Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şeyler var
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Vefalı ol'u nasihat etti helallik isteyen adam
Ömrünün yarısını adadığın ve vefasızlıklarla ömrünün törpülendiği bu şehirde
İlk defa bir adam masum bir çocuk mahçubiyeti ile
'Helal et kardeşim hakkını' diyebilmişse
Helaldir bizim hakkımız elbette..
Ataol Behramoğlu üstadın dizeleri ile..
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şeyler varsa eğer
Ve bir kum tanesi gibi akıp gidiyorsa zaman
Dostluğu, ihaneti, vefayı, vefasızlığı da
Acıyı bal eyleyerek öğrendikse biz, bu şehirde..
Ve bu sebepten suskunsak, isyankarsak
Vefasızlıklara..
Bizim artık vefadan başka verecek hiç bir şeyimiz kalmamıştır
Hakkını helal et diyen o adama..