Ablamın en küçük kızı Asuman Ateş, Receb-i Şerif'in 26. Miraç Gecesi irtihal-i darı beka eyledi. Rabbim mekanını cennet, makamını ali eylesin.
Samsun Gazi Devlet Hastanesinde uzun yıllardır çalışmaktaydı kızımız, doğuştan tek böbrekli olarak hayatını sürdürdü. Bundan dolayıdır ki, bir çok farklı rahatsızlığın tetikleyicisi olan böbrek yetmezliği nedeniyle, takribi yedi sekiz senedir, haftada üç kez diyaliz tedavisi alarak idame-i hayat etmeye gayret etti.
Türk toplumu çeşitli saiklerle gerek kadavradan, gerekse canlı organ bağışı konusunda çok gerilerde yer alan ülkelerdendir. Halbuki, müslüman toplum bilmektedir ki, bir canın kurtarılması bütün insanlığın kurtarılması gibidir. Hayatın idamesine imkan sağlamak, ne büyük bir manevi mükafat vesilesidir!
Elbette ömrün süresini belirleyen Rabbimizdir, ancak insanlara düşen vazife, hayatın sağlıklı devamı için yapılması gereken meşru olan her şeye tevessül etmektir. İşte bunlardan da birisi, tıbbın bu derece ilerlediği bir zaman diliminde hayat kurtaran faktör diye adlandırılan organ naklinin yapılabilmesi için toplumsal bir seferberliği başlatmaktır.
Bizim bu konularda en büyük hatalarımızdan birisi de, empati yapamamak, diğergam olmamak, kendimizi karşımızdakinin yerine koyamamaktır.
Geçtiğimiz günlerde, bir gazetedeki köşe yazarı hanımefendi kardeşimiz, “..mademki ilgili kurumlar, belediye ve mülki idareler üzerlerine düşeni, nezd-i ilahi ve yasların amir hükümlerini yerine getirmiyor, aleni köpek saldırıları sonucu cinayetlere, yılda onlarca insanımızın ölümüne sebep oluyorlar, o halde artık nefsi müdafaa sadedinde iş vatandaşa düşer, gerekirse canı yanan, gencecik evladını köpeklere meze olarak sunmaya sebep olanlara rağmen kendisi köpekleri etkisiz hale getirir ve itlaf eder, öldürür…” mealinde bir yazı yazdı.
Gelin görün ki, bilcümle köpekperestler ayağa kalkarak bu kardeşimize yüzlerce dava açılması için standart hazırladıkları dilekçe modeliyle mahkemelere baş vurulması için seferberlik başlattılar. Şimdi bu insanların kendi çocukları köpeklerin dişleri arasında parça parça edilip, katil köpekler tarafından öldürülseydi, acaba bu tarz bir yaklaşım sergileyebilir miydi? Demek ki, bir kısım insanlar için hak, sadece kendine verilmesi gereken bir değerdir. Diğer insanların hakkı, bir hayvan olan köpekten daha değersizdir. Bu ne kötü bir ego, insanlık dışı bir anlayıştır?
Böyle bir parantez açmamın sebebi, organ naklinde de, insanlar bir candan yakınını kaybetme karşısında, canlı insandan alınması halinde, onun hayatına nakıse getirmediği ilmen ve tıbben kabul edilen bir fedakarlığın yapılmamasının ölümcül sonuçlar doğurduğunu görmemek zannımca bir manevi vebaldir de. Hele hele, bunun kadavradan yapılmasında hiç bir beis olmasa gerek.
Dinen, bir kaç istisnası dışında organ bağışlamanın, ölenin vasiyeti veya yakınlarının rızasıyla, hayati öneme haiz organlarının bağışlanması tecviz, hatta teşvik ve tavsiye edilmiştir.
İslam açısından durum bu olmasına rağmen, doku uygunluğu teşhis ve tesbit edilen öncelikle yakın akrabalar olmak üzere hiç bir maddi karşılık olmaksızın, sadece insanlık, bir hayatı kurtarma adına ve her şeyden önce de Allah’ın rızasını kazanıp cennete girebilme adına yapılmalıdır.
İnsanlar bunu kendileri yaşayınca daha iyi anlıyorlar. Asuman hanım kızım, kıymetli yeğenim, daha 47 yaşındayken, bir ömür boyu tek böbrekle hayata başlamış, senelerce diyalizde hayat mücadelesi vermişken, uygun bir donerin bulunamaması sonucu, 26 Ocak 2025 Pazar, mübarek Mirac gecesi Rabbine mülaki olmuştur.
Elbette bu bir ilahi karar ve tayin edilen vakt-i merhuna bağlı bir sonuçtur. Ancak, İslam nizamı her konuda müslümana meşru olan esbaba tevessülü emreder.
Biz bu konuda, elimizden geldiği kadar, ilgili sağlık bakanları dahil süreçte katkı sağlanması için ricacı olmamıza rağmen, sağlık şartlarının elvermediği, yeterli organ bağışının kifayetsizliği ve takdir-ilahinin neticesi yavrumuzu sahine, merhametlilerin en yücesi olan Allah’ın rahmetine tevdi ettik.
Kendisi ehl-i tarik, ehl-i sünnet bir cemaat içerisinde hizmet eden kıymetli evladımız, bu kirletilmiş dünyadan, alem-i berzaha oradan da dar-ı bekaya rıhletini başlatmıştır.
Rabbim mekanını cennet, manzarını Cemalullah ve şefaat-i Muhammediye olarak,
hamd sancağı altında, arşının gölgesinde buluşmayı hepimize lütfeylesin. Onun ve tüm eslafımızın ruhlarına binlerce FATİHALAR!….
NOT: Bizzat cenazeye katılan ve bilahare taziyeye gelen, telefon ve mesaj yoluyla hüznümüzü paylaşan tüm kardeşlerime teşekkür ve dua ediyor, selam, sevgi ve saygılar sunuyorum
birinci sorum başa gelincemi bu tür yazı yazılır? ikinci sorum sayın vekil siz organ bağışında bulundunuzmu?
Gıcık oluyorum senin gibi yazar kılıklılara, başınıza gelmeden yazmadığınız için.Bu yazından başka organ bağışıyla ilgili yazın varsa sözümü geri alıyorum.Senin gibilere yazacak çok şey var da gerek yok...