepimize büyük geçmiş olsun, kaybettiğimiz canlarımızı hiçbir zaman elbette unutmayacağız.Büyük bedel ödediğimiz bu acı ve zor durumdan inşallah ders çıkararak geleceğimizi yeniden inşa edeceğiz.
Yüce Rabbimizin, Zül Celali Vel İkram isminden seyredip inşallah idrak ederek ellerimiz semaya kaldırıp ettiğimiz tüm duaların da kabulunü diliyoruz.
Aklımızın ve geleceğimizin selameti için geleceğimiz adına kenetlenmek dileğiyle,birlik bütünlüğümüz daim olsun.
Sağlık ve huzur ile...
Yazın için teşekkür