Sayın Cumhurbaşkanımız, 20 Mayıs 2024 Pazartesi günü Bakanlar Kurulu toplantısını müteakip yaptıkları canlı basın açıklamasında, çok önemli ana başlıklara temas ederek, başta milletimiz olmak üzere tüm yetkili birim ve kurumların dikkatlerini çektiler.
Temas buyurdukları diğer konular bir tarafa ben bugün önemine binaen nüfusumuzun ciddi manada durağanlaştığı, doğurganlığın dramatik bir düşüş sergilediği, TÜİK verilerine göre tehlikeli eşik olan yılda yüzde 2.1’den yüzde 1.4’e düştüğü ve bu gidişle hızlı bir ihtiyar nüfusa esir olan avrupanın bile gerisine düşebileceğimiz uyarısıyla, yıllarca en az üç çocuk tavsiyesinde bulunduğu hatırlatmasından sonra tablonun vehametine dikkat çektiler.
Meşhur bir tabir vardır, denir ki;
“İki kere iki Mekke’de de dört eder, Ankara’da da dört eder, Şikago’da da, Çin’de de Maçinde de dört eder..” Bazı şeyler, eğitim, öğretim, kültür, taklit, benzeşme, idol ve model alma tavırlarınız sizi hep aynı sonuca götürür.
Tabii, nüfusun dramatik düşüşü ve bu şekilde giderse dünyanın en ihtiyar toplumu haline gelmemize vesile olabilecek yığınla sebep saymak mümkün. Sayın Cumhurbaşkanımız özellikle 2010’lardan sonra bu ciddi düşüşün yaşandığına da dikkat çektiler.
Şimdi müsade buyururlarsa ben de, kısmen de olsa neden ve niçinlerine dikkat çekmek istiyorum.
AK Partinin 31/ Mayıs ve 1,2/ haziran tarihlerinde Kızılcahamam’da yapılacak genel değerlendirme ve istişare toplantısında bir katılımcı kurucu milletvekili sıfatıyla fırsat olsa sunmayı arzu ettiğim sadece bu konudaki görüşlerimi başta zat-ı alileri olmak üzere tüm kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.
22/ yıllık iktidar ve son seçimler merkezli yapılacak analiz ve değerlendirmeler çerçevesinde, hususan da dikkat çekilen bu konudaki eleştirilerimi lütfen kimse haksız ve yersiz bulmasın.
Bir milleti güçlü ve gelecekten umutlu kılacak üç temel unsur vardır. Bunlar;
1-) Stratejik mahreçlere haiz olan bir coğrafyada bulunmak. Tam da ülkemizin bulunduğu, dünyanın en güzel coğrafyası ve stratejik önemini ifade ediyor. Onun için bize bu coğrafyada rahat yüzü göstermek istemeyen dost görünümlü düşmanlarımız bizimle uğraşıyor. Ülkemizi parçalamanın kavgasını vekâlet savaşlarıyla veriyorlar.
2-) Cihanşümul bir mefkûre, inanç, ideal ve iman. Bundan da bizi mahrum etmek için, düşmanlarımızın köhnemiş ne kadar değer ve hayat prensipleri varsa onları maalesef milli mücadele ve zaferden sonra gönüllü alarak, cihanşümul değerlerimizden koptuk, rahmetlik Nurettin Topçu’nun tabiriyle; “Sultan Ahmet Meydanında dolaşan bitli turistin bitinde ve itinde keramet arayacak kadar enayileştirilen, taklitçi bir toplum haline geldik…”
Biz her neyi aldıysak arkasından korkunç yıkımları adım adım yaşamaya başladık.
3-) Bereketli bir nüfus. Evet biz birinci cihan ve milli mücadele yıllarında (1927)nüfus itibarıyla onüç milyon civarındayken, yunanistan da takribi (5.5- )milyondu. Biz bugün elhamdülillah 85- milyona dayanmışken, onlar (2022- nüfus sayımına göre ;10.5- milyon.) Yani biz bereketli bir nüfusla dünya sahnesinde gelecek vadeden bir ülke konumundayken, başta nüfus planlaması saçmalıkları olmak üzere yıllardır bu memlekette doğurganlığın önlenmesi için başta siyonist çevreler ve onlara uşaklık yapan ülkedeki gönüllü kuruluşlar, hususi bu maksatla kurulan vakıflar, iş dünyasının en güçlü isim ve temsilcileri bu mücadeleyi canla başla verdiler.
Doğurganlığı azaltmak ve nüfusu yok etmek için neler yaptılar;
1-) Ciddi bir göç, doğup büyüdüğü köy ve kasabalardan büyük şehirlerin labirentlerinde şiddetli bir geçim sıkıntısı, yaşama endişesi, çocuklarına bakamama ve iyi bir gelecek hazırlayamama korkusu enjekte edildi.
Dün köylerde -ki ben sekiz kardeşli bir ailenin köyde dünyaya gelen çocuklarından biriyim- bu konuyu Allah’a tevekkül ve rezzak-ı alem olarak Rabbe yönelen bu insanlar şehir stresi ve çocuk bakamama endişesi içerisine sürüklendi.
Ümmi olan annem ve babam, dört kız ve dört erkek evlat yetiştirerek, kızlarına mutlu yuvalar hazırlarken, erkek evlatlarını da bu vatana hizmet için yetiştirebildi. Bir müteahhit, iş adamı, iki genel müdür ve bir de bürokrat ve milletvekilliği yapabilecek evlat yetiştirebildiler.
Bu bir teslimiyet, iman, ceht ve gayretti.
2-) Şehir hayatı, elbette müreccah, arzu edilen modern ve konfor ihtiva eden imkanlardan yararlanmak için çok önemlidir. Ama bilmek gerekir ki, her nimetin bir külfeti bazen de arzu edilmeyen bedelleri olmaktadır. İşte bunlardan birisi de, evlenme yaşının tehir edilmesi, şehirde hızlı yayılma istidadı gösteren süfliyat ve behimi arzuların rahatlıkla karşılanabiliyor olmasıdır.
3-) Gayr-i meşru ilişkilerin, nikahsız birlikteliklerin 14-15’li yaşlarda, suç ve kabahat olmaktan çıkarıldığı, 16-17/ yaşlarında nikahlı evliliklerin suç sayılıp, bugün bile bu evlilikten bir kaç çocuk sahibi babaların hapiste olduğu bir ülkede, sorunları halının altına sürmek ve başka yerlerde sebep aramak beyhude olabilir.
4-) Ekonominin, fert başına gayr-i safi milli hasılanın on bin dolarları aştığı bir dönemde, Ak Parti iktidarında gözle görülür böyle bir nüfus azalmasının sadece geçim imkansızlıklarına bağlanması elbette inandırıcı olmayacaktır.
5-) Neredeyse bir çocuk masrafına bedel evlerde beslenen kedi- köpeklerin veterner, kuaför, ilaç, aşı, ithal ve yerli mama giderleri nazar-ı itibare alınırsa sorun ekonomik değil, rahata ve ailelerin konfora düşkünlüğünün ve çirkin gayr-i ahlaki bir kısım fantezilerinin bunlarla karşılanıyor olmasıdır.
Evde çocuk ve yaşlı anne- baba sesinden, nefesinden rahatsız olan, anne babayı huzurevine, çocuk sesini de duymamak için doğurmamayı tercih eden bir nesli biz kendi ellerimizle yetiştirdik.
6-) Evde köpek beslemenin dinen hükmünü söylemenin gericilik addedildiği bir eğitim sistemi ve onun ürünü olan bir topluma, sil yeni baştan milli, manevi ve ahlaki eğitimi esas alan bir şuur veremediğiniz müddetçe sadece acziyetinizi ve kötü gidişe zemin hazırlayan akıbetiniz izlersiniz.
7-) Sadece bu yıl içerisinde Sokak köpeklerinin parçaladığı ölümüne sebep olduğu onlarca çocuk, genç- ihtiyar kadın erkek insanımız için gerekli tedbirleri alabilseydik bu bile nüfus açısından ürkütücü sokak korkusundan emin anne babaların çocuk edinimine yol açabilirdi. Şu anda ülkenin ne şehirleri ne de köyleri köpek saldırısından ve hayati tehlikeden emin değildir.
Bu sabah Ankara/ Çankaya/ Çukurambar Mahallesinde camiye giderken etrafıma yaklaşan üç dört köpekten nasıl korunacağım korkusuyla kendimi camiye attım. Köpeklerin haklarının korunduğu, insanların yaşama haklarının da köpeklerin insafına bırakıldığı bir ülke haline gelmek bizim için bir zul değil mi?
Sadece bu durum Ankara’da var da başka yerlerde yok mu? Samsun Atakum ilçesi Ataşehir sitesindeki dairem altıncı katta. Bazen komşumun köpeğinin sesi eve gelen torunlarımın ödünü koparıyor.
Sayın Cumhurbaşkanım, bu iş çok ama çok önemli. Sizin iradenizin bu istikamette düzenleyici ve önleyici yönde olduğunu biliyoruz. Ne varki, en yakınınızda yetkili mevkilerde istihdam ettiğiniz ve seçim sonuçlarına ciddi manada olumsuz etkisi olan bu zevatı uzaklaştırmadıkça veya zihniyet değişimine tabi kılmadıkça,
Evlenmenin zorlaştığı,
Evlenenlerin hızlı bir şekilde boşandığı,
Doğurganlık dönemindeki hanımların kamu ve özel sektörde istihdamının artırılması, iktidarımızda kadın gücünün istihdam hedefinin yüzde 40’ların üzerine çıkarılması ve bugün itibarıyla yüzde 30’ları aşması, annelik görevinden hizmet sektörüne ve sayısız ailevi problemlerin içine kadının çekilmesinin, ekonomik özgürlük adı altında teşvik edilmesi, nevzuhur dünyaya gelen bir iki çocuğun kreşlerde farklı hanımların eline teslim edilmesi, hem gelecek nesli hem de aileyi, nüfusu tehdit eden en büyük unsurlardan birisidir.
Biz kadına annelik ve evde mürebbi, terbiye eden en büyük varlık olma rolünü, kadın erkek farklı zeminlerde gününün (08-18,00) bazen daha da uzun mesailerle evlerinden kopararak çocuk özlemi değil, belki ” Niçin doğurdum?” sorgulamasına sevkettik..
Nafaka davalarının baş döndürücü bir şekilde evli boşanan erkekleri bunalttığı, Kadının, hiç bir hukuk sisteminde olmadığı bir şekilde şahitsiz belgesiz iddiasının delil olarak kabul edildiği,
Temel değerlerin yerle bir olduğu, mukaddes aile binasının her yerinden çatırdadığı, yıllık evlenme ve boşanma istatistiklerinin neredeyse %40- %60’lar bandına geldiği bir ülkede o bereketli nüfusu yakalamak artık hayal olur.
KÖPEK SESİNİN BEBEK SESİNE tercih edildiği bir toplum kolay kolay iflah olmaz.
İhtiyar ANNE BABANIN, huzursuzluk ve ölüm evine terkedildiği, köpeklerin salyalarının adeta yalanıp, yatak odaları ve mutfaklara alındığı, ihtiyar anne ve babasının sümkürmesinden tiksinip, onları huzur evlerine koymanın gerekçesi olarak kabul edildiği bir ülkede bereket ve rahmet özlenir hale gelir.
Dost niçin hep acı söyler?
Çünkü onun görevi hakkı, hakikati ve doğruyu söylemektir. Dostluk iddiamı isbatlamak zorunda değilim. Ancak doğruyu söylemek vazifemdir. Selam, dua ve saygılarımla…
Mümkünse evde hiç ses olmasın.
Köpek sesinin evlat sesine tercih edilmesinin tek sebebi ülkeyi yöneten zihniyettir.Ulkenin ekonomisi çökmüş.Millet geçim derdine düşmüş. Sen ve senin gibilerin tuzu kuru bol kepçe den Mavera atmaya devam edin
Bu şehir ve ülke insanlarını su ve ekmeğe muhtaç ettiniz. Bir bardak çayı lüks yaptınız. 70 tl.'ye yemek vermeyi marifet saydınız. Belediye'yi 15 milyar borçlandırıp kendinizi zengin ettiniz. Nas dilinizden düşmezken aylık 300 milyon faiz öder oldunuz. Çocuklarınızı zengin ettiniz ama siz çaldıklarınızın hesabını vereceksiniz. Allah katında hesap vereceksiniz ama dileğim kul katında da mahkemeler önünde yaptıklarınızın hesabını vermeniz.
Yazınızı beğendim. Doğru tespitler. Yanlış olan şu.. bunlara sebep olanlar sizin de içinde olup 20 yıldır savunduğunuz, mecliste ezbere el kaldırdığınız düşünce ve yönetim şekli değil mi ? Bu ülkeyi mahvettiniz. Ülke de ne din, ne ahlak, ne milliyetçilik, nede vatanseverlik , pisikoloji bıraktınız. Ülke insanlarının orta yaşları depresyonda gençleri uyuşturucu bağımlısı oldu. Allah inancınız olduğunu sanmıyorum. olsa bu ülkeye ve insanlarına bu kadar kötülüğü reva görmezdiniz. Ama dini çok iyi kullandığınız belli. Git kafanı taşlara vur ve yazı yazma yaptığınla yazdıkların farklı şeyler. Sizin yüzünüzden genç nesilde deist ve ateist sayısı arttı. ALLAH SİZİN GİBİ YAZDIĞIYLA YAPTIĞI FARKLI OLANLARI KAHRETSİN Kİ, sizin gibiler ne kadar azalırsa bu ülke ancak düzlüğe çıkar.
neremiz doğru ki 2013 ten buyana. sokaklarımız doğru olsun
hükümet ne yaptı kreş açıp şehirde yaşayan ailelerin çoçuklarına ücretsiz mi baktı,bez parası mı verdi,memurların 1 vaya 2 çoçugu var bir destek verse 3 çoçuga sonuç böyle mi olur 5 milyon kamu görevlisi var onları anlat
Ele verir talkını kendi yutar salkımı hesabı vermiş de vermiş aklı hazreti mısa.Hiç kendi kusurlarını anlatmaz bu modeller.
DEĞERLİ DOSTLAR ÖZÜNÜ KAYBETMİŞ BİR MİLLET İSTERSEN YÜZ MİLYONA ÇIKSIN.ÖNEMİ YOKTUR.BÜTÜN MESELE İDEALİ AZ T BİR NUFUSA SAHİP OLMAK GEREKİR. MEHMET KAPLAN