Samsun Kent Haber köşe yazarı mimar Embiya Sancak, gittiği Harmantepe Şehitliğinde kaleme aldığı köşe yazısında Ruslarla işbirliği yapıp Türk mahallelerine baskın yapan Ermenilerin ihanetinin bilinmeyen hikayesini detaylarla anlattı.
Sevgili okurlarım bu defa makalemi, Trabzon'un Köprübaşı ilçesi Harmanlar Yaylasındaki Harmantepe Şehitliğinden yazıyorum. Makalemin başlığını oluşturan Talat Paşayı ve Fevzi Çakmak Paşayı herhalde bilirsiniz. Ama Hacı Mecit ismini bilemesiniz!
İşte Hacı Mecit ismi, bu makaleyi Samsun’la ilişkilendirir. Çünkü Milis Kuvvet Reisi Hacı Mecit’in neslinin bir kısmı, Samsun'da yaşamaktadır. Doğu Karadeniz Bölgesi, Birinci Dünya Savaşı esnasında Rus Kuvvetlerinin işgali altına girer. 3. Bölge Kumandanı olan Fevzi Çakmak Paşa, Gümüşhane'de olan 3.Ordu Kumandanı Vehip Paşa ile, 13 Haziran'da görüşerek Trabzon'u kurtarma amacıyla yapılacak, harekat için durumu değerlendirirler.
Böylece Osmanlı Ordu Birlikleri ile, yerel Türk halkının oluşturduğu milis kuvvetleri, kutsal yemini ederler ve mücadeleye başlarlar. Dikkat ederseniz 'Yerel Türk Halkı' tabirini kullandım!
Çünkü Osmanlı'nın halkı tabirini kullanamazdım! Osmanlı vatandaşı olan Ermeni ve Rumlar, Rusların safındaydı. Fevzi Çakmak Paşa konferanslarında, buradaki mücadeleye geniş yer vermiştir. Anlattıkları Harp Okulunda ders olmuştur.
En önemi ayrıntı ise Osmanlı resmi ordusunun kurmayları, bu mücadelede gönüllü savaşan, yerel milislere silah temin etmesidir. Arazi şartları dahil, her türlü yerel bilgi istihbarları ise, milis kuvvetlerin göreviydi. Bu bölgede tüm savaşların başarı ile sonuçlanmasının ilki ve en önemlisi, doğduğum yaylanın dağı olan Madur-Polat Dağı Savaşıdır.
Fevzi Çakmak Paşa ders notlarıyla şöyle açıklar!
"22 Haziran 1916.. 9'uncu ve 33'üncü tümenler Polot - Mador dağlarına karşı muharebeye devam ettiler. Burada mahalli ahaliden Hacı Mecit'in oluşturduğu 40 kişilik bir gönüllü müfrezesi, halktan çevik kişilerle silah ve cephane ile takviye edilerek, Polot dağına Karadere’nin sarp yamaçlarından, yalnız yerli halkın bildiği patikalardan, geceleyin gönderildi. Plastonların hiç beklemedikleri noktadan arkalarına düşen bu müfreze, düşmanı şaşkınlığa uğrattığı sırada, cepheden hücuma kalkan askerlerimiz mevziiye girdiler. Ruslar birçok kayıp ve esir bırakarak kuzeye çekilmeye mecbur oldular."
Madur-Polut zirveleri istikametine taarruz eden 9. Tümen’in 26. Alayı'da baskınla Rus siperlerine girmiş ve çok sayıda esir almıştı.
Hacı Mecit, Milis Güçleri: Günümüzde Gümüşhane Merkez ilçe İncesu köyü halkından olan Hacı Mecit, bölge halkından 40 kişilik Milis Gücü oluşturur. Aslında Osmanlı Ordusu yerel milis güçleri organize eder. İşin ilginç ve doğru olan yönü, Osmanlı devletinin, Müslüman Türklerin milis güçlerine ülke savunmasında destek vermesidir.
Rusların sürülmesinin başlangıcı olan, Madur-Polat Dağı baskını sonrasında mücadele, kaçan Rusların peşine düşen Osmanlı kuvvetleri ile milislerin birlikte savaştığı diğer safhalar başlamıştır.
Harmanlar (Gugulitaş Tepe) Savaşı:
29 Haziran’da Rusların 2. Plaston Tugayı, ihtiyat ve takviyelerle birlikte Madur ve Polut Dağlarından bölgeye gelen 60. Alay, Harman Yaylası’nın kuzeyinde Harman Kukulitaşlar ile, batıda Gabanbaşı hattında 2. Plaston Tugayı’nın taarruzunu, topçu ateşi desteğinde, süngü ve bomba hücumları ile 36 saat süren çatışmalardan sonra, geri püskürtülmüş, bu çatışmada 7 subay, 150 er şehit vermesine rağmen, 2.Plaston Tugayı'nı kesin bir hezimete uğratmıştı.
Harman Yaylası’nın kuzey yanındaki tepe zirvesindeki kayalardan ötürü, halk tarafından Kukulitaşlar olarak adlandırılmakta idi.
Haritalarda Harman Kukulkaya olarak işaretlenen tepe Fevzi Çakmak’ın kitabında Harman Kokulu tepe olarak geçmektedir. Tepenin eteklerindeki şehit mezarlarının yanı sıra, tepede toplu olarak yatan şehitlerin başındaki Topçu Çavuşu Bayram Çavuş’tan (Çanaklale) dolayı, günümüzde bölge halkı tepeye Bayram Tepe adını vermişler.
Rus Kuvvetleri kıyıdan işgallerine 13 Şubat 1915'de Hopa’dan başlarlar! İşgal sürecinde işgal edilen vatan topraklarında yaşayan Emeniler ve Rum Osmanlı vatandaşları, Rus birlikleriyle işbirliği yaparlar.
İşte bu tarihi süreç 1915-1916 yıllarıdır.
Vatandaşı olduğu devletin (Osmanlı) düşmanı olan devletle (Rus) işbirliği yapan Ermeni vatandaş, ebette zarar veremeyeceği bölgelere sürülmeliydi.
Her tarihi olay gerçekleştiği zamanın şartlarına göre değerlendirilmelidir.
Solaklı (Of deresi), Manahoz (Sürmene deresi), Küçükdere, Karadere boğazlarının 28 Şubat 1916'dan itibaren, işgal edilmesiyle bölgede Rum ve Ermeni asıllı olan insanlar, komşuları için tehlikeli olmaya başlamıştı.
Ama bu makalede konu edindiğim Hacı Mecit, Milis Güçleri ile Fevzi Çakmak komutasındaki Osmanlı Ordu birliklerinin işbirliği ile, 21-22 Haziran 1916 gecesi gerçekleşen kutsal baskınla, tablo tersine dönmüştü.
İşte Harmantepe Savaşından sonra Osmanlı Ordu Birlikleri, Bayburt cephesine döndüğü için, Türk Milis Kuvvetleri ile Ermeni-Rum çeteleleri karşı karşıya gelmişti.
Bu konuda akademisyen Akif Bal şöyle bilgi verir:
"Rusların, Trabzon civarındaki duruşu 1915 Çanakkale Zaferi ile sarsıntıya girmiştir. Çanakkale’deki Türk zaferi, Rusya’nın mevcut iç sıkıntılarını daha da artırmış ve ilerleyen süreçte baş gösteren Ekim 1917 Bolşevik İhtilâli bütün cephelerde Rus birliklerinin dağılmasına yol açmıştır. Kafkas Cephesi’nde aradaki mesafenin uzaklığı ve irtibatsızlık gibi sebeplerle, Trabzon’daki Rus kuvvetleri de Kasım 1917 sonlarında çözülmeye başlamıştır. Trabzon’daki Rus kuvvetleri arasında disiplin zayıflamış, emirlere uymama baş göstermiş, askerler birbirlerine selam vermek yerine 'Yoldaş, Yoldaş' şeklinde hitap etmeye başlamıştır. Rus ordusundaki erler, generallerin üniformalarını sökmüş, nasihat için gelen İngiliz ve Fransız subaylarına da hakaret etmişlerdir. Bolşevik İhtilali sonrası 18 Aralık 1917’de Osmanlı Devleti’yle Bolşevik Rusya arasında, Erzincan Mütarekesi ile Rusların Trabzon civarından çekilmesi hızlanmıştır. Rus işgalinin Trabzon’daki tesiri bitince, bu defa başka bir tehdit kendisini göstermiş ve hazırlıklı olan Ermeni çeteleri tam bir teşkilatlanmayla sahneye çıkmıştır. Türkleri öldürmek, kasaba ve köyleri yakmak üzere Ruslardan ele geçirdikleri silahlarla harekete geçmişlerdir.
Esasen işgalci Ruslarla birlikte hareketlenmiş Trabzon’daki Ermeni ve Rum çeteleriyle mücadele hem işgal sıralarında ve hem de Trabzon’un işgalden kurtarılma sıralarında devam etmiştir. Ermenilerin, savaşın sonlarına doğru Rusların Kafkaslar ile Trabzon’dan çekilmelerini bir fırsat olarak değerlendirerek, bölgeye General Antranik (Taşnak komutan Andranik Toros Ozanyan) komutasında gönderdikleri, 6000 kişilik kuvvete Osmanlı Ermenilerinden 3000 gönüllü katılmış ve Erzurum’da kurulan Ermeni Asker Birliği adındaki komite bölgeye el koymuştur.
Komitenin Trabzon’a gönderdiği Rus ordusunda görevli subaylardan, Yüzbaşı Bedros, 260 kişilik kuvvetiyle harekete geçmiştir. Ermeni Taşnak Komitesi’nin ileri gelenlerinden Tigranyun ise, 400 atlı ile Trabzon’a gelerek Rum gençleriyle anlaşmış ve Türkleri katletmek için hazırlıklara girişmiştir. Bunların yanında, Rus ordusunda talim ve terbiye görmüş Yüzbaşı Bedros'da 260 mevcutlu ve tam donanımlı kıtasıyla Değirmendere mevkiinde harekata geçmek için beklemiştir.
Fakat Yüzbaşı Bedros, Şubat 1918’de Giresun tarafından gelen Türk ordusunun ve Trabzon’da teşkilatlanan milislerin vaziyetini görünce, toplu bir harekat yerine, çetesini Trabzon’a dağıtarak katliamlara girişmek istemiştir. İki yüz Müslümanı, Trabzon Kemeraltı Camii’ne doldurarak yakma girişimleri ise, İslamları Koruma Cemiyeti’nin şiddetli müdafaası ile engellenmiştir.
Yine aynı günlerde Bedros kıtasının seçme askerlerince, Türk mahallelerine bir yoklama baskını yapılmışsa da, silahla karşılanan bu Ermeni komitacılar, Erzurum’daki komitalarına katılmak üzere, Maçka Deresi’ne doğru yönelmişlerdir. Trabzon’u bu şekilde terk eden Ermeni komitacılarıyla ilgili haber, Türk çeteleri ile yol boyundaki köy kasaba ve şehir halklarına ulaştırılmıştır. Maçka’yı buradaki Rumların yardımıyla kolay geçen Bedros kıtası, Gümüşhane Torullulardan oluşan bir Türk milis grubu tarafından, Zigana Köyü civarında karşılanmış, Türk milislerinin ateşi sonucu Ermeni kıtası dağıtılmıştır.
Buradan tekrar Maçka’ya doğru kaçan Ermeni çeteciler, bu defa Maçka’da hareket halinde olan diğer Türk milislerinin çemberine girerek, perişan edilmişler, kalan kısımları ise, bu vaziyette kaçarak Trabzon önlerinde bekleyen bir vapura kendilerini zor atmışlardır."
Trabzon, Köprübaşı- Harmantepe Şehitlik Tepesinden selamlar...