Bugün 8 Mart…
Bir kutlama günü mü, yoksa bir direnişin yıl dönümü mü?
Ellerinde çiçekler tutan kadınların değil, elleri nasır tutmuş kadınların günü aslında…
Sessizce ağlayan annelerin, “sus” diye susturulan kız çocuklarının,
Hayatının baharında toprağa düşen kadınların günü…
Kimsenin alkışlamadığı, kimsenin değerini tam olarak bilmediği ama her gün yeniden var eden kadınların…
Kadın: Hayatın Ta Kendisi
Kadın, sabah herkesten önce uyanan ama en son uyuyandır.
Kadın, herkesin karnı doysun diye sofraya en son oturandır.
Kadın, kendi hayallerini en sona bırakandır.
Kadın, herkes için koşan ama kimse için durmayan…
O bazen bir anne, bazen bir kız çocuğu, bazen bir kardeş, bazen bir eş…
Ama her zaman bir insan.
Küçük bir kız çocuğunu düşün…
Babası onu dizine oturtur, saçlarını okşar, ona “prensesim” der.
Ama büyüdüğünde aynı kız çocuğu, sokağa çıktığında, iş yerinde, toplu taşımada, kimsenin "prenses" olarak görmediği bir kadına dönüşür.
Bir zamanlar korumak için kollarına aldıkları o kız çocuğu, büyüdüğünde yalnız kalır.
Daha küçücükken "Sen kızsın, yapamazsın" sözleriyle cesareti elinden alınır.
Kadın olmanın, hayata bir adım geriden başlamak olduğunu öğrenir.
Ve belki de en çok şu söz içini acıtır:
"Kadın kısmı sessiz olur."
Ama bilmezler ki kadın, sustukça büyür, sustukça güçlenir ve bir gün öyle bir haykırır ki o sesi hiçbir şey bastıramaz.
Türkiye’de Kadın Olmak
Türkiye’de kadın olmak…
Sevmek bile tehlikelidir. Birini sevdiğinde ya da sevmediğinde öldürülebilirsin.
Gece yürürken anahtarını sıkıca tutmak zorundasındır.
Otobüste, metroda, iş yerinde göz göze gelmemeye çalışırsın.
Bir hata yaparsan tüm hayatın boyunca yargılanırsın, ama bir erkek aynı hatayı yaptığında “insanlık hâli” denir.
Ve en kötüsü de, öldüğünde bile “Ne giymişti? Saat kaçtı? Neden oradaydı?” diye sorgulanırsın.
Kadın olmak, sürekli kendini korumaya çalışmak demektir.
Oysa bir insanın tek derdi yaşamak olmamalıdır…
Kaybettiklerimiz: Toprağa Düşen Kadınlar
Bugün 8 Mart… Ama o kadınlar yok…
Emine yok, Münevver yok, Pınar yok, Özgecan yok…
Ve daha nice kadın…
Sadece kadın olduğu için öldürülen, isimleri unutulmasın diye pankartlara yazılan ama yine de unutulan kadınlar.
Bir kız çocuğu daha babasız büyüyecek çünkü annesi artık hayatta değil.
Bir kadın daha hayallerini gerçekleştiremeyecek çünkü bir adam onun hakkında karar verdi.
Bir kadın daha “Hayır” dediği için hayattan koparıldı.
Bu nasıl bir dünya?
Kadınlar yaşamak için mücadele etmek zorunda kalıyor.
Oysa yaşam, en temel haktır.
Ama Umut Var…
Ve sonra… O kadınlar geliyor aklıma.
Şiddete uğrayıp ayağa kalkabilen,
Haklarını almak için mahkeme koridorlarında bekleyen,
Sırf kadın olduğu için küçümsenen ama asla pes etmeyen kadınlar…
Onlar hepimizin annesi, kız kardeşi, arkadaşı, sevdikleri…
Onlar her yerde, her an bizimle…
Ve biliyorum ki kadınlar, ne olursa olsun yılmayacak.
Çünkü kadınlar susarsa hayat durur, dünya susar, gelecek susar.
Bugün sadece 8 Mart değil… Bugün, kadınların mücadelesinin günü.
Çünkü kadın özgürleşirse toplum da özgürleşir.
Kadın, bir çiçek değildir.
Kadın, bir insandır.
Ve insan olduğu için değer görmelidir.
Bugün, onurlu mücadelesini veren tüm kadınların günü.
Eşit, özgür ve şiddetsiz bir dünyada yaşayabilmek umuduyla…