Samsun Kent Haber köşe yazarı Furkan Eren Özdemir, PKK'nın kendini fesh etmesi ile ilgili kaleme aldığı köşe yazında dikkat çeken tespit ve uyarılarda bulunarak "PKK bitti demek, ideolojik mücadele sona erdi demek değildir. Asıl tehlike silahlı mücadele yerine kültürel, kimliksel, sosyal mücadeleye evrilmiş bir yapının sinsice toplumu dönüştürmesidir." dedi.
PKK bitti demek, ideolojik mücadele sona erdi demek değildir
“PKK kendini feshetti” manşetleri gündemin ana başlığı.. İlk bakışta sevindirici bir haber gibi. Ancak istihbaratçılar için böyle sansasyonel açıklamalar daima dikkatle incelenmesi gereken kırmızı bayraklardır. Çünkü terör örgütleri kendilerini gerçekten feshetmez; sadece format değiştirirler.
Görünenin Ardındaki Gerçek
PKK'nın "kendini feshettiğini" duyurması, ilk etapta kamuoyunda büyük bir rahatlama ve hatta rehavet havası estiriyor. Ancak bu, bir algı yönetimi hamlesidir. Bu tip açıklamalar, terör örgütlerinin yeni yapılanmalara geçmeden önce kamuoyunun tepkisini yumuşatmak, dikkatleri dağıtmak ve yeniden yapılanmalarını kolaylaştırmak için kullandığı taktiklerdir.
PKK'nın ideolojik ve örgütsel olarak dağılması, tarihi boyunca birden çok kez dile getirilmiş ama ardından daha hibrit, daha görünmez yapılara dönüşmüştür. Son yıllarda YPG, SDG, PJAK gibi isim değişiklikleriyle bu stratejiyi zaten defalarca uyguladılar.
"Fesih" Ne Anlama Geliyor?
Burada dikkat edilmesi gereken kavram şudur: “Kendini feshetmek” neye hizmet ediyor? İki temel hedef var:
1. Uluslararası meşruiyet kazanımı: PKK’nın sözde feshi, ABD ve AB gibi aktörlerin "meşru Kürt temsilcileriyle" ilişki kurma zeminini genişletir. Böylece YPG-SDG gibi yapılar, terör örgütü kimliğinden uzak gösterilerek sahada daha rahat hareket edebilir.
2. İç kamuoyunu yanıltmak: Türkiye kamuoyu, terörün bittiğini zannederken, kırsal ve kentsel yeniden yapılanma hamlelerini gözden kaçırır. Gençlik yapılanmaları, kültürel faaliyetler, sivil toplum maskesiyle yürütülen örgütlenmeler sessiz sedasız yayılır.
Müzakere Süreci: Sessizce Yeniden Başlatılan Tehlike
Bu sürecin en tehlikeli yanı ise; "DEM Parti’nin legal alandaki siyasi faaliyetleriyle" birlikte, devletin bazı kanalları aracılığıyla "Öcalan ile müzakerelere" yeniden başlamış olmasıdır. PKK’nın sahneden çekildiği ilan edilirken, asıl ideolojik merkez olan İmralı ve onun siyasal temsilcisi DEM Parti ile zımni bir görüşme trafiğinin başlamış olması, bu “fesih” ilanını çok daha stratejik ve planlı bir hamleye dönüştürüyor.
Bu durum; sadece terörle değil, "ideolojik ayrışmayla da mücadele etmesi gereken bir devletin, ayrılıkçı ideolojiye yeni bir zemin tanıması" anlamına gelir. Bugün DEM Parti’nin belediyeleri üzerinden yürüttüğü "yerel özerklik" söylemleri, HDK-KCK ilişkisi, halk meclisleri üzerinden kurduğu paralel yapılanmalar göz önüne alındığında; bu yapının PKK sonrası dönem için nasıl bir ideolojik taşıyıcılık üstlendiği açıkça görülebilir.
İstihbarat Perspektifi: Değişim Maskesi
İstihbarat literatüründe buna “kapsül örgütlenme” denir. Yani, merkez yapı feshedilir ama bağlı hücreler farklı isimler ve kimliklerle yoluna devam eder. PKK bu taktiği geçmişte defalarca kullandı. "Halkların Demokratik Cephesi", "KCK", "Apo'cu Gençlik Hareketi" gibi yapılanmalar hâlâ aktif. Bugün bu ideolojik kapsül en çok "DEM Parti çatısı altında koruma altına alınmaktadır.
Fesih ilanı, örgütü resmi olarak "kapatırken" ardındaki yapıları legal ve yarı-legal alanlara kaydırma planının parçasıdır. Aynı zamanda istihbarat denetiminden sıyrılmak için de kullanılır. Bir yapı "resmen yoksa", denetlemek de zordur.
Algı Yönetimi Bakışıyla: Bu Bir Operasyondur
Medya üzerinden verilen “Terörsüz Türkiye” manşetleri, dikkatli yönetilmiş bir psikolojik operasyondur. Toplum rahatlatılır, güvenlik zaafı yaratılır, siyasi kazanım hedeflenir. Ancak asıl hedef:
* Güvenlik reflekslerini zayıflatmak,
* Toplumsal hafızayı unutturmak,
* Yeni yapılanmalar için zaman kazandırmaktır.
DEM Parti gibi yapılar üzerinden sistem içine nüfuz eden bu ideolojik damar, ilerleyen süreçte "anayasal ve kültürel bir dönüşümün tetikleyicisi" haline getirilecektir. “PKK bitti” algısı bu yüzden yalnızca güvenlik değil, anayasal bütünlük açısından da bir tehdittir.
Sosyolojik Yorum: Terör Bitmez, Form Değiştirir
Toplum bilimi noktasından bakıldığında; terör örgütlerinin ortadan kalkması için sadece silah bırakmaları yetmez. Onları besleyen sosyopolitik zeminin de kuruması gerekir. PKK, bu zemini sadece kırsalda değil, üniversitelerde, STK'larda, kültürel alanlarda da kurmuştur. Bugün DEM Parti’nin söylem dili, Öcalan’ın 2000’li yıllarda kaleme aldığı “demokratik konfederalizm” teorisinin birebir siyasi tercümesidir.
Bu yüzden “PKK bitti” demek, “ideolojik mücadele sona erdi” demek değildir. Asıl tehlike; silahlı mücadele yerine kültürel, kimliksel, sosyal mücadeleye evrilmiş bir yapının sinsice toplumu dönüştürmesidir.
Sonuç: Gerçek Terörsüzlük, Algıdan Fazlasını Gerektirir
PKK’nın kendini feshettiğini duyurması; ne Türkiye’nin güvenliğinin sağlandığı, ne de terörün bittiği anlamına gelir. Bu açıklama bir tuzaktır. Ve bu tuzağa düşmemek için sadece güvenlik güçlerinin değil, medya, akademi, siyaset ve toplumun tüm kesimlerinin bilinçli olması gerekir.
Gerçek “terörsüz Türkiye” ancak; ideolojik temsiliyetin tüm türevleriyle mücadele eden, PKK sonrası dönemde "DEM Parti ve benzeri yapılanmaların anayasal zemin üzerindeki faaliyetlerini inceleyen", bölgesel iş birliklerini engelleyen, terörü sadece bir silahlı yapı değil bir zihniyet olarak gören kapsamlı bir devlet politikasıyla mümkündür.