Pardon! Oyumu Geri Alabilir Miyim?
Bizde gelenektir; köyde ata evi ya da bağımsız ( şimdinin yazlığı- bağevi) bağ bahçe uğraşları yılın ikinci çeyreğinde ( Nisan gibi yani) baharla başlar, ta ki Eylül sonuna kadar, doğduğun topraklarda hem kendin hem aile fertlerinle bağını bahçeni düzenler, gücün vaktin varsa eker, biçer toplarsın...
Yine benzer bir yıl yaşıyoruz, atamın (babam) sayesinde, mekanı cennet olsun.
Bir adres bıraktı bizlere; sürekli kalamasam da her ayın üçte biri, mutlaka arınırım ben köyümde...
Yakın köylerden, bahçemize selamla giren, ismini bile bilmediğim bir misafir, “sen bizim Nadirin oğlu gezete davudan iRecep misin?” diye sordu bana...
Buyur emice benim(!) diye davetsiz misafirimi kabul ettim.
*
Bilginin, imanın ve paranın kimde olduğunun belli olmadığını hatırlatan derin bir sohbetti, ben de köşeme taşımak istedim.
*
İstifade etmeniz dileğiyle...
Emekli, üç beş küçükbaş hayvanla, bir Köroğlu bir Ayvaz yaşadıklarını öğreniyorum.
“Nasıl gidiyor hayat..?” diye soruyorum;
“Türkiye gibiyim” diye başlıyor cevaplamaya!
Bu cevap bildik, tanıdıktı; aort damarında dolaşan bu ‘virüsün’ kılcal damarlarına kadar ulaşmış olması beni sevinçle karışık şaşkın bir hale sokmuştu beni. Peşinden bir soru da ondan geldi;
-“Sana bir soru sorayım ama akıllı cevap verirsen...”
Elimdeki keseri (uğraşı) bıraktım; biraz yorgun, biraz da istekli ve şaşkın ifadem ve vücut diliyle şaşkınlığımı ifade ettim sanıyorum. Çünkü ilk kez karşılaştığım biriydi ve de verdiği cevaptan etkilenmiştim.
-“Nedir..?”
-“Ya hu; ben oyumu geri istiyam (!) başım belaya girer diye de gorkiyam da…”
-Nasıl yani?
-“Bunların hali vaziyeti bek hoşuma gitmiya, son zamanlarda yicamızı, giycamızı alamaz, carşu bazara gidemez olduk; sening anlıcan..!”
Dinliyorum, bir taraftan da ne cevap vereceğimi düşünüyorum...
-“Eğer memnun değilsen bir sonraki hakkın olan seçim gününde, aklına yatan bir partiye verirsin oyunu” diye cevapladım...
Başta didim idi sağa, akıllu cevap ver bağa diya emme sen beni Gara cahil sandın ellame (!)…”
diye bıyık altından gülerek kurdu bu son cümlesini.
Hem şaşırmıştım, hem de “nasıl bir cevap vereyim de konuyu kapatayım” diye düşünüyordum.
Ne söylersem söyleyeyim, hükümet edenlerden duyduğu rahatsızlıktan ötürü memnuniyetsizliği her halinden belliydi.
Tekrar ettim “genel seçimlere aşağı yukarı 8-9 ay kaldı; bekle hele” dedim.
-“Aman sende, beni oyalama, benim işim gücüm var” diyerek sırtını döndü, eli havada el sallayarak uzaklaştı yanımdan.
Yanlış duymadıysam ve anlamadıysam kullandığı oy’u (rey’i) mevcut iktidara vermişti ve sonradan duyduğu memnuniyetsizlik yüzünden, hükümet eden iktidara verdiği yetkiyi geri almak istiyordu (!)
Bu talebinin gerçekleşmesi için onu yönlendireceğim ne bir kurum, ne bir kişi, ne de bir emsali görmemiş, duymamıştım...
Komşu köylünün bu sohbeti, bir sinema oyuncumuzun, sonradan pişman olup özür dileyeceği bir sözünü hatırlattı bana...
Aysun Kayacı, 20 yaşındayken katıldığı bir programda "Benim oyumla çobanın oyu bir mi?” diye sorunca kızılca kıyamet kopmuştu!
Kayacı’yı pişman ettiren bu sözün ardından: “Yeter artık düşsünler yakamdan, bu söz ağzımdan çıktığı andan itibaren pişman olmuştum zaten” demişti.
Köylü vatandaşın bu isteği yerine getirilebilir bir merci var mı, ya da bir emsali ben bilmedim...
Olsaydı duyardım ya da birileri cesaret ederdi herhalde...
Neyse...
Sahi, böyle bir şey olabilir mi?
Olursa, iyi olurdu hani...
Köylümle yaptığım bu sohbet bana çok önemli bir şeyi daha hatırlatmış oldu: Bazı pişmanlıkların pardonu olmuyor!
Biraz geç oldu ama oyunu geri almak isteyen vatandaş o seçimde oyunu kime verdi acaba seçimden sonra görüştün mü hiç o vatandaşla kesin yine aynı yere vermiştir başka oy verilecek insan yok yaa…!!