Haddi aşmak ile hak aramak arasında kıldan ince bir fark vardır. Zaten hep bu çizgiyi tutturamamanin acısını yaşamıyor mu insanoğlu...
Hayatın akışı içinde, insanoğlu sık sık haddi aşma tuzağına düşer ve ardından acı sonuçlarıyla yüzleşir. Hak aramak ile haddi aşmanın arasındaki kıldan ince çizgiyi tutturamamanın insanı nasıl harabeye çevirdiğini görmek zor olmasa gerek. İşte bu acı gerçeklerle dolu iki yol, pek çok açıdan insanın başarısızlığına neden olmuştur.
İş hayatımızda, inançlarimizda, aile bağlarımızda ve hatta davalarımızda haddi aşmak ya da hak aramak arasındaki çizgiyi doğru tutturamadigimizda, yarattığımız sorunların altında nasilda eziliyoruz öyle değil mi? Haddini bil(e)meyen, duruşunu ve sorumluluklarını tam anlamıyla ifade edemeyen bir toplumda, huzurun ve adaletin tesisi uzak bir hayal olarak kalır.
Hepimizin belirli bir yerde durması, sınırlarımızı aşmamamız gerektiği gerçeğini kabullenmemiz, yaşam boyunca karşılaştığımız tüm zorlukları aşmamızın en büyük formülüdür. Haddimizi bilmek, hak aramanın huzurunu bulmamıza, doğruluk ve dürüstlüğün bizi doğru yolda tutmasına yardımcı olur.
Unutmayalım ki, insanlık onuru ve değerleri, haddini bilmekten, adaleti sağlamaktan ve sevgiyle yaşamaktan geçer. Sınırlarımızı aşmadan hak arayan, duruşunu ve sorumluluklarını bilen bireyler olarak, birlikte daha güzel bir dünyanın kapılarını aramak varken; hep haddi aşmanın zararlarını çektik tarih boyu...
Anlamlı ve huzur içinde bir yaşamın anahtarı, haddi aşmanın cazibesine kapılmadan, hak aramak ve doğruluktan şaşmadan ilerlemekte yatar.
Sevgi ve saygı ile dolu bir yaşamın kapılarını aralamak umudu ile...
Allah'a emanet olunuz.