Sevgili okurlar, biliyorsunuz KoronaVirüs Aralıkta Çin’de, şubatta Avrupa’da ve martta Türkiye’de başladığından beri bütün hayatımız değişti. Tabii bu değişim ekonomiden siyasete, spordan sanata pek çok alanda köklü değişikliklere gidildi ve artık “yeni normal” dediğimiz ama aslında asla alışamadığımız manzaralarla karşılaştık. Bu yazımda KoronaVirüsün sınava girecek öğrencilerin açısından eğitime etkilerini irdelemeye çalışacağım.
Millî Eğitim Bakanlığı 13 Mart’ta yaptığı açıklamayla derslerin EBA üzerinden “uzaktan eğitim” şeklinde verileceğini açıkladı ve o günden beri bu sistemde devam ediyoruz. Uzaktan eğitimin ilk dönemi her şey güzeldi, saatler belirli bir aralıktaydı, okul düzenli olunca dershanelerde düzene oturmuştu, böylece o dönem hiçbir öğrenci mağdur olmadı.
Temmuz ayında sınav öğrencileri için yapılan telafi eğitimi adeta 31 Ağustos’un provasıydı. Çoğu okul yapmasa da bu süreç olumlu geçmişti, artık tek beklenen 31 Ağustos’tu. Herkes çok emindi okulların açılacağına tatilden dönenler, bayram ziyareti yapanlar derken vaka sayısı artmıştı. Yapacak bir şey yoktu, asıl telafi eğitimi uzaktan olacaktı. Herkesin okul hevesi kursağında kaldı.
Bu dönemde eski sistemden farklı olarak, sınıf grubuna göre sabah-akşam veya öğle-akşam dönemine gidilmişti. Dershaneler ise yüz yüze eğitime devam etmesinin avantajıyla kendi oturmuş sistemlerinden devam ettiler eğitim hayatına. Bu dönemde dershaneler ve okulların dersleri çakıştı, dershanelerin yüz yüze işleyebilmesinden dolayı öğrenciler tercihlerini dershaneden yana kullanacaktı. EBA’daki dersler ise bu durumdan olumsuz etkilenecek, katılımlar oldukça düşecekti, ta ki ekime kadar.
Ekimde müjdeli haber gelmiş, artık 8. ve 12. sınıflar bütünü olmasa da sınav derslerini yüz yüze alacaktı, dershanelerse akşam olacaktı. Yine bazı EBA dersleriyle dershane dersleri çakışsa dahi öğrenciler eskisine nazaran daha az mağdur oluyor, okul derslerine katılım arttığı için öğretmenler de derslerinden memnun kalıyordu. Fakat herkesteki bu memnuniyet yalnızca 1,5 ay sürecekti.
Vakalar arttı, yüz yüze eğitim rafa kalktı. Artık yapacak bir şey yoktu, başta okul yöneticileri olmak üzere herkesin gözü MEB’in EBA platformundan açıklayacağı ders saati aralıklarındaydı. Herkes önceki sistem gibi olmasını beklerken MEB’in açıkladığı yeni sistem herkesi şaşırttı: Denge politikası. Bu sisteme göre dersleriniz örüntü misali bir sabah bir akşam vakti olacaktı. Bu sisteme kimi okullar uydu, kimileri uymadı, dershaneler ise bu sisteme hiç ayak uyduramadı, hepsi kendi bildiklerini okudu. Bu dönemde ne okullarda birlik vardı ne de dershanelerde. Herkes karşı taraftan hamle bekledi, kimse bir şey yapmadı, çakışan dersler arttı, olan yine öğrencilere oldu. Sizlere öğrencilerin neden zor durumda olduğunu spordan bir örnek vererek anlatmak istiyorum.
Basketbol severler yıllardır süre gelen FIBA-Euroleague çekişmesini iyi bilirler, bilmeyenler için kısa bir özet geçeyim. FIBA (Uluslararası Basketbol Federasyonu) millî takımlar düzeyindeki turnuvaların eleme maçlarını sezona yayılmış bir şekilde oynatır ama kulüpler düzeyindeki Avrupa’nın 1 numaralı basketbol turnuvasının yönetimiyse bu duruma kayıtsız kalıp maçlar için herhangi bir erteleme düşünmez. İki tarafta güç gösterisi yapmaya çalışırken oyuncular için düşündürücü anlar başlar: “Kutsal olan millî takım mı yoksa gidersem zor duruma düşecek olan kulübüm mü?”
Yazımı eğitim kurumlarının yöneticilerine seslenerek bitirmek istiyorum. FIBA-Euroleague çatışmasından her iki kurum ve takımlar zarar gördü, en çok oyuncular mental olarak yıprandı fakat bizim hala yıpranmama şansımız var. Sizler aynı nisan ayındaki gibi saatleri düzene koyabilirsiniz, böylece bu zor senemizde bizlere bir zorlukta siz eklememiş olursunuz.