Muhsin Yazıcıoğlu Davası! Adalet, Zaman Aşımına Uğrar mı?
Türkiye’de adalet, güçlüler için kalkan, mazlumlar için bir yük haline mi geldi? Son günlerde “hukuk” ve “adalet” üzerine ahkâm kesenlere soruyorum: Muhsin Yazıcıoğlu’nun davası zaman aşımına uğratılırken neredeydiniz? Bugün siyasi hesaplarla yargılananlara karşı “hukuk devletinden” dem vuranlar, Muhsin Başkan’ın şüpheli ölümü karşısında neden tek bir kelime etmediniz?
25 Mart 2009’da helikopteri düşen bir siyasi liderin, aradan geçen 16 yıla rağmen ölümü aydınlatılamıyorsa, ortada bir adalet sorunu vardır. Ama bu, öyle lafla geçiştirilecek, iktidar sahiplerinin uygun gördüğü şekilde şekillenecek bir mesele değildir. Adalet, işlerine gelince bağırıp çağıranların tekelinde değildir! Hukukun gerçekten üstün olduğu bir ülkede, bu davanın zaman aşımı bahanesiyle kapatılmasına kimse cesaret edemezdi.
Zaman Aşımı mı, Unutulmaya Zorlamak mı?
Zaman aşımı, ceza hukukunda suçun belirli bir süre içinde kovuşturulmasını öngören bir düzenlemedir. Ancak bu sürenin, özellikle kamuoyunun yakından takip ettiği ve şüphelerin yoğun olduğu davalarda bir bahaneye dönüşmesi, iktidarın elinde bir örtbas mekanizmasına dönüşmesi, devlet mekanizmasının güvenilirliğini zedeler. Muhsin Yazıcıoğlu davası, tam da bu türden bir vaka olarak karşımıza çıkmaktadır.
Soruşturmanın yıllarca ilerletilmemesi, delillerin kaybolması ya da kasıtlı olarak yok edilmesi, şahitlerin ifadelerinin alınmaması, bazı kritik isimlerin korunması ve nihayetinde dosyanın zaman aşımı nedeniyle düşmesi, Türkiye’de adalet mekanizmasının işleyişine dair ciddi soru işaretleri yaratmaktadır. Bu karar, yalnızca bir hukuk sürecinin değil, aynı zamanda iktidarın kendilerinden görmediği bir siyasi lidere karşı takındığı tavrın da göstergesidir.
Muhsin Yazıcıoğlu Davasında Adalet Neden Sağlanamadı?
1. Soruşturmadaki Gecikmeler: İlk günden itibaren, olayın aydınlatılmasını isteyenlerin karşısına sürekli olarak çeşitli bürokratik engeller çıkarıldı. Olay yerine geç ulaşılması, enkazın olduğu bölgenin aylarca korunmaması, kritik delillerin kaybolması ve teknik raporların geciktirilmesi süreci baltaladı.
2. Şüpheli Kişilerin Korunması: Soruşturma kapsamında ifadesi alınması gereken bazı kilit isimlerin, devlet içinde kritik görevlere atanması ve hukuki süreçten kaçırılması, akıllara “Kim, kimi koruyor?” sorusunu getirdi.
3. Kurumsal Çarpıklıklar: Türkiye’de yargı, iktidarın elinde bir araç haline geldiğinde, yalnızca belirli kesimler için işletilen bir mekanizmaya dönüşüyor. Muhsin Yazıcıoğlu gibi bir ismin ölümü söz konusu olduğunda, süreç derinleştirilmek yerine yıllarca sürüncemede bırakıldı. Siyasi dengeler, adaletin önüne geçti.
4. İktidarın Çifte Standardı: Bugün mahkemelerde kendilerine siyasi kazanım sağlayan kararlar alındığında “hukuk devleti” ve “bağımsız yargı” naraları atanlar, Muhsin Yazıcıoğlu davasının üstü örtülürken sessizdi. Adalet, yalnızca belirli kesimler için mi işlemelidir? Eğer gerçekten hukukun üstünlüğüne inanıyorsanız, neden bu şüpheli ölümü araştırmak için tek bir girişimde bulunmadınız?
Bu Karar Kime Zarar Verdi?
Adaletin sağlanamaması, yalnızca Muhsin Yazıcıoğlu’nun ailesini ve sevenlerini değil, tüm toplumu derinden yaralayan bir durumdur. Bugün, “hukuk” diyerek propaganda yapanlar, adaleti yalnızca kendi siyasetlerine kalkan yaparken, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüne ilişkin dosyanın rafa kaldırılması karşısında kör, sağır ve dilsiz kalıyor. Oysa gerçek adalet, her siyasi görüş için eşit şekilde uygulanmalıdır. Ama biz ne görüyoruz? Sözde “devletçi” olanların, adaletin bağımsız ve doğru işlediğini savunanların, işlerine gelmediğinde sessizliğe gömüldüğünü, adaletin yalnızca belirli kesimler için talep edildiğini…
Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehadetinin üzerini örtmeye çalışanlar şunu bilmelidir: Adalet, zaman aşımına uğramaz. Yalnızca ertelenir. Ama asla unutulmaz. Bir gün mutlaka hakikat ortaya çıkacaktır. Çünkü Muhsin Başkan unutulmaz, davası da unutulmaz.
Mekânın cennet olsun, Şehit Muhsin Yazıcıoğlu.
Atakum belediye işçileri maaş alamıyor Serhat Türkel Atakum'un başına beladır