2018 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimlerinde olduğu gibi Cumhur İttifakı’nın “Cumhurbaşkanı Adayı” merak uyandırmıyor. Recep Tayyip Erdoğan var olduğu sürece en azından Ak Parti kanadı için bir başka ihtimalin düşünül(e)meyeceği aşikardır.
MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli de Recep Tayyip Erdoğan’a olan koşulsuz desteğini her fırsatta ifade ediyor.
Cumhur İttifakı kanadı bu gerçekleri barındırırken Millet İttifakı kanadında ise yeni bir tartışma konusu gündeme geldi. İYİ Parti, Cumhuriyet Halk Partisi, Demokrat Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve Deva Partisi Genel Başkanlarının geçtiğimiz günlerde bir araya gelmesiyle birlikte büyüyen Millet İttfakı’nın adının aynı kalıp kalmayacağını ilerleyen günlerde göreceğiz.
Bahse konu görüşmenin ardından en şeffaf açıklama; 28 Şubat’ta gerçekleştirilecek organizasyonun duyurusu olmuştu. Ancak geçtiğimiz gün yeni bir açıklama Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu’ndan geldi. Kılıçdaroğlu yaptığı açıklamada “5 lider de isterse cumhurbaşkanı adayı olurum” dedi. Elbette bu açıklama iktidar kanadına yakın medya gruplarında sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığını açıkladığı şeklinde kamuoyuna servis edildi.
Kemal Kılıçdaroğlu kendisine yöneltilen haksız eleştirilerin aksine dürüstlüğüne inandığım siyasi isimlerden bir tanesidir. Nitelikleri, becerileri gibi değer ölçütlerine girmeyeceğim. Bu konuda da şahsına yöneltilen eleştirilerin aksine özellikle TBMM Bütçe Görüşmeleri’nde yaptığı etkili konuşmalar ve doğru tespitlerle kendisini ispatlamıştır.
Ancak bütün bunlardan bağımsız olarak Türk siyasetinin sosyolojik ve psikolojik yapısının getirdiği bazı gerçekler vardır. Türk toplumu maalesef algı yönetiminin etkisi altında kalmaya müsait bir yapıya sahiptir. Toplumumuzun bu özelliği de bazı siyasiler için dezavantaj oluşturmaktadır. Bu dezavantajlardan nasiplenen isimlerden bir tanesi de hiç şüphesiz sayın Kılıçdaroğlu’dur. 12 yıllık genel başkanlığı döneminde ağır karalayıcı propaganda saldırılarına maruz kalan Kılıçdaroğlu, maalesef vatandaş teveccühü noktasında geniş bir potansiyele sahip değildir. Bunu aslında en iyi 2019 Yerel Seçimlerinde elde edilen başarıların ardından konuşulanları analiz ederek görebiliriz.
11 Büyükşehir Belediyesini ve birçok ilçe belediyesini kazanan Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu başarısının mal edildiği ana odaklar ağırlıklı olarak “seçilen belediye başkanları” oldu. Yani toplum nazarında bu belediyeleri kazandıran parti rozeti ve parti lideri değil, çıkarılan adayların şahsi potansiyelleri oldu. Elbette yerel seçimlerin esprisi budur. Ancak 2019 Yerel Seçimleri’nin şekillenmesinde “genel siyasetin” etkisi ters orantıda ziyadesiyle büyüktü.
Ters orantıdan kastımız nedir?
Türk siyasetinde genel seçim-yerel seçim ilişkisinin aritmetiği aslında şöyledir: “Genel siyasette elde edilen başarıların rüzgarı, yerel siyaseti etkiler.”
Ancak bu defa genel siyasette iktidarın ortaya koyduğu başarısızlık yerel siyasette muhalefetin başarısına zemin hazırladı.
Bu doğrultuda genel siyasetin bütün bu etkisine rağmen Millet İttifakı desteğiyle Cumhuriyet Halk Partisi’nin elde ettiği mevcut başarılar ana muhalefet liderine mal edilmiyorsa, burada üzerine düşünülmesi gereken gerçekler vardır. Altını çiziyorum; ben Kılıçdaroğlu’nun bu başarılarda bir katkısı yoktur demiyorum. Sayın Kılıçdaroğlu’nun hiçbir katkısı olmasa dahi en azından seçimi kazanan adayların belirlenmesi noktasında katkısı vardır. Ancak bu detaylar toplumsal bilinçaltı tarafından algılanamamıştır. Elbette ortaya çıkan bu denklemde Türk siyasetinde kilit parti olma gücünü elinde bulunduran ve Türk siyasetinin kaderini değiştiren İYİ Parti’nin ve Genel Başkan sayın Meral Akşener’in etkisi ve başarısı çok stratejiktir.
***
Gelelim sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığına..
Kemal Bey yaptığı açıklamada 5 siyasi partinin genel başkanlarının rızası olduğu takdirde aday olacağını cesaretle açıkladı. Demokrat Parti’de, Saadet Partisi’nde, Deva Partisi’nde veya Gelecek Partisi’nde işleyişin nasıl olduğu konusunda bir bilgim olmadığı için tahmin yürütemiyor, yorum yapamıyorum. Ancak İYİ Parti’de işleyişin Kemal Bey’in ifade ettiği gibi olmadığını biliyorum. İYİ Parti Genel Başkanı sayın Meral Akşener, alınacak en ufak bir kararı dahi parti kurullarında masaya yatırarak istişare ederek almaya özen gösteriyor. Böylesine önemli ve ciddi bir kararı da sadece parti kurulları değil ciddi kamuoyu araştırması yaparak alacağını düşünüyorum. Sıklıkla sahayı analiz eden ve sahada olmaya gayret eden İYİ Parti Genel Başkanı sayın Akşener, bence toplumsal talepleri dikkate alarak dengelerin gerçeklerine göre hareket edecektir.
Gelelim belediye başkanlarına..
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Ekrem İmamoğlu’nun vücut dilinden anladığımız kadarıyla cumhurbaşkanı adayı olmayı ciddi anlamda istiyor. Seçiliş hikayesi ve seçildikten sonra İstanbul ile sınırlı kalmamaya gayret eden stratejisi bunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Ancak “ılımlı” siyaset yürütme çabası özellikle milliyetçi seçmen kanadında kendisi için handikaplar oluşturuyor. Milliyetçi seçmenin profilinde yer alan sinir uçları, “kerhen” oy verecek bir pozisyona müsaade etmez. Sayın İmamoğlu için en büyük handikap bence budur.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Mansur Yavaş “ben işimi yapıyorum” mantığıyla bu tartışmalara yüzeysel cevaplar vererek, tartışmaların kendisini yıpratmasına müsaade etmiyor. Bu durum elbette kendisinde “heyecan” yerine “sakin ve sabırlı” bir kişilik özelliğinin ağır basmasından kaynaklanıyor. Daima makul kalmaya özen gösteren sayın Yavaş’ın mukaddesatçı yapısı, sosyal demokrat veya sol seçmen olarak ifade edeceğimiz seçmen profili tarafından kabul sorunu ortaya çıkarıyor. Fakat makul kalışı ve belediye yönetimininde ortaya koyduğu siyaset üstü tavır bu algıyı yumuşatıyor. Bu da milliyetçi seçmene göre “kerhen” oy vermeye eğilimli olan sosyal demokrat veya sol seçmen olarak ifade edebileceğimiz kesim nazarında avantaj oluşturuyor. Mansur Bey, her ne kadar cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünmediğini ifade etse de kamuoyundan talep geldiği takdirde kayıtsız kalmayacak bir isim olduğunu biliyoruz. Özellikle büyük önem verdiği Z kuşağı seçmen tarafından kendisine yönelen teveccühün farkında.
Sayın Kılıçdaroğlu, her iki belediye başkanının da görevlerine devam edeceğini ifade etse de bu açıklamayı bir “koruma” stratejisiyle yaptığını düşünüyorum.
Sayın Kılıçdaroğlu makul bir isimdir. Aday olmayı çok istese de toplumun taleplerini görecek ve ona göre hareket edecek erdeme sahiptir.
6’lı masadan, adaylığı konuşulan Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu’ndan başka bir ismin çıkıp çıkmayacağını bilmiyoruz.
Ancak 6 siyasi parti genel başkanının bir araya gelerek oluşturmayı hedeflediği geniş kitlelere hitap eden denklemin çıkaracağı aday profili de bu doğrultuda olacaktır. Esen kalın!