29 Kasım 2014 tarihinde, bundan 10 yıl önce aramızdan ayrılıp, irtihal-i dar-ı beka eyleyen Ali Rıza Öztürk hocamızı rahmet ve hasretle yadediyoruz.
İnanıyorum ki ailesi kadar, onu Samsun hatta tüm karadenizdeki sevenleri de hasret, minnet, şükran ve dualarla yad etmektedir.
Samsun, yakın geçmişte çok müstesna değerler kaybetmiştir. Elbette her bireri, yerleri doldurulması zor olan kıymeti seza şahsiyetlerdi. Samsun’a manevi mihmandarlık ve önderlik yapmışlardır.
Mesela daha sonra ebediyete uğurladığımız, Muhterem Haydar Sadıkoğlu
ve İsmail Cömert Hocalarımız. Bunlar yıllarca Samsun İl Müftüsü olarak milleti irşad ve tenvire gayret etmişler.
Hayır hizmetlerinde daima öncülük yapan, merhum Hasan Sandıkçı, Şükrü Karaca, İbrahim Piyade, yakın geçmişte Yakup Hızır, Samsun İlahiyatının kıymetli hocalarından Prof. Dr. Kemal Sandıkçı, Prof. Dr. Hüseyin Peker, Remzi Yavuz, Hüseyin Atay, Mehmet Şahin, Niyazi Çubukçu v.s..
İlk anda sayabildiğim ve sayamadığım sayısız değerler asla unutulmaz ve unutulmamalıdır da..
Her birerini rahmetle ve şükranla anıyoruz. Allah kabirlerini nur makamlarını yüce eylesin. Ancak bu değerler arasında Ali Rıza Hocamın temayüz eden, müstesna vasıfları vardı. Bu manada söylüyorum gerçekten Samsun’da yeri doldurulamayan farklı bir kıymete haizdi.
Tekrar, ölümünün onuncu sene-i devriyesi vesilesiyle onu, isimlerini yad ettiğim veya edemediğim tüm Samsun’un öncü ve önderleriyle, her birerimizin ebediyete göçenleri, zevce-i muhteremesini tekrar rahmet ve FATİHALARLA anarken, muhterem Hocamın aile efradı, oğulları; Ali hocam Mustafa ve Muammer Öztürk beylerle saygı değer kerimesi, torunları ve tüm sevenlerine sabırlar diliyorum.
Selam ve dua ile…
NOT: 02.12.2014- günü hakkında yazdığım şiirimi rahmete ve fatihalar tilavetine vesile olsun niyazıyla sizlerle paylaşıyor, saygılar sunuyorum.
O BİR ÇINARDI !
Ah! 29 Kasım, 2014 günü,
Ve bir dev çınar göçtü, Samsun’um mahzun yine.
Ali Rıza Öztürk’ün duyunca öldüğünü,
Hocayı sevenlerin ateş düştü kalbine.
Sadece Samsun değil, tümüyle karadeniz,
Akın akın geldiler onun cenazesine.
İnandık iman ettik, hepsine kader deriz,
Başa gelen ne varsa, ölüm hakikatine…
Evet, ölüm bir gerçek, bir son ve bir iptida,
Bir ayrılık, bir gurbet, göçtür gerçek yurduna.
Gelir İlahi davet, yaratandan bir nida.
Öyle ani yolculuk, bakamazsın ardına.
Ne gelişin soruldu, ne gidiş sorulacak,
Yaptığın yapmadığın bu dünyada ne varsa,
Hesap ve tartı için bir mizan kurulacak,
Bundan kesin ne vardır, akıl bunu anlasa.
İyilik ve kötülük, zulüm ile adalet,
Karşılık bulmamışsa, gayr-i adil dünyada,
Bunca kıtal, kan dökme, hırlı hırsız hıyanet,
Hesabı sorulacak, mahkeme-i kübrada..
Ali Rıza Hocam mı? O hayır makinası..
Kur’an kursu, camiler, İmam Hatip binası,
O bir ilim adamı, o hakkın davetçisi,
Ona cennetler versin, yaratanı Mevlası..
Biz şehadet ederiz, Rabbim sen de şahit ol!
Cennet hazinesinden veresin ona bol bol,
Hocam! Kapanmayacak hizmetin açtığın yol,
Cemalullah’a nazır, adin cennetinde ol!