Mahalli İdareler yöneticilerini bugünlerde tüm partilerin belirleme çalışmaları devam ediyor. Hemen her partinin farklı kriterleri olsa da, genel manada benzerlikler söz konusu edilen sistem aynı minval üzere işlemektedir.
Tüm partilerde olmazsa olmaz kriteri, kazanabileceği aday kim olursa olsun onunla yola yürümek, aday olarak onu ön plana çıkarmaktır. Pragmatist olan bu anlayışa göre adayın adamlığının, duruşunun ve o partinin misyonun belirlenen şahısta var olup olmaması çok da önemli değildir.
Bu tür partiler için dava, temel inanç, dürüstlük, kişinin gerçek anlamda ŞEHREMİNİ olup olamaması değil, o il, ilçe veya beldeyi belirlediği şahısla kazanabilmesi hedeflenmektedir.
Sizin - varsa- misyon ve değerlerinize uygun olup olmadığı değil, parti ambleminiz ve önünüzdeki beş yıllık yönetim esnasında o mahalden temin edebileceğiniz her tür siyasi ve ekonomik rantınızın sağlanmasıdır.
Nitekim yıllarca fikir ve eylem planında ayrı düşünüp bunu sokak çatışmalarıyla besleyen ve körükleyen partiler ve mensupları bugün sadece o mahalde milletvekilliğini veya belediye başkanlığını kapabilmek için, amacı sadece para kazanmak olan ve ciddi transfer bedelleriyle birbirlerine rakip spor takımlarında oynadıkları halde karşı takıma transfer edilen sporcular gibi, başkan ve vekil adayı transfer eden siyasi yapıların bir çoğu üzülerek ifade ediyorum ki, siyasal sömürü ve birer rant kapıları haline gelmişlerdir.
Başta büyükşehirler olmak üzere, en çok rant sağlanacak illerde partilerin karşı takımlardan yaptıkları transferlere bakınız. Bunlar maşallah eski ideolojik kavgalarını, değer ve misyonlarını bir tarafa koyarak, bu ilin belediye başkanlığını kazanayım da nasıl ve kiminle kazanırsam kazanayım! Ama önemli olan o şehrin mahalli yönetimini ele geçirmek, o beş yıl içerisinde kendine ve yandaşlarına ne kadar çıkar sağlayabilirse onu sağlama gayreti içerisinde olmaktır.
Sınırlı sayıda dürüst kalabilen olsa da, bir veya bir kaç dönem başkanlık yapıp akçeli ve benzeri kirli işlere bulaşmamış olanları bulmak oldukça zordur. Devlet gücünü elinde tutanlar bu konularda belki yaygın olan kendi taht-ı idarelerinde bulunan bu tür belediyeleri gücünü kullanarak afişe etmemek veya yargıya taşımamak hususunda daha mahir davranarak, bu tür vakaların azlığını düşünmek mümkündür. Ancak benzeri usulsüzlükler bilinen ve hatta zannedilenden daha fazladır. Bunu ne zaman farkediyoruz, o mahalde yapılan seçimlerle belediyeler el değiştirdiği zaman görülüyor. Ama ne yazık ki, kimse devr-i sabık yaşatmak istemiyor. Biliyor ki, bugün ona, yarın da bana. Belki ben de aynı akibete düçar olacağım. Hep bu usulsüzlükleri yapanların yanında kar kalmıştır ve atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiştir.
Öncelikle başkan adaylarını belirleyenlerin, hem temsil ettiği siyasi misyonun, hem de kendi inanç değerlerinin aday üzerinde ne kadar tecessüm edip etmediğine bakmaları önemlidir.
Vaktiyle vekili olduğum partimin önemli ve çok büyük bir ilinde il başkan adayı belirlemeye bir komisyonun başkanı olarak gitmiştim. O ilin söz sahibi etkin ve yetkin vekillerinden birisi bana; “Hocam, filan şahsı il başkan adayı olarak niçin dinlemediniz?” diye sitemde bulundu.
Ben de, ilin büyük ve bir üniversite şehri olduğunu, söylediği şahsın ilkokul mezunu bir iş adamı olmasının o il için yeterli olamayacağını, kaldı ki partimizin, bu konuda prensip kararı da olduğunu ifade ettim.
Bana söylenen şey aynen şudur;
“Benim için il başkanının üniversite mezunu olup olmaması değil, ilin havaalanına gittiğim zaman beni kaç arabayla karşılayacağıdır. Senin o aday diye ismini tavsiye ettiğin kişiler beni 20-30 araçla karşılamada bile zorlanırken, benim dediğim şahıs en az 300 araçla beni karşılar.”
Evet verilen cevap ve siyasi bakış bu olunca aday belirlemelerin nerelere, hangi tür ilişkilere evrildiğini görmek mümkün.
Siyasi partiler, aday seçici kurullarını belirlerken, kılı kırk yarmalı, o şahısların Allah ve varsa davaları, parti misyonlarını göz önünde bulundurarak tam hakkaniyet içerinde karar vermelidirlerً.
Bana kimse biz anket yaptırdık, filan veya falanlar anketten çıkmadı, teşkilat temayüllerinde yer almadı mavalını okumasın. Tüm bunların nasıl ve ne tür yönlendirmelerle yapıldığını bilen birisi olarak ifade ediyorum ki, tüm siyasal iktidarlar mahalli idarelerdeki varsa başarılarıyla genel idareyi ( parlamento ve hükümeti) oluşturmuş, ele geçirmiş, yine iktidarlarını da yozlaşan ve kirlenen yerel idareleriyle kaybetmişlerdir.
Ortalıkta böyle bir puslu hava var mı? Tüm partiler kendilerini ciddi anlamda çek edip, adalet, insaf ve dürüstlük terazisinde tartmaya mecburdurlar. Bu konuda farklı değerlendirmelerimi, bir başka makalemde yapma umuduyla sizleri Allah’a emanet ediyorum.
“Benim için il başkanının üniversite mezunu olup olmaması değil, ilin havaalanına gittiğim zaman beni kaç arabayla karşılayacağıdır. Senin o aday diye ismini tavsiye ettiğin kişiler beni 20-30 araçla karşılamada bile zorlanırken, benim dediğim şahıs en az 300 araçla beni karşılar.”
Altına imzamı attım. Eksiği var, fazlası yok ve çürümüşlük her alanda zirvede
Değerli hocam mevcut durumu güzel özetlemiş siniz teşekkür ederiz. Ülkemizde gelir dağılımı bukadar adaletsiz ve toplumun yarısı açlık sınırı altında geçinmeye zorlanırken tepe idaresi israf şatafat saltanat içinde lale devri yaşarsa üstelik bunu dışarıdan alınan yüksek faizli borç paralarla yapıyorsa alt kademede milletin parasıyla saltanat sürer ne demişler imam yellenirse cemaatin ne yapacağı malum boşuna balık baştan kokar dememiş atalarımız. Allah insaf ve vicdan versin.