Kolay değil, böyle bir dönemde, Türkiye gibi stratejik mahreçlere haiz ve tüm dünyanın egemen güçlerinin gözlerinin üzerinde olduğu müstesna bir ülkeyi tam yirmi iki yıl, tek bir liderin riyasetinde, uzun bir dönem tek parti ve belli bir süreden sonra da, Cumhur İttifakı adı altında bir dayanışmayla iktidarı yürütmek!
3 Kasım 2002 seçimlerinin sene-i devriyesinde (25- gün önce) yazdığım bir makalede bu yirmi iki yıllık efsane hizmetlerin her türlü takdire seza olduğunu, tüm seçimlerden birinci çıkan bir siyasi liderine, gerçi kendileri iltifat etmez ve bana göre de hiç bir kıymet-i harbiyesi olmayan demokrasi adına Nobel ödülü verilmesi gerektiğini yazmıştım.
Evet, bunca güzel hizmetlere, başta ana muhalefet partisi CHP olmak üzere DEM dahil tüm birleşenlerinin hali pür melali, zaafları, terörle iltisakları tüm çıplaklığıyla ortadayken, göz göre göre gidişatın iktidar açısından hiç de iyi olmadığını, yapılacak erken veya vaktindeki bir seçimde, maalesef Türkiye'yi çok karanlık günlerin beklediği endişesiyle karşı karşıyayız.
Onlar gerek mahalli idarelerdeki zaafları, beceriksizlik ve yolsuzlukları ve gerekse, tam kırk yıldır bizi dış güçlerin maşası olan bir terör örgütünün siyasi yapılanması olan partiyle ortaklıkları, binlerce şehit veren illerden bu teröristlerin ciddi manada destek görerek milletvekili ve belediye başkanları çıkarmış olmaları, bana göre bir akıl tutulması, celladına aşık, ya doğrudan oğlunun katiline veya onun büyük ortağı durumundakine siyasi destek veriyor olmaları düşündürücü olduğu kadar, ibretamiz bir tablo değil mi?
Gidişata bakılırsa, yerel idarelerden sonra, genel idareye de adım adım yürüyorlarsa, bu onların hak ettiği bir sonuç değil, bizim uzun zamandır hemen bir çok alanda yaptığımız yanlışlar ve adeta kendi günahlarımızla, hiç de hak etmeyen birilerini iktidar koltuğuna davet etmemizden başka bir şey değildir.
Nitekim dünkü 27 Kasım 2024 grup toplantısında Sayın Cumhurbaşkanımız bunu açıkça itiraf etmiştir. "Bizim hatalarımızla, siyasi mazisi bu milletin değerlerine, inancına, camisine, Kur’an’ıyla ezanının okunmasına düşman CHP’nin, sicili bozuk, hiç bir dönemde bu ülkeye faidesi, hayrı dokunmayan, heykel ve konserlere sevdalı, yegane eserleri belediyeleri aracılığıyla ülkenin her bir meydan ve parkına heykel inşa etmekle öğünen bir partiyi, yedeğine aldığı değil, kendisinin yedeğine girdiği, terör uzantısı ve dağdan devşirilmiş siyasi kadroların ortaklığıyla adım adım iktidara yürüyorlarsa, bu bizim hatalarımız ve yanlışlarımızdır..” mealindeki beyanıyla bir hakikati itiraf ediyor.
İşte bizler de zaten uzun zamandır bu hakikatı haykırıyoruz!
Zaman zaman Sayın Cumhurbaşkanımızın bir hikaye tarıkiyle anlattığı, Cengizhan’ın torunu HÜLAGÜ’nün BAĞDAT’ı yakıp yıktığı, sayıları yüzbinlere varan insanı katledip, kütüphaneler, saraylar, han ve hamamları yer ile yeksan eyledikten sonra, Bağdat’ta hayatta kalanlardan kendisine bir alim gönderip, başlarına gelenin niçin geldiği sorgulamasını yapmak istediği, kimsenin karşısına çıkmaya cesaret edemediği HÜLAGÜ’nün çadırına henüz 15-16 yaşlarında genç bir medreseli olan KADIHAN’ın çıktığı, giderken de yanında bir deve, bir keçi ve bir de horoz götürdüğü, münazaraya başlamadan Hülagü’nün;
"Koca ilim merkezi Bağdat bula bula senin gibi bir tıfılı, genç bir çocuğu mu gönderdi?" sualine; "Şayet cüssesi büyük birini istiyorsanız dışarda bir deve getirdim, onunla konuşursun, yok, sakallı birini istiyorsan, bir keçi getirdim onunla halleşebilirsin, yok, sesi gür birini istiyorsan bir de horoz getirdim, istediğin gibi bağırabilir." der.
Hülagü gencin boş olmadığını anlar ve ona, bugün bize de ders olacak şu suali sorar; "Söyle bakayım, siz burada bunca güzel bir medeniyet ve düzen kurmuşken ben uzaklardan, ta Moğolistan’dan gelip, sizi, şehrinizi ve bütün varlığınızı niçin yerle bir ettim? Beni buraya sizi imhaya ne getirdi?"
Kadıhan cevap verir; "Seni buraya bizim günahlarımız, sefahet ve eğlenceye dalmalarımız, hak ve hakikat yolundan sapmalarımız getirdi. Allah bize bir ceza verecekti, onu da senin gibi bir zalimin eliyle verdi." der.
Hülagü sorar; "Peki, beni buradan göndermeye gücünüz yeter mi? Beni siz hangi güç ve imkanla buradan gönderebilirsiniz?..”
Kadıhan cevap verir; "Bizim tevbe- i nasuh ile Hakka yönelip, senin buraya gelmene sebep olan tüm günahlarımızdan arındığımız takdirde, sen de buradan defolup gideceksin!"
Evet, genç ama yiğit olan bu alimin, o gün verdiği ders bugün ki siyasetçilerin kulağına küpe olmalıdır. Kaldı ki, bunu Sayın Cumhurbaşkanımız muhtelif zeminlerde anlatırken, zannederim ki en yakın halkası dahil hiç bir zat-ı muhterem, üzerine bir pay alınmamış, işledikleri ne tür habaset varsa ve çağın hulagülerini göreve davet niteliğindeki yanlışlarında hala ısrar etmektedirler.
Acı ve kabul edilmesi gereken hakikat odur ki, CHP ve şürekası iktidara gelmiyor, AK Parti ve yanlışları onları iktidara taşıyor.
Evet, günahlarımız, kibrimiz, vurdum duymazlığımız, kısmen bulaşılan yolsuzluk ve haksız servet edinimler, makama getirilen bürokratların zaaf ve hatalarıyla,
hafızası kaybedilmiş TBMM grup profili...
Bazı bakan ve yardımcılarının iktidarın ruh dünyasından uzak gezegenlerde bulunması, siyaset öncesi özel uğraş alanı olanların, aynı alanın bakanları olarak atanıp, ülkeyi tüccar mantığıyla, ancak ilgili bakanların tüm hesaplarını kendi ticari sektörlerini büyütme adına kullanması gibi marazi hakikatler bizi toplum nezdinde değer kaybına uğrattı.
Sadece Yeni Doğan Çocuklar Cinayeti diye adlandırılan son günlerin en üzücü tablosuna bakarsanız, arkasında hangi saiklerin yattığını görürsünüz.
Mesela, bir önceki dönemin iki bakanı hariç, tüm bakanlar seçim sonrası kabinede değişirken, iki bakan da makamlarında ısrarla tutulmuşlardır. Birinin zaaflarının, hükümetlerimizin en başarılı olduğu sağlık alanında bizi nerelere taşıdığı ortada, diğeri ise muhtemel bir kısım sorunlarıyla, özeline dair zaaflarıyla yarın bir gün karşımıza çıkarsa hiç şaşmayın.
Mesela ben soruyorum, daha açığı millet soruyor:
Yerel idarelerde ülkenin en büyük illerini uzun yıllar yöneten Belediye Başkanlarımız seçimle geldi, azille uzaklaştırıldı. Hiç biri de kolay kolay beni niçin aldınız demedi, diyemedi. Çünkü, evet problemler vardı! Madem problem var, o zaman hukuk ve yargı ne gün için var? Suçları varsa niçin yargıda hesap sorulmadı? Suçları yoksa niçin görevden alındılar? Bunu vatandaş iki büyük şehir olan İstanbul ve Ankara’da bizden sandıkta sordu!
Şayet biz, bize düşeni adil ve hukuk çerçevesinde yapsaydık, İstanbul’u, ve Ankara’yı, bir yığın seçim süreci hatalarımız sonucu kaybetmez, en çapsız yöneticilere teslim etmez, daha dün denecek kadar yakın bir tarihte, çöp pislik ve susuzluk felaketine esir, İSKİ ve ASKİ yolsuzluklarıyla tarihe mal olmuş bir siyasi kadroya, CHP'ye bu milleti kendi ellerimizle mahküm etmezdik.
Sayın Cumhurbaşkanım, ulusal ve uluslararası devasa sorunlarla boğuşuyorsunuz. Allah muininiz olsun. Ne var ki, sizin yükünüzden yük almaya çalışmaları gerekenler, size ve ulvi davanıza yük, hem de ne ağır problemler üreten yük olmaktadırlar.
Seçimlerde yaşanan inkırazlar sonrası; "Ders alınmıştır, gereği yapılacaktır!" denmesine rağmen, maalesef olumlu istikamette atılan bir adım görülmemiştir. Belli ki, görevlere tensip edilecek kabiliyetlere haiz, zat-ı alileri hala ÖMER'ler armaktasınız.
Ne yazık ki bu sistem, İstanbul sözleşmesinin uygulama yasası olan ( 6284) ve benzeri düzenlemeler, ve AB uyum yasaları asla Ömer'ler yetiştirmeye imkan tanımaz. Bunları arzu edildiği ölçüde sorgulayabiliriz. Ömer'ler bulamıyorsak bari, Harun-u Reşitlere mihmandarlık eden meczup da olsa BEHLÜLDANE’leri istişare meclisinize dahil ediniz, nadim olmazsınız.
Selam, saygı ve daha güzele, hayra kavuşma dualarımla!..
Hani bir atasözü var. KİBİRLENME PADİŞAHIM SENDEN BÜYÜK ALLAH VAR. Çok kibirlendiniz. Milletin dini inancını kullanarak hep zengin oldunuz. Harun gibi geldiniz, karun gibi zenginleştiniz. 31 mart seçiminde atılan tokat bir okşama idi. İlk genel seçimde bu halk, özellikle emekli size öyle bir TÜRK tokatı atacakki. Arşı aladan duyulacak. Özellikle 12500 emekli maaşı verdiğiniz gariban emekli. Hiç merak etmeyin
YENİ CHP YENİ AKP DEN DAHA MASUMDUR. BİR İMAM HATİPLİ OLARAK SÖYLÜYORUM.
Sayın vekilim, çığlıklarımız sayın cumhur başkanımıza ulaşmıyor Siz, bakanlık ve üst düzeydeki yetkiler üzerinde çok durdunuz Şahsım ise bu( dava) ya sadece gönül diyil, olmayan imkanlarımla hizmet ettim ve etmeye devam ediyorum. Diyeceğim O'dur ki son iki seçimlerden başlayan süreçte il ve ilçe bazında teşkilatların çok büyük payı var akparti nin bu duruma düşmesinde. Teşkilat lar kuluçkaya yatmış vatandaştan gelen tlf. Lara bakmamakla beraber tekrarı aramalarda tlf lar'a engel konuluyor ise, Reis-i cumhurumuzun olup bitenden haberi yok ise sonumuz vahim. Şahsen son seçim sonuçlarına göre teşkilatlarda temizlik yapılmasını çok bekledik, ama malesef beklentimizin tam tersi oldu. Buda demekdirki önümüzdeki süreçte sandğın içinden çıkamıyacamız anlamına gelir. Teşkilatların yattığı kuluçkadan civcivler yine onların kümesinde bizim çabalarımızla bizim üzerimizden beslenecek İşini iyi yapan deyil, senaryoyu iyi oynayanlar işin başında teşkilstlarda
Allah razı olsun sayın vekilim sizi böyle doğru olduğunuz İçin seviyoruz Halkım gerçek vekili oldunuz her dönem