Her yıl 19 Mayıs günü, Gençlik ve Spor Bayramı olarak idrak edilir.
1938 yılında resmi bayram ilan edilen bugün, 19 Mayıs 1919 sabahı, Osmanlı idaresinin İstanbul’dan görevlendirdiği bir heyeti, milli mücadeleyi başlatmak üzere Samsun’a göndermesi ile başlayan bir tarihtir.
Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Samsun’dan Anadolu’ya bilinen tarihi seyrüsefer içerisinde hareket etmesi ve hemen her şehirde başta o illerin manevi liderleri, müftüler ve din âlimleri olmak üzere ahalinin ileri gelenleriyle yapılan toplantılar ve alınan bir dizi kararlar.
Benim bugünkü yazımın temel amacı, hepinizin bildiği bu tarihi seyrüseferi anlatmak ve verilen mücadelenin ne şekilde cereyan etmiş olduğunu sizlere aktarmak değildir. Sizler bilinen ve bilinmeyen yönleriyle farklı boyutlarda o hakikatleri, yine farklı adeselerden, yalan söyleyen tarihle hakikati gün yüzüne çıkaran tarihi okuyup malumat sahibi oldunuz veya olabilirsiniz.
Benim burada üzerinde durmayı arzu ettiğim şey, bu bayramın adının Gençlik ve Spor Bayramı olması ve gençlik sorunlarının bu bayram vesilesiyle ele alınıp alınmadığıdır. Hattı zatında, hem gençliğin hem de amatör anlamda sporun fert ve toplum hayatında önemi inkar edilemez.
Gençlik bay- bayan, her insanın hayat evrelerinin en kıymetli dönemidir. Bu gençliğin eğitim, meslek edinme ve iş hayatına atılmayla, ya istikbalini kazanmaya veya ülkesinin istiklalini güçlü kılmaya amade olan bir neslin dinamizminin zirvede olduğu bir dönemdir.
Garip olan; Oysaki tam 87 yıldır kutlanmakta olan Gençlik ve Spor Bayramı’nda maalesef uzun bir dönem, orta ve yüksek öğretim gençliğinin, inanç ve değerlerimizle bağdaşmayacak tarzda teşhirciliği tahrik ve teşvik eden kılık ve kıyafetlerle stadyumlara taşınması, henüz lise çağındaki genç kızların, Müslüman bir milletin evlatlarına yakışmayacak tarzda statlarda farklı kareografiler danslar, mini eteklere zorla alıştırılması, bayram etkinliklerine katılmak istemeyen kızların beden eğitimi derslerinden sınıfta bırakmakla tehdit edilmeleri, halk arasında - bağışlayın- yıllarca bu bayramın (baldır bacak) bayramı diye adlandırılması, süfliyatın teşvik ve teşci edilmesi, sayısız garip eğlenceler ve davranışların sergilemesi, laik sistemin, bir diğer ifadeyle İslamın temel değerlerine fiilen karşıt bir toplum anlayışının ikame edilmesinde baş rolü teşkil etmiştir.
Bizim lise çağlarımızda 1960’lı yıllar hatırlıyorum hemen hemen hiçbir okul yoktu ki, kızlarını 19 Mayıs’ta statlarda mini mini etek ve şortlarla sergilememiş olsun. Ve bir çok mütedeyyin arkadaşımız lise dahil Yükseköğrenim almış kızlarla evlenmeme karar ve duygusunu, statlardaki en azından bir veya birkaç kez kendilerini teşhire mecbur addedilen bu gençlerin başka erkeklerin hoş olmayan nazarlarına zebun edilmesine duydukları tepkiden dolayı, lise ve üstü eğitimden geçen kızlarla evlenmeme kararlılığı oluşmuştu.
Bu bayramda; Bugün, Gençlik ve Spor Bayramı denince aklımıza hemen spor gelmektedir. Türkiye’de esasen durum budur.
Gençlik ve Spor Bakanlığının bütçesi müzakere edilirken, Plan ve Bütçe Komisyonunda ilgili bakan, dakikalarca sadece spordan bahsetmiş, gençliğin hiçbir sorununa atf-ı nazarda bulunmamıştı. Bendeniz kendilerine; "Sayın bakan, biz bugün bu bütçede sadece sporu mu görüşüyoruz? Sizin için mesele Gençlik ve Spor denince akla spor, spor denince akla futbol, futbol denince akla Süper Lig, Süper lig denince akla İstanbul’un üç büyük takımı mı gelmektedir?" diye serzenişte bulundum.
Nitekim Sayın Bakan, o üç büyükler diye adlandırılan takımlardan birisinin fanatik bir taraftarıydı. Devamla; "Yani Türkiye’de futboldan başka spor yok mu? Nerede bizim milli sporumuz, ata yadigarı güreş, cirit, okçuluk, atıcılık v.s.
Spor denince, Anadolu’da amatörce icra edilen, onbinlerce hatta yüzbinlerce gencin top koşturduğu toprak sahalar ve futbol dışında işsiz, uyuşturucu zebunu, sokaklarda bir kısım uyuşturucu baronlarının esiri olmuş gençler?
Bunların sorunları nelerdir? En büyük şehirlerden en küçük kasabalara kadar tamirhanelerde, çeşitli meslek kuruluşlarında alınteri akıtan gençlik diye bir varlık yok mu? Sizin sorununuz, bir bakanlık bütçesi görüşülürken dahi, sadece üç büyükler diye adlandırdığınız- ki bu diğer takımlara hakarettir- Süper Lig anlayışından yani deve kuşu gibi kafanızı kuma gömmekten kurtulmadığınız müddetce ne gençliğin ne de Türkiye’nin geleceğinin sorunlarına bihakkın eğilmeniz mümkün değildir. Bir kere kusura bakmayın, siz sorunlara kör ve şaşı bakıyorsunuz." diye devam etmiştim.
Mesela, Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın, çeşitli alanlarda müdahale edilebilecek Türk gençliğinin sorunlarına dair hazırladığı ciddi bir rapor, bir çalışma, ürettikleri ve toplumun önüne koydukları sorunları çözücü tek bir bilimsel veri görebilmekte miyiz?
2024- yılı olimpiyatlarına dahi sporcularımızı bir yahudi firmasının, İsrail bayrak renklerini muhtevi, pijama görünümlü ne idüğü belirsiz kılık kıyafetle götüren bakanlık ve bürokratlarının bu millete verebileceği ne var?
Olimpiyatlardan tek bir altın madalya dahi getiremeyen böyle bir kadronun ne spor ne de gençlik sorunlarının çözümünde etkin olması söz konusu değildir zannımca.
Cidden üzülüyorum. Hele bizim iktidarımızda bakanlığın bu kadar esastan uzak işlevsiz, gençlik sorunlarından bu derece uzak, olaylara bigane ve bu derece İlgisiz kalması aklın karı değildir.
- Basınımız
Türk basınının, gençlik sorunları ve spor medyasına bakınız. İlgilendikleri spor, spora ayırdıkları zamanla gençliğin sorunlarına ayırdıkları zamanı kıyaslayınız!..
Şöyle dikkatle gazete sahifelerine tekrar bakınız, yüzde 90’ı Süper Lig‘le alakalı, O, yüzde 90’ın da yüzde 90’ı üç büyük takım diye adlandırdıkları, hemen her biri tröst ve holding olan, yöneticileri Türk ekonomisine, hatta Türk siyasetine istikamet kazandırmaya çalışan bir kısım insanların şöhret basamağı olarak kullandığı birer şehvet abidesi haline getirildi.
Yazık değil mi bir milletin gençliğine?
Bu gençliği, hatta tüm ülkeyi üç takımın sahaya sürdüğü takribi 50 kişilik bir profesyonel, hem de onlarca milyon dolarlarla satın alınan, transfer edilen, kulüplerin ve sporcuların transfer bedellerinden vergilerinin kaçırıldığı, devlete borçlarının silindiği, sayısız kepazeliklere devlet ve maliyesinin göz yumduğu, trilyonların döndüğü bu sektörde, devlete borçların affedilme ceraiminin işlendiği bir sahneyi bu necip millet, 19 Mayıs 1919 şartlarından bugüne gelen bu aziz millet, böyle bir spor sektörünün esiri haline getirilmesini asla hak etmiyor.
Samsun bu işin neresinde?
Vaktiyle, hükümet yetkililerine bir teklifte bulunmuştum. Madem ki 19 Mayıs ve milli mücadelenin başladığı kent Samsun‘dur, O halde her yıl, mesela 19 Mayıs’tan iki üç gün önce Samsun’da ulusal ve hatta uluslararası bir gençlik sorunları kurultayı( ictimaı) oluşturalım. Büyük, bilimsel toplantılar icra edelim. Akademisyenler, siyasetçiler, psikologlar sosyologlar ve farklı alanlardaki bilim adamları gençlik sorunlarını enine boyuna masaya yatıralım. Türkiye ve Dünya gençliği nereye gidiyor? üniversite eğitimi gençliğin sorununu çözmeye kafi midir, meslek edinme yaşları konusunda yanlış adımlar mı atılmaktadır, ülkede ve dünyada uyuşturcu sektörü gençliği niçin hedefine koymuştur, devr-i sababetinden itibaren çocuklarımızın gençlik ve sonrası meslek edinecekleri ana kadar karşılaştıkları sorunları çözümde devletin katkısı ne olmuştur ne olmalıdır? gibi sayısız sorunları masaya yatıralım. Türkiye’nin geleceği, aslında dünyanın da geleceği madem ki bu gençliğin elindedir, öyleyse uyuşturucuya esir edilmiş ülke ve dünya gençliği nasıl kurtarılır, hangi milli ve manevi eğitim verilmelidir, devletine ve milletine hatta bütün insanlığın geleceğine hayırlı hizmet ve adımlar atabilmenin mihenk taşı olması konusunda neler yapılmalıdır ortaya koyalım. Maalesef bu talebimize muvaffak olamadık.
İki kez gençlik ve Spor bakanlığı Samsun ilinin vekillerine verilmiş olduğu halde onlar da bu konuda adım atamadılar veya atmadılar. Biz gençlikten mi yoksa sorunlardan mı kaçıyoruz?
Açık söylüyorum bu 19 Mayıs bayramı da sadece bir eğlence, müzikal program, yetkililerden bir iki nutuk ve gençlere bir kısım jimnastik hareketleri yaptırmaktan ibaret olacaksa, kusura bakmayın bir arpa boyu dahi 87 yılda kat edememişsiniz demektir.
Ne gençliğin ne de sorunlarının merkezinde bulunmadığı, sadece bazı mekanlarda saygı duruşlarının resmi merasimlerle icra edileceği, bir kaç hamasi nutuk ve zevkleri okşayacak kılık ve kıyafetlerle hareketlerin yaptırılacağı, eğlencelerin sunulacağı bayramınız kutlu ve mutlu olsun diyeyim mi?
Selam ve dua…
Demek gazi mustafa kemal paşa'yı hakkında idam fermanı yayınlayan ve memleketi İngiliz gemisi ile terk eden Vahdettin haini gönderdi milli mücadeleyi başlatsın diye öyle mi? Tarihi gerçekleri çarpıtmayın lütfen.
19 Mayıs, sadece bir tören veya gösteri günü değil, Türk gençliğinin milli bilincini, sorumluluk duygusunu ve ülkenin geleceğine dair umutlarını tazeleme vesilesidir. Bu bayramın daha anlamlı hale gelmesi için: Gençliğin sorunlarına odaklanan bilimsel çalışmalar ve politikalar geliştirilmeli. Spor, sadece futbol ve profesyonel liglerle sınırlı kalmamalı; amatör ve geleneksel sporlara destek verilmeli. Bayram kutlamaları, toplumun değerleriyle uyumlu, gençliğin manevi ve kültürel gelişimini destekleyecek şekilde düzenlenmeli. Samsun gibi milli mücadelenin başlangıç noktası olan şehirlerde, gençlik sorunlarını ele alan ulusal ve uluslararası çalıştaylar düzenlenmeli. 19 Mayıs’ın ruhuna yakışır bir şekilde, gençliğin umutlarını yeşertecek adımlar atılması temennisiyle…
Spor denince akla sadece futbolun gelmesi ve diğer geleneksel sporlarımızın (güreş, okçuluk, cirit gibi) ihmal edilmesi, ülkemizdeki spor politikalarının önemli bir eksikliğidir. Amatör sporun desteklenmesi, gençlerin sokaklardan ve zararlı alışkanlıklardan uzaklaştırılması için bir araç olarak kullanılmalıdır. Ayrıca, sporun sadece seyirlik bir eğlence değil, sağlıklı bir toplum inşasının bir parçası olduğu unutulmamalıdır.
Yazıda, gençliğin uyuşturucu, işsizlik, eğitim sistemi ve manevi boşluk gibi sorunlarına dikkat çekilmesi son derece yerindedir. Gerçekten de, Türkiye’nin geleceği olan gençlerin bu tür tehlikelerden korunması için daha etkin politikalar geliştirilmelidir. Önerilen “Samsun’da Gençlik Kurultayı” fikri, bu anlamda değerlendirilebilecek önemli bir adımdır. Bilimsel ve akademik çerçevede gençliğin sorunlarının tartışıldığı, çözüm önerilerinin üretildiği bir platform, 19 Mayıs’ın ruhuna daha uygun bir faaliyet olacaktır.
Metinde, geçmiş yıllarda 19 Mayıs kutlamalarında gençlerin kıyafetleri ve sahnelenen gösteriler üzerinden yapılan eleştiriler dikkat çekicidir. Özellikle Müslüman bir toplumun değerleriyle bağdaşmayan bazı uygulamaların gençliğe dayatıldığı iddiası, üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Bir bayramın kutlanış şekli, toplumun manevi ve kültürel dokusuna uygun olmalıdır. Gençliğin coşkusunu ve enerjisini yansıtan etkinlikler, aynı zamanda milli ve manevi değerlerimizle de uyumlu olmalıdır. Bu noktada, eğitimcilerin, ailelerin ve devletin ortak bir anlayış geliştirmesi gerekmektedir.
19 Mayıs’ın “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanması, Türk gençliğine verilen önemi vurgulamak içindir. Ancak, bu bayramın içeriğinin zamanla spor etkinliklerine indirgenmesi ve gençliğin gerçek sorunlarının gölgede kalması, haklı olarak eleştirilmektedir. Gerçekten de, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın faaliyetlerine bakıldığında, bütçe ve politika önceliklerinin büyük ölçüde profesyonel spor liglerine (özellikle futbola) odaklandığı görülmektedir. Oysa gençliğin eğitim, istihdam, ahlaki değerler ve sosyal sorunları gibi hayati meseleleri, çok daha kapsamlı bir şekilde ele alınmalıdır.
19 Mayıs, Türk milleti için sadece bir bayram değil, aynı zamanda milli mücadelenin başlangıcının simgesidir. Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'a çıkarak başlattığı bu kutlu hareket, bugün Gençlik ve Spor Bayramı olarak idrak edilmektedir. Ancak, bu bayramın anlamı ve kutlanış biçimi üzerine yapılan eleştiriler, düşündürücü ve üzerinde ciddiyetle durulması gereken hususlardır.
Benimde anlatmak istediğim tam budur.
Adam abdest almış, camiye gelmiş, namaz kılmış hatta hacca bile gitmiş. Ama esnaflık yaparken tartıda hile yapmış, patronluk yaparken işçisinin hakkını vermemiş, kendi cumaya gitmiş ama işyerini açık bırakıp personelinin cumaya gitmesini engellemiş, eşine şiddet uygulamış, sokak hayvanlarına şiddet uygulamış, mülk Allahın deyip kirayı her sene kat kat arttırarak kiracısını ezmiş, parasını faizde değerlendirmiş, bir yetim başı okşamamış, bir garip sevindirmemiş,vekil olunca hısım akrabasını devlet dairesine sokmuş,kişi veya kişiler varken gençlere güzellemeler anlamsız kalıyor.Sınav birincilerini bile mülakatta elemiş, açacağı kadro için açıkca tarif yapmış, sahte diploma ile işe adam sokmuş, soruları çalarak sınavda başarılı olmuş, yardım dağıtırken bile partili-partisiz ayrımı yapmış, kamu binalarını vakıf dernek adı altında birilerine peşkeş çekmiş kişileri ne zaman yazacaksın?
ÜSTADIM ÇOK DOĞRU YAZMIŞSIN. HİÇ BİR ZAMAN GÖRMEYECEK VE DİLE GETİRMEYECEK. BAKINIZ SESSİZLİK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR DEMİŞ PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAV) AMA NE HİKMETSE BURADA DİN SATANLAR SADECE KENDİ İŞİNE GELENE OLUR VERİYOR. HALK OLARAK BUNU GÖRÜYOR VE BİLİYORUZ. SİZLERİDE ALLAHA HAVALE EDİYORUZ.
Bu güzel makalenin altına imzamı atarım! Teşekkürler kıymetli vekilim! İnşallah yetkililer duyarsız kalmaz! Arif ALPAYDIN Emekli Öğretmen