Kıymetli oğlum Muhammet Fatih’imin, aramızdan ayrılışının ikinci seneyi devriyesi olan 7 Mayıs 2025 Çarşamba günü, onu tekrar rahmet, minnet ve mağfiret dileklerimle yad ediyor, Allah'ın sonsuz rahmetinin onun ve tüm ölenlerimizin üzerinde olmasını diliyorum.
Evet, tam iki yıl oldu aramızda yoksun. Madden aramızdan çıktın ama, gece ve gündüz her an ve her yerde hatıralarınla hayal dünyamın merkezinde yaşıyorsun.
2023 yılının (14 Mayıs 2023) milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçim yılı olması nedeniyle, mayıs başında Sayın cumhurbaşkanımızın 4 Mayıs 2023 Perşembe günü Samsun'daki mitingi öncesi, il ve ilçelerde çalışma yapmak üzere arazideydim. Hatta bir gün önce, genç yaşında bir kardeşimiz Ladik ilçesi İbi köyünde kalp krizi sonucu vefat etmiş, çarşamba günü onun cenazesine katılmıştım. Babası ve ailesine taziyelerde bulunurken, ben nereden bilebilirim oğlum Sincan’daki evinde, kalp krizinden hayatını kaybetmiş ve ölü halde defni için ailesini bekliyor olsun. Çok acı çok üzücü bir tablo.
Siz 4 Mayıs Perşembe günü Samsun mitingi için seçim bölgenizdesiniz, ancak oğlunuzun vefatından bihabersiniz. Cumartesi günü için Vezirköprü ve Havza bölgesinde bana program yapılmıştı ki, oğlumun komşusu beni telefonda aradı ve kaç gündür Fatih’in evinde bir hareket olmadığını söyledi. Bunun benzerini birkaç sene önce, bir kez daha yaşamıştım ve hep o korkuyu içimde taşıyordum.
Bir gün bana yalnız o delikanlının ürküten haberi gelebilir diye. Cuma akşamı gelen o haber, kısa bir zaman sonra eve intikal eden kardeşim ve bir yakın dostumun vesilesiyle, üzücü sonucuyla teyit edildi. Yıkılmıştım, tarifi mümkün olmayan bir acıyla çökmüştüm. Evet, 46 yaşında bir evlat, yalnız yaşadığı evinde emanetini hakka teslim ederken, yanında ne anne, ne baba ve ne de kardeşler vardı. Yalnız bir garip gibi, huzura vardı. Diliyorum ki bu yalnızlık ve gariplik ona cennet kapılarının açılmasına, Rahman’ın sonsuz lütüf ve ihsanın sunulmasına vesile olsun.
Sevgili oğlum! Evet 13 Haziran 1994’te merhume validemi, sebebi hayatım olan annemi Akçakoca müftüsü iken ikamet ettiğim hanemde, ellerimle rahmana uğurladım. Üzüldük.. Anne, sebebi hayatın olan anne evinizden 45 yıl sonra çıkan ilk cenaze ve anne acısı... Onu yaşadık.
Ardından takriben üç yıl sonra 11 Mart 1997 günü sabah saat 7:00’de kollarımın üzerinde Yasin ve dualarım arasında, babamı ebediyete uğurladık. İkinci ve büyük bir acıyla yeniden sarsıldık. Bundan tam 26 yıl sonra 6 Mayıs 2023 Cuma akşamı merhum oğlumun ölüm haberini aldık, 7 Mayıs günü köydeki anne ve babamın sevgili kollarına emanet ettik. Anne acısı, baba acısı, evlat acısı ve takriben yedi ay sonra, ikiz gibi büyüdüğüm benden iki yaş büyük olan ama yaşadığımız müddetce hayatın neredeyse tamamına yakınını beraber yaşadığımız, paylaştığımız muhterem ağabeyimi kaybettik ve 21 Aralık 2023’te de, diğer bir ifadeyle aynı yıl içerisinde iki ateş kor olarak yüreğimize düştü.
Ardından dayıoğlu, biricik teyzem ve ablamın en küçük yavrusu Asuman kızımızı Rahman’ın mağfiretine tevdi ettik. Mesleğim itibarıyla çok cenazelerde bulundum. Tezkiye ve taziye sunumları yaptım. Hep söylediğim bir hakikat var. O da şudur; siz yaşadığınız müddetce bir çok acıyı mutlaka ama mutlaka içinizde bir sızı olarak yaşayacak ve sevdiklerinizin acısıyla kavrulacaksınız. Sabır ilk sadmede verilen tepkidir. Eğer siz bir ölüm veya bir musibet karşısında sarsılır ilahi imtihanın şuurunda olamazsanız sadece öleninizi değil, aynı zamanda sabır nimetinin güzelliğini de kaybetmiş olursunuz.
Allah Resulü aleyhisselam, kendi mübarek elleriyle yedi evladının altısını toprağa tevdi etti. Üzüldü, mahzun oldu, gözyaşları akıttı ancak bize hep o sabrı ve metaneti öğretti. Göz, yaş akıtacak, kalp mahzun olacak ama insan da ilahi hükme razı olacak. Biz bu gerçeği biliyor ve ona göre hareket etmeye çalışıyoruz.
Sevgili oğlum Muhammet Fatih'im!
Tam iki yıldır senin hasretin ve özleminin içerisindeyiz. Ölümünden kısa bir müddet sonra, bir canlı cenaze gibi senin adına ve sıcağı sıcağına yapmayı düşündüğüm HACC- I BEDEL’imle, o mübarek beldelerde, başta annem ve babam olmak üzere bütün ölenlere ama özellikle de senin adına, hac yaptığım için sana çok dualar ettim. Rahmana yalvardım. Ey Rabbim dedim! Sen kerimsin, sen affetmeyi seversin, oğlumun bütün kusur ve noksanlarını affet, bağışlananlara dahil et!Ona lütfu da muamele et. Varsa üzerinde hakkımız hepsi helal olsun. Sen de hukukullaha taallük eden haklarını bağışla. Onu cennetinle ve cemalinle şereflendir.
Bayram sabahı Kabe’nin huzurunda hüzünlü halimle dualarım arasında yazmaya çalıştığım şiirimle tekrar seni, ölümünün ikinci yıl dönümünde Fatihalarla ve HATM-İ KUR’AN’larla yâd ediyorum. Kabrin nur mekanın cennet olsun yavrum.
Biz de yakında yanında olacağız.
“Küllü atin garip” ; her gelecek yakındır. Mutlaka geleceğiz. Rabbim bizlere de TİKAVET-İ KUR’AN ve SELAMET-İ İMAN nasip eylesin. Rabbim bizleri, bütün ölenlerimizle cennetinde buluştursun!
Kabe’nin huzurunda yazılan şiirimle seni tekrar rahmetle yâd ediyorum.
KA’BE’NİN HUZURUNDA
Oğlum! Canım, ciğerparem!
İlk nur-u çeşmim,
benim Fatih’im!
İki ay oldu sen bu sufli dünyadan
Rıhlet-i dar-ı beka eyledin!
Ramazan Bayramında hayatta,
Bu bayram, terk-i dünya eyledin.
Yaktın ciğerlerimi,
tüm varlığımla beni
hak ile yeksan eyledin!
Nedendir, senin gün geçtikçe ayrılık
hüznün diner diye umut ederken,
Geçen her an seninle olan beni,
Billahi ruhumla
göz yaşlarıma
Esir-i biçare,
hüzne gark eyledin!
Belki de hüzün ve kederimin ziyadeleşmesi ondandır..
Aynı şehirde yaşadık,
Ayrı dünyalardaymışız gibi...
Tüm hayat hikayen,
edvarı ve encamıyla
canlanınca gözümde,
Muhasebe-i nefsim kemiriyor bedenimi,
ruhumu...
Ve diyorum;
şiddeti her an artan
bu elem-i firak ondandır.
İsyanım yoktur haşa!
seni veren kudretin takdirine
ne haddim!
Azametinin zebunu olduğum,
Vakti saati gelince seni alan,
bizi de ayrılığın hüznüne salandır.
Biliyorum, zaman bizim içindir,
O’nun için, vakit bir andır.
“Kün” deyince varolur,
“fe yekün” le her şey yok olur,
O’na mutlak borcumuz
kullukta huzur bulmak
ve ölüme mahkûm bir candır.
Evlat acısı derlerdi bilmezdik!.
Ne yamanmış bu acı ki tadınca
Biz de, evet biz de şimdi anladık.
Evlat!
Biz şimdi senin acınla yandık.
Alemlere rahmet,
son Nebiydi o Ahmed,
Muhammed Mustafa’ydı,
mübarek elleriyle
Altı evladını göz yaşlarıyla toprağa koyan..
Ah o Toprak!
sen, kara toprak!
Nice canları sinelerden koparıp
Bağrına esir eyledin!
Ölüm gerçeğini silinmez yazılarla,
Bir kez daha kalplere hak eyledin!
Seni sağken;
gel umreye götüreyim,
Ola ki ruhuna, yaşantına iyi gelir umuduyla candan istedim.
“Ben şeker hastasıyım,
ateşlerde yanıyorum,
bunalır, sizi de bunaltırım” derken,
Biz senin yanan bedenini de farketmemişiz be oğul !
Şimdi ben, hasta bedenimle,
Allah için sana hacc-ı bedel yaparken,
Menasiku’l-Haccı seninle ifa ediyor,
senin gözlerinle baktığım her yerde seni görüyor,
göz yaşlarımla
seni sarmalıyorum oğul!
Ah oğul !
Ne olurdu,
sadece ruhunla değil,
bedeninle, şekerden yanan o teninle,
milyonlarla hüccac arasında
ama sadece benimle,
evet yalnız benimle;
Ben de seninle
Rabbe el açıp dua eden olsaydık!
Seninle koşsaydık mesa’da..
Seninle yürüseydik
yan yana tavafta
Kabe’de metafta.
Seninle vakfe yapsaydık
Arafatta.
Cemerat için taşlarımızı Toplasaydık Müzdelifeden,
Şeytanı da taşlasaydık Mina’da.
Rabbim kavuşturur bizi umarım
Arzumuz olan Cennet-i a’lada..
Haccın mübarek,
mebrur,
Sa’yin, amelin meşkür,
Ahiret azığın
ve ticaretin len tebur,
Rabbim cennetine eylesin kabul.
Dönersem şayet
ziyaretçiler,
Beni değil,
bilesin seni ziyaret edecek.
Fatihalarla sana dua edecek..
Seni ben ve sevenlerin
her zaman
Rahmetle yadedecek..
Ve bir gün ecel gelip beni alıp
sana gelecek,
İşte baban diyecek!
Sen öldüğünden beri
ciğeri püryan olan bu adam..
Helalleşin,
koklaşın,
kucaklaşın
Ve bir daha ayrılmayın diyecek..
Bir ba’sü ba’de’l- mevt gelecek,
Orada herkes
nefsi nefsi diyecek.
Ya Rab!
o günümüze imdat eyle!
Annemi,
babamı,
bütün mü’minleri,
Beni de
oğlumu da affeyle.
Cennet ve cemalini lütfeyle.
Cehennemden azadeyle!
Fatih’im!
kabrin nur,
ruhun şad,
Makamın cennet olsun.