Dört ayı aşan bir zaman diliminde, dünyanın gözü önünde apaçık, aleni, çekinmeden, fütursuz ve alçakça bir soy kırım, zulüm, şenaat, vahşet, kadın erkek, genç ihtiyar hatta kundaktaki bebek demeden soysuz bir cinayet işleniyor ve adeta kimsenin kılı kıpırdamıyor.
“Hayır efendim biz bize düşeni yaptık “ diyen varsa, bilsin ve bilinsin ki en azından yalan söylüyor. Çünkü kanı durduran, kan emici vampir alçak, sefih ve yer yüzünün en zalim kavmini, siyonistleri bu vahşetten alıkoyacak, derhal engelleyebilecek, değil batılı zalimlerin, müslümanların kahir ekseriyetini yöneten satılmış sözde müslüman ülke liderlerinin elinde bile, iddia ediyorum yirmi dört saatte bu katliam ve vahşeti durduracak imkan varken hiç kimse elini taşın altına koymuyor.
Halbuki, bugün ben müslümanım diyen kadın erkek her bir ferde düşen görev derhal amasız, lakinsiz ve fakatsız zalimin karşısında durmaktır.
Allah Resulü (sav) Efendimiz;
من راء منكم منكرا فليغيره بيده فان لم يستطعه فبلسانه فانلم يستطعه فبقلبه ذالك اضعف الا يمان
“Sizden her hangi biriniz bir kötülük görürse derhal onu eliyle düzeltsin. Şayet buna gücü yetmezse diliyle müdahale etsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. Bilsinki bu imanın en zayıf derecesidir…”
Bu hadisi şerif bize gösteriyor ki,derhal ben müslümanım diyen herkes, ister yöneten ister yönetilen ( halk, tebaa, müslüman topluluklar) olsun harekete geçmeli, elindeki silah, kullanabileceği güç ve ne imkan var ise onunla harekete geçmeli, kendisi de zulmetmeden zalime haddini sonuna kadar bildirerek, onu zulmünden vaz geçirip caydıracak mücadele ve mücahedeye devam etmelidir.
Bugün Filistin ve Gazze’de yaşananlarla ilgili verilecek münkere karşı durma tavrı, hadiste geçen ikinci ve üçüncü şık olmaktan çıkmış, her an her saniye oluk oluk kan akıtılırken, sabiler önce organları hatta derileri canlı canlı alınıp zalim ve alçak İsrailin deri ve organ bankalarında saklanıp ticareti yapılabilecek insanlık ve akıldışı vahşetler işlenirken, siz kalben buğzetmek ve hatta nasihat ve beddua etmek noktasında değilsiniz. Dünyanın neresinde olursanız olunuz, başta oradaki soydaşları olan yahudileri harekete geçirmek, icbar etmek, hatta kusura kalmasınlar rahatlarını bozmak, sizin ülkenizde asude yaşayışlarını zorlaştırıp önce o cinayet şebekesi olan yöneticilerini kendileri eliyle ikna yoluna gitmek onların ve tabiatıyla da tüm müslümanların görevi olmalıdır.
Biliyoruz, sayıları ellinin üstünde olan ve sadece rakamdan ibaret müslüman ülke ve onların atanmış, zalimlere uşaklığa amade yöneticilerini ülkelerinde adeta görev yapamaz hale getirip sadece müslümana değil dünyadaki tüm mustaz’aflara sahip çıkma, yanlarında durma, zulmü ortadan kaldırma hususunda tüm meşru eylemleri gerçekleştirmeleri gerekir.
Türkiye müslümanlarına gelince, kusura bakılmasın, Lahey Adalet Divanına dahi biz değil Güney Afrika ülkesi bu zalimleri soy kırım suçuyla yargılanmaya getirmiş, biz sadece oradaki muhabirlerimizin biriktirdiği materyalleri sunabilmek gibi bir kifayetsizlik içerisinde kalmışsak, gerekli şartları uygun her tür muameleyi yapamamışsak, beşinci ayına giren bu zulme mani olamamışsak, adına ortadoğu denilen coğrafyada oyun kurucu ve oyun bozucu pozisyonumuz, kuru bir iddia ve hamasetten öteye geçemez.
Bakın iddia ile söylüyorum.
Çamurun içindeki suyu değil, susuzluktan çamuru yalayan o bebelere içecek bir damla su, bir şişe su dahi götüremeyen, gönderemeyen hiç bir müslüman ülke ben gücüm kuvvetim demesin. Otursun ve Abdullah-ı Sağir gibi şakaklarını iki elinin arasına alsın ve ağlasın.
Türkiye sokaklarında, başıboş sokak hayvanı diye tavsif edilen köpeklerle ilgili nümayış düzenleyen çoğunluğu kadın olan sokak hayvanları derneklerinin mensupları, siz anne değil misiniz, siz baba değil misiniz? Soruyorum, sizin için dünyanın neresinde olursa olsun bir insanın, bir bebeğin bombalar altında aç susuz öldürülmesi, canlı canlı derilerinin yüzülüp, organlarının cani yahudiler tarafından alınıp satılması o hayvanlar kadar önem arzetmiyorsa sizi nasıl tanımlamak mümkün olur ki, ben sizi tariften aciz kalıyorum. Siz kendinizi tanımlatın.
Bir defa olsun bu soykırım için sokağa çıktınız mı?
Biliniz ki bilerek veya bilmeyerek( çünkü bilmemek cehalettir. Cehaletse İslama en büyük ihanettir) zulme yardımcı olmak, bir gün o zalimlerin zulmüne maruz kalmaya sebeptir.
Çünkü Allah Resulü ( sav) Efendimiz ;
من اعان ظالما سلطه ا لله عليه
“Kim bir zalime yardımcı, dost, destek olup, zulmü karşısında sessiz kalırsa, bir gün o zalimi Allah ona musallat eder.”
Zannetmeyelim ki, İsrail’in amacı sadece Gazze’yi almaktır.
Filistin topraklarını adım adım işgal etmeye başladığı günden beri, arz-ı mev’ut hayalleriyle tutuşan bu soykırımcı zalimlerin hedefi Türkiyenin doğu ve güneydoğusundaki bir çok ili de içine alan Büyük İsrail hayalleriyle yanıp tutuşmaktadır. Bunu için avrupa yanındadır, ABD yanındadır. Tüm ehl-i küfür yanındadır.
Şayet bizim için “ İstanbul, Konya, Ankara, Bursa neyse Kudüs odur” diyorsak, bize düşen çok ama çok daha büyük görevler olmalıdır.
Maalesef, yüz küsür yıldır coğrafyamızda ne oyun kurabildik ne de oyun bozabildik. Genel anlamda - istisna zaman dilimleri olmakla beraber- kurulan oyunlarda verilen rol ve misyonu ifanın ötesine geçemedik.
Ne demek antisemitizm!?
Yahudi, yer yüzünde kendi ırkının dışındaki insanları, hayvan hatta böcek olarak kabul ettiğini, onları, yani müslüman Gazze’lileri öldürürken “ biz insan değil böcek öldürüyoruz!” diye seni insan saymayacak, vahşetini böyle tanımlayacak, sen de antisemitizme karşı olmazsam, dünyayı yöneten yahudiler nezdinde suçlu sayılırım endişesi içerinde hayat sürersen, işi baştan zaten kaybetmişsin demektir.
Siyonizm, bir insanlık suçudur. Derhal siyonizmle hukuk çerçevesinde bütün insanlık mücadele etmek zorundadır.
Ne demişti ABD’nin hafıza özürlü Başkanı; “ Siyonist olmak için, Yahudi olmak gerekmez. Ben yahudi değil ama iyi bir siyonistim.”
Öyleyse, aklı başında olan tüm insanlığa düşen görev de ANTİ SİYONİST olmaktır. Antisiyonist olmak için müslüman olmak şart değildir. Sadece İNSAN OLMAK YETER.
Vekili olduğun hükümet partisi kurulduğundan beri israilin en büyük besleyicisi. Her seçim dibine kadar Filistini Kudüsü istismar edip sonra israilin suyunu, petrolünü, gıdasını, barutunu, temin etmede 1.liği hiçbir gavura vermiyorlar. Biz bu hükümetten Filistin, Gazze, Kudüs ve diğer mazlumlar için hiçbir iyilik beklemiyoruz. iyilikleri batsın, zalime destek olmasınlar, mazluma şerleri dokunmasın yeter. Her seçim "kaybedersek filistin şöyle olur, mekke böyle olur" bu nasıl bir rezilliktir ya.
Onun içinmi bağlı olduğun zihniyet hala israil ile ticari ilişkilere devam ediyor