Eskilerin kullandığı bir deyim var; "Gün be gün yevmu’l- beter” diye. Dünyamız şimdi böyle bir süreci yaşıyor.
Akif, mana yönüyle biraz eleştirilen bir mısraında ise şöyle feryad eder;
"Nur istiyoruz biz, sen bize yangın veriyorsun!
Yandık diyoruz, boğmaya kan gönderiyorsun!..”
Üst üste öyle bir zalam, öyle bir felaketler yumağı sarmal halinde geliyor ve yaşanıyor ki, neresini nasıl, kim, nerede hangi imkanla düzeltir, beşer planında buna kimin gücü yeter? Doğrusu hayretle durumu izlemekten öte bir şey de yapamıyoruz.
Pesimist bir insan değilim. Rahmandan asla umudunu kesmeyen bir imanla ona güvendiğim içindir ki, beşer planında bunların önüne nasıl geçilirin cevabını aramaya çalışırken, elbette en büyük istinatgahımız ve penahımızın O olduğu inanç ve teslimiyetiyle hareket ediyoruz.
Olumsuz tablolara gelince;
ABD- seçimleri sonrası, dünya tam bir çılgın, sapkın ve tüm insanlık için tehdit unsuru olan bir zalimin, TRUMP denilen bir siyonizm sevdalısı ve insanlık düşmanı canavara teslim edildi. Filhakika, al birini vur öbürüne. Ama bilin ki, gelen gideni aratacak cinsten bir yaratık.
Öyle bir kabine hazırlıyor ki, bırakınız bir müslümana, ben insanım diyen hiç bir varlığa hayat hakkı tanımamaya adanmış evanjelist ve kıyamet senaryoları hazırlığı içinde olan alçaklar kabinesini tesis etmiş. 25 Ocak 2025 gününü sabırsızlıkla bekleyen bu aç canavarların saldırısına tüm dünya şimdiden hazır olsun!
Haremeyn-i Şerifeynin hadimi değil, haini olan alçaklar, Suud ailesi ve muhtemelen evanjelistlerin kontrolündeki SALMAN, şimdiden o yapıya kendini hazırlayarak, ahlaksızlığıyla ünlü bir çıplak bir şarkıcı, dansöz ve sözümona ABD’li fahişeler ve ekibine, Riyat’ta şarkı ve danslarla Suudileri coşturtup, Kabe maketi üzerinde çirkin kaleografiler oluşturup, müslümanların haremini, mübarek Ka’be’sini en çirkin saldırıya maruz bırakırken, Türkiye dahil, halkı müslüman olan hiç bir ülkeden doğru dürüst bir ses nasıl çıkmaz?
Batı'da çeşitli vesilelerle İslama saldırılara ses çıkaran müslümanlar, nedense bu rezalete sadece seyirci kaldılar? TRT dahil hemen hemen hiç bir TV ve haber portalı konuyu gündemine bile taşımamış.
Bu ne garip sessizlik, bu ne korkunç sükut?!
Yoksa, Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (SAV) dedesi Abdulmuttalib’in, Ka’be’yi yıkmaya gelen Ebrehe’ye verdiği cevabı mı vermek istiyor, iki milyarlık İslam alemi?
Kabe’nin himayesini Kabe’nin Rabbine ve ebabil kuşlarına mı havale ettik? Aman Allah’ım! Müslümanlar ne zaman ve nasıl bu hale getirildi? Şimdi tüm dünyada yer yerinden oynamalı değil miydi? Bizi kim efsunladı, ne ile ve nasıl uyutulduk?
Birinci Trump döneminde Suud’a giderek bir iki kılıç oyunu sergiledikten sonra Suud’un alçak yöneticilerinden 300- milyar dolar tokatlayan kovboy, herhalde şimdi para dahil, bütün İslam aleminin mukaddeslerini ayaklar altına almanın hazırlığı içerisinde. Öyle bir Dışişleri Bakanı hazırladı ki, Mescid-i Aksa’nın yıkılıp, yerine Süleyman Mabedini yapma vadini gerçekleştirmeyi hedefliyor.
Diğer taraftan Ukrayna’yı, NATO’yu, dolayısıyla en yakın ülke olan Türkiye’yi de içine alacak tarzda bir kışkırtmayla verdiği füze ve uzun menzilli silahlarla RUSYA’ya saldırtarak, bir nükleer cinayetle üçüncü dünya harbinin fitilini ateşletiyor.
Pazartesi günü NATO Genel Sekreteri Türkiyeye gelecekmiş. Ajandasında her türlü felaket senaryoları olabilir. Almanya, şimdiden bir harbe hazır olduklarını, Nato’ya sadece lojistik destek verebileceklerini, her halde Türkiye’nin de bu savaşın içine çekilerek Rusya ile karşı karşıya getirilme senaryoları çok uzakta değil endişesi her akl-ı selimin düşünmesi gerektiği hususlar değil mi?
Bizimle, NATO ve çeşitli platformlarda ortaklıklarımız olmasına rağmen, başta ABD ve batılı müttefiklerimiz, elli yıldır PKK ve türevi terör örgütleriyle bizi bitap düşürüp, Türkiye, Irak, Suriye ve İran toprakları üzerinde kolay lokma, sözde kürtlere özgürlük ve bağımsızlık adı altında geçici bir kürt devleti, aslında ard-ı mev’ud efsanesine bağlı Büyük israil Devleti hayalini gerçekleştirmek için olağanüstü gayret sarfediyor. Bizim parlamentodaki kürt veya yandaşı sözümona özgürlük havarisi, aslında yahudi sevdalısı siyasi oluşumlar da, bu işin devşirilmiş ihanetini yaşıyor ve ülkesine yaşatıyor.
Yunan adaları, güney kıbrıs, bizim aleyhimize ABD ordusu tarafından tahkim edilmiş..
Muhalefet partileri, bunca gerçekler karşısında, ülkesinin ve bugün yönetimi deruhte edenlerin yanında değil de, adeta düşmanların safında yer almışcasına nasıl hareket edebiliyor, akıl ve izanın kabul etmesi mümkün değil!
Tüm bu olaylar, ülkemi kim yönetiyor olursa olsun ona dört elle sarılmayı, arkasında durmayı, gelebilecek tehlikenin önüne geçebilmek için bir ve beraber hareket etmeyi gerektiriyor.
“Girmeden bir millete tefrika, düşman giremez!
Toplu vurdukça sineler, onu top sindiremez!..”
Mehmet Akif’in mısralarıyla sizleri Allah’a emanet ediyorum.
Musa bey milletvekilliği döneminizde mecliste 550 kişiden biriydiniz yani Türkiye'deki 70 milyon insanın içinde seçilmiş 550 kişiden biri fakat o kibir o çok bilmişlik o koltuklar insanın değerlerini yok ediyor gözümüz kör oluyor o zaman düşünmediğimiz dünya zevkleri bugün kayıplarımız yüzünden bizi farklı yapıyor ve buğün istediğiniz kadar paranızda olsa yiyeceğiniz yemekler sınırlı istediğinizi bile yiyemiyorsunuz kimsenin efsunlandığı yok sadece kendilerine yazılan kaderleri oynamakla meşgüller sizde öylesiniz hayat dediğiniz yeni dünya düzeni ise Rabbim sonumuzu hayır etsin keşke bugün sizin gibi gözünü açanlar zamanında insanlık için neler yapabiliriz deselerde artık çok geç insanlar kendi sonlarını kendi elleri ile hazırlıyorlar. Savaşlar, Salgınlar, Seller adını ne dersenezi deyin doğal afetler aklımızın alamayaçağı kadar uzak ve yakın, paradokslar....
Arap kralının yaptığı bu terbiyesizliğe sizin adamınız neden karşı çıkmadı. Bu ülkede dini ve insanların inancını siyasete alet ederseniz hiç kimsenin sesi çıkmaz. Ülkeyi yönetenlerin sesi çıkmadıki. Halkın sesi hiç çıkmax