Samsun Kent Haber köşe yazarı Musa Uzunkaya, Gazze'deki zulmü yazdığı köşe yazısında "Siyonizm güçten anlar" dedi ABD ve İsrail'e karşı alınması gereken yaptırımları tek tek açıkladı.
ZALİME HADDİNİ BİLDİRMEK! İSRAİL GÜÇTEN ANLAR!
Aksa Tufanı diye adlandırılan 7 Ekim-2023’te, bundan tam iki yıl önce, Gazze’li müslüman kardeşlerimiz Hamas ve Kassam Tugayları'nın çıkışı, takribi seksen yıla varan İsrail zulmüne, bir isyan ve tepkinin dünyaya duyurulma mücadelesiydi.
Tüm dünyanın gözü önünde adım adım Filistin toprakları işgal edilmiş, insanlar evlerinden yurtlarından kovulmuş ve sürülmüş, direnenler şehid edilmiş, sessiz dünya durumu seyrederken, başta BM ve onun İsrail’in güvenliğinden sorumlu adına Güvenlik Konseyi denilen, tüm müslümanların gözünün içine baka baka sadece İsrail zulmüne seyirci değil, doğrudan destek çıkan bu kuruluş ve işin baş aktörü ABD denilen zalim ve sömürgeci devlet eliyle, her gün tahammül edilmez zulümlere maruz kalan, bir avuç sahipsiz bırakılmış müslümanın feryadını duymayan, sağır dünyaya kim nasıl duyuracaktı?
Evet, akıl almaz şekilde Gazze Müslümanlarına zulmü zirve yapan siyonizmin, en az 100.000’den fazla insanı katlettiği ve şehadetlerine vesile olduğu, dünya
müslümanlarının tam iki yıldır, maalesef bu zulmü seyretmek, kınamak yüksek düzeyde kınamak (!) sokaklarda Filistin bayrağıyla nümayışler yapmaktan öteye geçemediği görülmüştür.
Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamızın siyasi hayatı adeta siyonizm belasını, bize ve tüm dünyaya anlatmakla geçti. Bu konuda gelmiş geçmiş siyasetçi liderler arasında, onun kadar samimi ve onun kadar bu konuları candan ve durumu gerçek maktaından anlatan bir siyasi lider ne gelmiş Allah- u a’lem ne de gelecektir.
Siyonizmi bir timsaha, üst çenesini komünizm alt çenesini kapitalizm ve tam bir sömürü düzeni, dünyayı yutan timsah canavarını, arz-ı mev’ud efsanesi ile adeta dünyaya hakim kılma sevdasını bize anlatır ve "Siyonizmin anlayacağı tek şey kuvvettir, güçtür" derdi.
Peygamberimiz'de (SAV) "Güç, kuvvettir, atmaktır" buyurmaktadırlar.
Atacaksın, ama neyi atacaksın? O gün ok ve benzeri silahlar iken, bugün top, tank, füze, aklınıza gelebilecek, düşmanın en modern silahlarından daha üstününü yaparak ona karşılık verecek ve üstün çıkacaksın. Konuyla ilgili sureler ve özellikle Enfal suresinde bir çok ayet, Bedir Muharebesinin anlatıldığı 50 ve 60'ıncı ayetlerle, Kur’an’da başka bir çok ayet bize ifade etmektedir. Bu ayetlerin sebebi nüzulüne dikkat edecek olursak, mesele daha iyi anlaşılmış olur.
Medine Yahudilerinin (Beni Kureyza, Beni Nadir ve Beni Kaynuka), Resulullah efendimizle yapılan anlaşmayı, Medine vesikası denilen o meşhur sözleşmeyi Yahudilerin nasıl ihlal ettiğini, ve buna karşılık peygamberimiz ve asabının alması gereken tedbirleri ve davranış biçimini Rabbimiz bize alenen vahyediyor. Çünkü tarihte Yahudiler diğer milletlere ve özellikle de müslümanlara verdikleri hiç bir sözde durmamış, vaatlerini yerine getirmemişlerdir. Bunlar böyle alçak ve sefil bir millettir. ABD ve zalim Trump’ın dayattığı ve neredeyse tamamı müslüman Filistinlilerin aleyhinde olan bir dayatma anlaşma metni- ki, İsrail ile anlaşarak, Filistinlilere dayatılmış, müzakere edilmeden dikte edilmiş olan bu tek taraflı metnin gereklerini bile, İsrail’in yerine getirmesi beklenmemelidir.
Yahudilerin İsrail’deki nüfusu takribi 9.500.000, ABD’deki nüfusu 7.500.000 ve dünya genelindeki toplam Yahudi sayısı ise, 30 milyonun altında. Bu gerçek ortada iken, sekiz milyarlık insanlık alemi, Yahudi nüfusunun takribi 100 katı olan İslam coğrafyası, yani iki milyarlık Müslüman nüfus, ne oluyor da Yahudiler karşısında ezik, İsrail zülmü karşısında tükenmiş vaziyettedir? Burada ciddi bir problemle karşı karşıyayız.
Dünya nüfusunun dörtte birini teşkil eden Müslümanlar, ne garip tecellidir ki, gerek dünyanın gelişmiş ülkeleri ve gerekse küçücük nüfusuna rağmen, dünya ekonomisi ve siyasetini yönlendiren siyonizm ve Yahudi belası karşısında Müslümanlar ciddi bir zillet içerisindedirler. Sözde 57 adet İslam ülkesi var. Eğer bir yerde İslam varsa, orada İslam ülkeleri değil, İslam'ın sadece bir ülkesi olur. Parçalanmış, birbirlerine hasım haline getirilmiş, aynı dili ve aynı dini paylaşan birbirleriyle bitişik ülkeler dahi, her gün savaşır hale gelmişse, bu işte ister bir Yahudi parmağı, isterse bir batılı kefere ülkenin entrikası aransın hiç fark etmez.
Hatırlayınız, Medine’deki Evs ve Hazveç kabileleri arasında, yıllarca devam eden savaşların müsebbibi de Medinedeki yukarıda bahsi geçen Yahudi kabileleridir. Onları daima birbirine düşürmüş, kendi ticaretlerini ve Medine hayatı üzerindeki siyasal otoritelerini, Hazreti Muhammed aleyhissalatu vesselamın Medine’ye muvasalatına, yani hicretine kadar devam ettirmişlerdir.
Saltanatları, güç ve satvetleri İslam’ın Medine ve tüm coğrafyaya egemen olmasıyla son bulmuştur. Onun için diyorum ki, İslam’ın ülkeleri değil, İslam’ın temel ilkeleri olur. O ülkenin Mihenktaşı da İslam’ın tek devlet olmasıdır, millet olmasıdır, tek bayrak olmasıdır. O da Kelime-i tevhid bayrağı yani, "La ilahe illallah Muhammedü’r- Resulullah" sancağıdır.
Bu sağlanmadığı ve sağlanamadığı müddetce, Müslümanlar bir araya gelemeyecek, takribi organize (İsrail ve ABD’deki Yahudiler) 20 milyonluk Yahudi toplumu karşısında, iki milyarlık başsız, lidersiz öndersiz ve maalesef şuursuz bir toplum, acziyyet ve zilletten kurtulamayacaktır. Nitekim yaşanan da budur. Yukarıda Erbakan hocamızın sözünü alıntılamış, hatta yazımın başlığını da o isimle vermiştim.
"Yahudi güçten anlar"
Yani ona gücünüzü, silahınızı ve en büyük kuvvet olan nüfus gücünüzü kullanarak gereken dersi vermektir. Bugüne kadar, 80 yıldır işgal ettiği topraklarda her gün artarak devam ettirdiği zulmünü, ikinci yılı dolan son 7 Ekim 2023 tarihinde başlatılan akıl almaz, insaf ve insanlığa sığmaz, canavarca arzuların uygulandığı bir zulüm ve soykırımı, kınamakla, eleştirmekle, sokaklarda yürümekle, nümayişler yapmakla ve zaman zaman nutuk atmakla önlenmesi mümkün değil.
Hatta Yahudi bundan mutlu da oluyor. Çünkü müslümanların kabaran öfkeleri onları sokaklarda yürütülerek, bağırıp çağırarak tabirimi hoşgörün, gazını almak suretiyle öfke söndürülmesi tecelli ediyor. Bunları söylerken asla bugüne kadar yapılan ve halen yapılmakta olan ve belki gelecekte de yapılması söz konusu, Müslüman ve Müslüman olmayan ülkelerdeki gösteriler, telinler, mitingler değişik sosyal etkinlikler gereksizdir demiyorum. Elbette yapılmalıdır. Ve bu gösterileri yapan kardeşlerimize şükranlarımızı dualarımızı eksiltmeden yapmamız gerekir. Ama bir gerçek var, ne SUMUD Filosu, ne oradan zaferle döndüğü varsayılan ve bir bakıma da İsrail zulmünden kurtarılan bu aktivistler esas amacı tahakkuk ettirmezler, ettiremezler.
Sonuçta İsrail’in kullandığı, Amerika’nın geliştirdiği en güçlü silahlarla bir milletin yok edilişidir. Bu zalim ve barbar soykırımcı millet ve onun başındaki Netenyahu denilen alçak, ona her türlü desteği veren, teşvik ve tahrik eden ABD ve başındaki zalim Trump, kendilerine uygulanacak sonuç alıcı yaptırımlarla ancak durdurulabilir.
Nedir onlar sıralayalım;
1- İslam ülkeleri demiyorum, müslümanların yaşadığı ülkelerdeki tüm Amerikan üsleri kesin ve tıpkı Trump'ın, Filistinlilere ve özelde Gazze’ye 6 Ekim’e kadar bu talimatları yerine getirin dediği gibi, tarih verilmek suretiyle derhal bu üsler kapatılmalı, ABD’ye ait ne varsa kendi coğrafyasına silahı ve askeri ile gönderilmelidir.
2- ABD ile ekonomik ilişkileri asgari seviyeye çekmeli, Müslüman ülkeler kendi ekonomik, askeri ve güvenlik tedbirlerini en hızlı şekilde alıp, namerde muhtaç olunmamalıdır.
3- Ülkeler, azınlık olarak topraklarında yaşayan Yahudilere, İsrail’de yaşanan zulmün önüne geçmeye zorlayıcı onlara baskı yapıcı tedbirlere sevk etmeli. Türkiye dahil, Avrupa ülkelerindeki Yahudi işadamlarının ekonomik imkanlarından İsrail’in istifade etmesinin önüne geçilecek tedbirler alınmalıdır.
CNN Türk televizyonunda herkesin tanıdığı televizyoncu meşhur Bekir Develi kardeşimiz daha dün akşam anlatıyor. Botlarının arızalanması sonucu kenara çekmeye gelen, İsrail askerini taşıyan botun içerisinde, kendisinin daha önce muhtemelen İstanbul’dan tanıdığı ve Türkçe konuştuklarında bunlardan yüzünü saklamaya çalıştığı ama adı ERAY olan bir alçak dönme, İsrail adına orada askerlik yapıyor. İşte o alçak, istediği zaman Türkiye’ye geliyor, muhtemelen buradan para lojistik destek götürüyor ve orada Müslümanları katlediyor. Bu ve benzeri alçakların pasaportlarıyla git-gel yapmasına nasıl göz yumuyoruz?
MİT'imiz, istihbaratımız, dahiliyemiz, hariciyemiz, daha önce buna benzer iddialar ortaya atılırken, inkar ediyordu şimdi fotoğraf önümüze kondu ne diyeceksiniz buna?
İddia odur ki, 4000 civarında genç Sabataist, Yahudi dönme alçak bu ülkenin ekmeğini yiyor, havasını teneffüs ediyor burada kazanıyor orada gidip ciğerlerimizi dağlayan cinayetleri işlemeye, bizzat katkı sağlıyor. Zaman zaman "Evet bu ülkeden orada savaşanlar var" buna benzer sözleri duyduk ama müslümanların adına değil Yahudilerin adına savaşanlar varmış, onu da şimdi öğrendik. Yazık hem de çok yazık değil mi?
Derhal bu alçaklar tespit edilip, iki senedir İsrail’e gidiş geliş yapan çifte vatandaşlık sahibi ne kadar Yahudi, Sabetaist genç varsa isimleri tespit edilmeli, pasaportlarına el konmalı ekonomilerindeki iniş çıkışlar kontrol edilmeli, oralara neler taşıdıkları izlenmeli ve en ağır ceza ile İsrail hapishanelerinde değil ama Anadolu cezaevlerinde yaptıklarının hesaplarını vermelidir!
Bunun yasal dayanağını soranlara, İsrail’in zulmünün yasal dayanağının örnek olarak verilmesi gerekir. Enfal.58. ayet bu konuda mü’minlere nasıl davranacaklarını da bildirmektedir.
Madem ki onlar yasa ve insan tanımıyor, bu devletlerdeki hukuksuzluğa kendi anladıkları dilden cevaplar vermelidir.
4- ABD’nin pragmatist ve kapitalist felsefesinde; 'kazın- şimdilerde gaz ve petrol-geleceği yerden tavuğun esirgenmemesi' felsefesi yatmaktadır. Dolayısıyla hem Yahudilerin, hem de ABD’nin ekonomik gücünü iki milyarlık alem-i İslam istediği şekilde baskılama imkanına sahiptir.
5- Tüm bunların daha sağlıklı yapılabilmesi için de, İslam devletleri değil, tek bir İslam devleti ve onun, Resulullah’ın vaz ettiği çerçevede liderlik ve önderliği tesis edilmeli, Müslümanlar bir millet olduğunu bütün insanlığa göstermelidir. Bu, dünyada gücü ve kontrolü eline geçirecek, dünya sulhu ve barışını gerçek manada tesis edecek, tarifi imkansız bir fırsata dönüşebilir. O zaman siyonizm de onun hamisi Amerika’da gücün ne olduğunu anlamış olacaktır. Buna mecburuz, mahkümuz.
Rabbim bize bu gücü bu birliktelik ve kardeşlik ruhunu ihsan ederek, Alem-i İslam’ın tek bir devlet ve tek bir millet haline dönüşmesine lütfeylesin!







































Önce şu BOP eş başkanlığı ne işe yarıyor onu bir zahmet aciklarsan her şey aydınlanır her halde
musa bey harika bir yazı olmuş.israil terör devleti artık güç ile terbiye edilmeli. lakin silah tedariği konusunda biliyorsunuz leonardo firması iş yapıyor. malum ortakları hakkında bilginiz vardır. katil israilin yeryüzünden kalkması lazım ama israil ile ticaret yaparken bu nasıl olacak?