31 Mart 2024 yerel seçimlerine ittifaksız giren Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) birinci parti konumuna yükselerek kendisi açısından tarihi bir “zafere” imza attı.
Ülke genelinde başarı yakalayan CHP, Samsun’da Atakum’dan ileri gidemedi. Peki neden? Burada pek çok gerekçe yazılabilir, çoğu da doğru olur. Ama bir tanesi var ki bana göre temel neden odur.
Samsun’da CHP yapılanmasının sorunu, hangi arayışa girerse girsin kendi dünya ve siyaset görüşü veçhesinde toplumu ve toplumsal değişimleri merak etmeme, ardından da anlamlandıramama sorunudur. Bu sorunun kökleri geçmişe dayanmaktadır.
Tek parti döneminde Samsun’da görevlendirilen parti ve kamu görevlilerinin halka kaba davrandığı, toplumun farklı kesimleriyle sağlıklı ilişkiler geliştiremediği ve zamanla bu bölgede CHP’ye karşı bir tepki oluştuğu kaynaklarda geçmektedir. Bu durum seçim sonuçlarına da yansımıştır.
Türkiye’de ilk çok partili yerel seçim 1930'da yapıldı. Samsun il merkezinde Serbest Cumhuriyet Fırkası adayı Boşnakzâde Ahmet Resai Bey 3,312 oy ile kazanırken, CHF (CHP) adayı ancak 416 oy alabildi. Ancak, 17 Kasım 1930'da SCF'nin kapanmasının ardından 25 Ocak 1931'de Danıştay Ahmet Resai'nin belediye başkanlığını iptal etti. 1934, 1938 ve 1942 yıllarında yapılan 3 yerel seçim de tek partili dönemde yapılan yerel seçimler olarak kayıtlara geçti.
7 Ocak 1946 yılında kurulan Demokrat Parti, Ekim 1946'da yapılacak yerel seçimlerin mayıs ayında yapılacağının açıklanması üzerine seçimlere katılmama kararı aldı. 3 Eylül 1950 yerel seçimlerinde DP, Samsun’da birinci oldu. 1989 yılına kadar tüm yerel seçimlerde merkez sağ partilerin kazandığı Samsun’da 26 Mart 1989 yerel seçimlerinde SHP adayı Muzaffer Önder kazandı.
27 Mart 1994 yerel seçimlerinde CHP’den aday olan ve seçimi tekrar kazanan Muzaffer Önder’in, seçim çalışmalarında her kesimden oy alabilmek amacıyla parti logosunu öne çıkarmadığı, ekibini sadece CHP’li isimler oluşturmadığı ve bu nedenle partililer tarafından eleştirildiğini biliyoruz.
Aslında bugün Türkiye’de CHP’nin elde ettiği başarı, Muzaffer Önder’in 94 yerel seçimlerinde uyguladığı stratejinin Türkiye İttifakı adı altında uygulanmış olmasıdır. Bu stratejinin ana fikri siyasal kimlikler üzerinden değil evrensel siyasal değerler üzerinden siyaset yapmaktır.
Hukukun üstünlüğü, demokrasi, insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, eşit vatandaşlık, fırsat eşitliği, bağımsız yargı, millet iradesinin üstünlüğü gibi, yani demokrasiye inanan hiç kimsenin itiraz edemeyeceği evrensel değerler üzerinden siyaset yapmak.
Siyasal kimlikler üzerinden siyaset yaptığınızda bazı kesimleri rahatsız eden bir diliniz varsa ya da sadece belli kesimlere sempatik görünen fakat günün sonunda dışarıda bıraktığınız kesimler, ötekileştirdiğiniz, ötelediğiniz kesimler varsa sınırlı bir oy havuzuna hitap edersiniz.
CHP aslında bu farkın sebep/sonuç ilişkisini iki defa tecrübe ederek gördü.
Haziran 2018 genel seçimlerinde %22,6 oy alan CHP, Mart 2019 yerel seçimlerinde %30,12 oy aldı. Mayıs 2023 genel seçimlerinde %25,80 oy alan CHP, Mart 2024 yerel seçimlerinde %37,76 oy aldı. Parti öne çıktığında %25 seviyesinde olan CHP, adaylar öne çıktığında %38’e ulaşmayı başardı.
Genel Başkan Özgür Özel’in kurultay sürecindeki söylemleri ve yerel seçim sürecindeki söylemleri farklı oldu. CHP üst yönetimi kurultay sürecinde sağdan sola geçmekten bahsediyordu. Sağcıları tasfiye etmekten bahsediyordu. Söylemlere bir sol-selefilik hakim olmuştu. Fakat çok hızlı bir biçimde CHP bundan vazgeçti. Aday listesine baktığınızda Kılıçdaroğlu'nun aday göstermeye cesaret dahi edemeyeceği insanları yeni yönetim aday yaptı. Bu yaklaşımı seçmen satın aldı. Böylece CHP modern bir ülkede yaşamak isteyen, Türkiye’nin gelişmesini, ilerlemesini arzulayan tüm kesimleri etrafında toplayarak siyasi alanını genişletti. Rakibinin siyasi alanını daraltarak, Erdoğan’ı ve Cumhur İttifakı’nı sınırlı bir zümreye hapsetti.
CHP’de Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu diye iki büyük aktör var. İkisi de sağ kökenli fakat sağ seçmenler üzerinden değil CHP'nin büyük ölçüde rol aldığı bir seçmen kitlesi tarafından bu pozisyon onlara bahsedilmiş durumda. CHP’nin Büyükşehir adayları içerisinde en yüksek oyu (%60,44) MHP kökenli Mansur Yavaş’ın aldığı gerçeği ise ayrıca dikkat çekici.
Samsun’da CHP yapılanması ağırlıklı olarak ‘sosyalist’ aktörlerden oluşuyor. Bu kişiler ideoloji üzerinden siyaset yapmayı doğru buluyor. Parti içinde CHP’nin “kurucu kodlarına” dönmesi gerektiğini savunanlar da var.
CHP’nin kurucu kodlarına dönmesinin ne CHP’ye ne de CHP’nin etrafına toplanmış muhaliflerin derdine derman olacağı yok, bu görülüyor. CHP’yi gerçek manasıyla sol, sosyal demokrat kılmak teklifinin durumu daha da müşkül. Çünkü Türkiye’de emek odaklı bir sol, sosyal demokrat hareketi güçlendirmek, CHP’yi bu türden bir sosyal demokrat parti yaparak oy havuzunu genişletmek zor. Bu türden bir partiyle Erdoğan ve Cumhur İttifakı karşısında seçim kazanmak olacak iş değil. Hele de emek odaklı olduğunu iddia eden partilerin ne yapabildikleri ortadayken.
Ülkemizde muhafazakâr mahallenin demokrasi ve vicdan ötesinde öncelik verdiği kimlik odaklı davranması gerçeği kadar CHP seçmeninin de bir kimlik seçmeni olduğu bir gerçek. Nasıl dini bütün olmak ile yobaz olmak, geleneklerine bağlı olmak ile bağnaz olmak farklıysa CHP içinde de eski alışkanlıkları olan bazı tutucu yapılar Samsun’da CHP'nin gelişmesine, ilerlemesine engel oluyor.
Samsun’da CHP açısından seçim sonuçları Türkiye geneline kıyasla hüsran olsa da tüm aktörler kendi oyun stratejisinden çok emin, pozisyonuna aşık. Herkes akılcı siyasi stratejiler uyguladığını, her hamlesinin en doğrusu olduğuna tutkuyla inanarak bir diğerine daha büyük siyasi kayıplar verdirmenin peşinde. Diğerlerinin kaybını hedefleyen stratejinin aslında kendi kaybının da, partinin kaybının da olacağının farkına varan henüz yok.
Seçim başarısızlığı üzerinden birbirini suçlamak yerine yapılması gereken, rasyonel bir muhasebe yaparak eksik yönleri tespit etmek ve bir bakıma alışılagelmiş kalıpların dışına nasıl inandırıcı bir şekilde çıkılabileceğini tartışmaktır.
Genellediğimizde kimlik üstünden kutuplaşmış ana fay hatlarını bırakarak mevcut rejime alternatif refah ve farkı yaratacak bir söylemi kitlelere ulaştıracak aktörleri üretmeye çalışmak.
Al Jazeera Türk’te yayınlanan “Muhtaç Olduğumuz Fikri Devrim” adlı yazısında Moncef Marzouki, “sürekli hareket/devinim halindeki bir dünyayı sabit düşüncelerle anlayamaz ve geliştiremezsiniz” diyor.
Belli bir ideolojinin arkasında kayıtsız şartsız saf tutarak değil, soğukkanlı ve derinlemesine düşünerek, kendi medeniyetinin değerlerinden ve insanlığın birikiminden en azami şekilde faydalanarak elde edilmiş fikirler kümesi ile geleceğe dair yol haritası belirlemeliyiz.
İnsanlarımızın beklentilerini ve taleplerini sorgulamayan, kulağını millete vermeyen, kendi doğrusunu millete dayatan politika yapma alışkanlıklarımızı değiştirmek zorundayız. Hayallerimizi ön kabullerle, ön yargılarla sınırlamaktan vazgeçmeliyiz.
Ben de üzerime düşeni yapacağım. Sorumluluk almaktan kaçmayacağım. Ama fedakarlık yapmaktan da geri durmayacağım. Gerekirse en geniş mutabakatın parçası olan bir anlayışta duracağım. Önümüzdeki süreç için konuşmam ve dinlemem gereken herkesle temas ederek, ilerleyeceğim.
Partinin önünü kimsenin kapatmaması lazım.
sefa aşar ismi de samsun ve yeni chp için bir kazanım. tıpkı serhat türkel, cevat öncü gibi.
A’dan Z’ye katılacağım bir tespit ufak bir ekleme yapmak lazım CHP klasikleşmiş kendi tabanından başka ithal oy devşiremiyor diyebiliriz.
Katılmıyorum sayın aşar...senin dediğin gibi olsaydı. CHP Samsun'da 1977 de 1999 da birinci parti olmazdı.
Yani bütün bunlarda Samsun halkının hiç bir suçu yok diyorsun. Bunu diyen kişinin 10 Kasımlarda Samsuna gelip, ana caddede durup, kaç tane aracın saygı duruşunda bulunduğunu görmesini isterim. Değişim isteniyorsa herşey bir partinin kendisini değiştirmesine bel bağlanmaz. Toplum da kendini değiştirecek, eğitecek ve değişime hazır hale getirecek. Değişimi arzulamayan toplumlar, her zaman değişenlerin arkasında kalır. Samsunun başına gelen de budur.
Teşkilat başkanları ve bazı yöneticilerin kendi adaylarını değilde başka adaylara destek verdiği söylentileri rivayet olunmakta …..Ayrıca başarısız olan yönetimlerin istifası ve yeni oluşumlar yani değişim
Chp, Türkiye genelinde hangi politikayı uyguladıysa Samsun' da da aynı politikayı uyguladı. Demek ki işin içinde başka numaralar var.
Ak parti bitmenim eşiğinde ak parti herkezi kendinden uzaklaştırdı en basiti kazandığı belediyelerde çalışanlarla uğraşmayı bırakacak ak partiye en büyük oy kaybını yaşatan intikam hırs ego sahibi olan kişilerdir göreceksiniz iktidar olamayacak artık durmak bilmeyen hayat pahalılığı insanlara üstten bakan bir yönetim şatafat içinde olan belediye başkanları ve yönetimleri vatandaşa kulağı sağır bir iktidar kaybetmeye mahkumdur