Taliban'ın başarısı Türkiye'de siyasi iktidarında verdiği cesaretle aportda bekleyen örümcek kafalıları da umutlandırmıştır.
Başta Diyanet İşleri Başkanı 'Siyaset ve ticaretin içinde din olmalı' şeklinde bir açıklama yaparak, fitili ateşlemiştir.
Dini ticari meta yapan bu anlayış, elbette sürpriz olmamıştır. Kafalarının arka tarafında laikliği çöpe atmak olan bu anlayışın, hayatiyete geçmesi mümkün değildir.
Diyanet İşleri Başkanlığı veya başkanı tarafından hazırlanan Cuma hutbelerinde 'Beytül mala dokunmak haramdır, rüşvet, zimmet yolsuzluğa asla bulaşılmamalıdır, en büyük günahtır' gibi vaazları duymak mümkün değildir. Çünkü bu erdemler artık olağan bir sistem haline dönüşmüştür. Hükümetin bir bakanı kendi bakanlığına ürün satmayı, mubah görmüş ve Cenabı Allah 'Karşıma hangi suç ile gelirseniz gelin ama kul hakkı ile gelmeyin af etmem' buyurmuştur. Birkaç yerden maaş almak ve buna göz yummak kul hakkı yemek değil midir?
Laikliğin temel ilkesi, dinin şahsi yararlar uğruna sömürülmesini önlemektir. Türkiye'nin mevcut sisteminde bu temel ilkeden sapılmadığı düşünülebilir mi? Atatürk'ün en önemli ilkesi laikliktir. Atatürk'ün adına dahi tahammül edemeyenler, bu en önemli ilkeyi yok etmek için son günlerde faaliyetlerini artırmıştır.
Bu ilke kamu kurumlarından 'Atatürk veya T.C' ibarelerini kaldırmaya benzemez. Ülkemizde her dinden onlarca mezhep ve ayrışımlar mevcuttur. Ancak tüm bu insanlar barış içinde aynı topraklarda hür bir şekilde yaşamaktadırlar.
Ahlakçı değil, ahlaklı olmak gerekir. Din ticari bir meta olmamalıdır. Ticaret ve siyasette ahlak gerekir. İçimizdeki Afganlıları asıl cesaretlendiren olay Cumhurbaşkanımızın Afganistan ile aynı menzilde olduğumuzu açıklamasıdır. Ardından Diyanet İşleri Başkanı sazı eline almıştır. Kurtuluş Savaşını tüm emperyal güçlere karşı yokluklar ile mücadele ederek kazanan neslin torunları, böyle bir sistemin yaratılmasına kesinlikle izin vermeyecek ve Atatürk'ün çizdiği rotadan sapmayacaktır.
Yok edilmeye çalışıldıkça daha fazla inadına bu değerlere sahip çıkılacaktır.