Dünyada öğretmenler günü UNESCO tarafından 5 Ekim tarihi olarak kabul edilirken, biz de, 12 Eylül darbecisi Kenan Evren ve şürekası tarafından, Atatürk’ün de doğumunun 100. yılına izafeten 1981 yılında 24 Kasım, Öğretmenler Günü olarak kabul edilmiştir.
Bir darbe sonucu ilk defa bizi uluslararası kutlamalar gününden farklı bir tarihte böyle bir günü, yani öğretmenler gününü kutlamamıza vesile olmuş.
Mesela bu konularda tüm normlarımız ve ölçümüz batı ve sözde uluslararası kuruluşların ölçekleri ve kutlamaları baz alınmaktadır. Çok kere biz, bize ait olan değerlerimizle ve bizi de ilgilendiren hadiseleri baz alarak illa da bir kısım günler kutlayacaksak bize ait normlarla hareket edelim derken, bir türlü batının dayattığı gün ve gecelerin dışına çıkamadık. Anneler günü, babalar günü, sevgililer günü, kadınlar günü, yılbaşı kutlamaları v.s.gibi.
3 Kasım 1928’de yapılan harf devrimi sonrası M. Kemal’ın çok kere, kara tahta başında gördüğümüz elindeki tebeşirle latin alfabesini Türk alfabesi olarak takdim ettiği o fotoğraf, başöğretmenliğin uhdesinde olduğu teziyle ogünden sonra çeşitli zamanlarda vurgulanmış, ona izafe edilen bir öğretmenler günü sözcüğü ağzından çıkmamasına rağmen, yıllar sonra 12 Eylül 1980 darbecileri, 24 Kasım'ı 1981 tarihinden itibaren öğretmenler günü olarak resmen kutlamaya ve kutlatmaya başlamışlardır.
Halbuki bilinen bir gerçektir ki, bizim değerlerimiz, kişiye bir harf öğretmeyi, öğretene ebedi medyun-u şükran olmayı emrediyor. Hz. Ali’nin bu anlamdaki sözü çok manidar değil midir?
İlk insan Adem ( as) vahye muhatap olan bir muallim, yani öğretmen olup, son Nebi Hz. Muhammed ( sav) Efendimiz dahil bütün peygamberler birer muallim, yani öğretmendirler.
Yine biz biliyoruz ki, annemiz, ailemiz, çevremiz, içinde bulunduğumuz her bir ortam birer öğretmendir. İyi veya kötü edindiğimiz tüm bilgiler farkına varalım veya varmayalım bir eğitici güç tarafından bize verilmektedir.
Bilinen bir hakikat daha vardır ki, o da ömrünü neslin yetiştirilmesine adayan, profesyonel olarak bu mesleği canla başla icra eden eli öpülesi öğretmenlerimiz sadece bugün vesilesiyle değil, bir ömür ve her zaman minnet, şükran ve ölmüşlerse rahmetle anılmaya seza müstesna varlıklarımız ve kıymetlilerimizdirler.
Hayatta olan hocalarımızı saygıyla anıyor, ölen hocalarımıza da sonsuz fatihalar gönderiyoruz. Kabirleri nur, mekanları cennet olsun. Bu vesileyle öğretmenlerimiz için yazmış olduğum şiirimle sizi başbaşa bırakıyor, saygılar sunuyorum.
Ö Ğ R E T M E N İ M!
H O C A M B E N İ M!
24-Kasım bugün, öğretmenlerin günü,
Kim bilir, Peygamberin onları övdüğünü!..
"İlmi öğrenenlerden, ya öğretenlerden ol,
Dinle muallimleri, yok bundan başka bir yol.."
Hazreti Ali’ye bak, şu hikmeti görürsün;
"Bir harf öğretene tam, kırk yıl köle olursun…"
Üç el öpülür diyor, bak senin peygamberin;
"Öğretmenin ve eşin, canın annen-pederin…"
Sana o öğretiyor, hakikatı-hikmeti,
Nasıl karşılamalı, meşakkati-mikneti?..
Peygamber mesleğidir, öğretmek-tebliğ etmek,
Yalnız öğretmek değil, gönülleri fethetmek…
Genç ve temiz beyinler; Al hocam, teslim size,
Nasıl yetiştirilmiş, bakalım halimize!...
Vatan-millet sevgisi, Allah korkusu nerde?
Manevi değerlerle, kim arasında perde?..
Tabii diyeceksin; materyalist müfredat,
Heder edildi gençlik, bu proğramla heyhat!...
Ne olur benim hocam, hamura şekil verin,
Onlar vediatullah, güzelleri-güzelin!...
Biliyorum maaşın-ücretin düşük senin,
Hesap-kitap ortada, hali budur ülkenin…
Senin ödenmez asla ne hakkın ne ücretin,
Ne olur hakkınızı, siz bize helal edin!..
Uzatırsan elini, saygı ile öperim,
Siz ölen hocalarım, size rahmet dilerim.