1985-1991 yılları arasında Havza müftüsüyken zaman zaman, Sulucalı Ali Efendi ismi ile maruf, Nakşi tarikatının Halidiye kolunda ders veren Ali Yücel hocaefendi hazretleri’ne ziyarete giderdim.
Bir defasında ayrılırken; Hocam dua buyrunuz! diye istirham da bulunmuştum. O da bana yaşadığı bir olayı anlatarak, ciddi bir nükte ile o anlamda önem arz eden bir ders verdi.
Dediler ki, Ağrı ilinden bir hoca efendi, bizim mahallenin camisine imam olarak tayin edilmiş. Doğu usulü medrese tahsili almış, Arapçası ve dini malumat oldukça güzel bir hoca efendi. Zaman zaman cemaat tarafından methini duyuyor mutlu oluyordum.
Herhalde etrafta ziyaret edilecek, yaşlı hoca veya erbabı tasavvuf var mı diye cemaate sormuş, ona da bu fakiri tavsiye etmişler. Bir gün bana geldi, uzun uzun sohbet ettik. Birbirini keşfetmeye çalıştık. Gerçekten alim ve maneviyatı olan bir hoca olduğuna kani oldum. Allah için birbirimizi sevdik. Ayrılırken bana, sizin gibi; "Hocam bana dua buyrunuz" dedi. Ben de kendisine; "Allah seni cemaatinin şerrinden korusun" diye dua ettim.
Hoca duamı çok garipsemiş, hatta hayret etmiş, günlerce kafasında yoğurmuş. Çok yakın bir iki arkadaşına da söylemiş. Aradan kısa bir zaman geçti. Mahallede hoca efendi ile ilgili dedikodular çıkardılar.
Yok hoca Hizbullahmış, yok hoca falan gruptanmış, filan tarikattanmış, hatta buraya sürgün gelmiş gibi, bir yığın tezvirat yapılmış. Bunları ben de zaman zaman duymaya başladım. Tabii çok üzüldüm. İki hafta sonra hocaefendi yine bana geldi ve dedi ki; "Hocam siz o duayı, yani Allah seni cemaatinin şerrinden korusun temennisini yapınca, hayret etmiş biraz da üzülmüştüm. O duaya amin dememiştim, onu şimdi bir daha yapın da can-u gönülden bir amin diyeyim. Meğer sen, gerçekten ehli keramet ve eli öpülmeyi hak eden bir hocamız mışsın. Müsaade buyur, mübarek ellerinizi öpeyim. Demek ki, benim cemaatim, hem de cami cemaatim hakkımda en olmayacak, abuk subuk iftira ve tezviratta bulundular. Hepsine hakkımı helal ediyorum. Evet işin hakikati buymuş."
Bunu bana anlattıktan sonra, dedim ki, hocam ben de bu duadan nasibimi aldım. Elbette bunu ifade ederken, ekserisi samimi, dürüst ve güvenilir olan tüm cemaatimiz ve müslümanları bundan tenzih ederiz.
Nitekim, benim için de öyle oldu.
1991 yılının Ocak ayının ikisinde, 32 günlük bir kız çocuğu ve üç erkek evladımla, zemheride Havza Müftülüğümden Akçakoca’ya tayinim çıkarıldı. Hem de cami cemaati ve Musalli olan, siyaset kisvesine bürünmüş bir kısım insanlar tarafından. Hayat tüm bu cilveleri ile bizleri her an imtihandan geçiriyor. Önemli olan her şartta, Allah'ın rızasını aramak ve onun emirlerine ram olmaktır.
Bütün Allah dostlarını rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum.
Bu olayı niye anlattım? Hangi kulvarda mücadele ederseniz ediniz, mutlaka en yakınlarınızdan ve en çok yardımınız dokunanların, çok kere size zarar verdiğini göreceksiniz.
Onun için derler ki “; احفظ نفسك من أحسنت”
"Kime iyilik ettiysen sakın ondan nefsini.." demektir.
Yani siz, birilerine iyilik yapmış olmanız karşılığında, bir kötü muameleye maruz kalabilirsiniz. Durumun böyle olması, sizin iyilik yapmanıza engel teşkil etmemeli.
"Balık bilmezse, halik bilir" gerçeğiyle hareket edilmelidir. Yoksa bu durum asla iyilik yapmayınız anlamına gelmez. Sonucunu bil, ecrini de ahirette Allah’tan bekle!...
Allah’a emanet olunuz.
Değerli hocam İmamlık yapıp da cemaatinden benzerini yaşamayan yoktur sanırım.