Emperyal güçlerin 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1972 ve 12 Eylül 1980 yıllarında, ülkemizi darbe ve muhtıralara muhatap etmesi sonucunda, özellikle CIA ve NATO işbirliği ile ülkemizde 12 Eylül 1980'de sağcı solcu olarak ayrıştırılması sonucunda, benimde aralarında bulunduğum 600'e yakın kişi idam cezası almış 50 kişi idam sehpasında, 5000 kişi ise sokaklarda hayatlarını kaybetmiştir.
1980 öncesi jenerasyonu gençliği, sağcısı ile solcusu ile okuyan, araştıran ülkesinin yanı sıra dünyanın meselelerini iyi tartışabilecek bir jenerasyondu.
Ancak süper güçler her iki tarafı kendi emellerine alet etti. Kitaplar yerine, ellere silahlar tutuşturuldu. Bu konuda bir tespitimi bugüne ışık tutması adına, paylaşacağım detayları yazmış olduğum kitabımda ifade etmeye çalışacağım.
Darbe sonrasında 'Karıştır Barıştır' politikası ile ayrı görüşteki insanlar bir koğuşa yerleştirilmiş idi. Burada sokaklarda birbirimize kurşun sıktığımız karşıt görüşlüler ile bir araya geldik, ayrışmalarımızın nedenlerini analiz ettik. Tespitlerimden en ilginç olanını okuyucularımla paylaşmak istiyorum.
Solun liderlerinden Avukat Eşber Yağmurdereli ile yaklaşık 2 yıl Saun Cezaevinde ayrı katlarda ve hücrelerde kaldık.
Tahliye olduktan yıllar sonra İstanbul Kitap Fuarında, Yılmaz Güney'in eşi Fatoş Güney eşinin eski filmlerini ve hakkında yazılan kitapların sergilendiği stantta, kendisini görünce içeri girerek selam verdim, kendimi tanıttım, ayağa kalkarak beni selamladı ve yaklaşık 1,5 saate yakın sohbet ettik.
Sohbette sanki karşımda solun azılı liderlerinden biri değil, sanki Atatürkçü vatanını milletini en az ülkücüler kadar seven birisi vardı.
Kendisine, bu sohbette şunları sordum o da şu cevapları verdi
- Eşber sen gözlerini kaybettiğinde kaç yaşında idin.
- 10 yaşında idim neden sordun
- Seni kolundan tutup derneğe götüren kişi gözlerin görmediği için yanlış derneğe sokmuş. Sen ülkücü olmalıymışsın, ülkenin refahı bizde vatan bayrak millet dedik, sende şimdi aynı şeyleri söylüyorsun. İyi de birbirimizi neden vurduk öldürdük.
Bu arada Fatoş Güney lafa girdi..
-Bakın ne güzel şimdi konuşabiliyorsunuz
-Haklısınız Fatoş hanım BİZİ KONUŞTURMADILAR
-Süper güçler ülkemizi ele geçirmek için senaryolar yazdı. Bizleri de figüran olarak oynattılar.
İşte bir dönemi acısı ile yaşayan bir jenerasyonun itirafı bunlar. Darbe söylentilerinin altında kesinlikle bir oyun vardır. Özellikle gençlerimiz, akıllı olmalı tezgahlanan oyunlara alet olmamalı birlik ve beraberlikten taviz vermemelidir. Bu ülke hepimizin ve hepimize yeter. Ama korumayı değerlere sahip çıkmak gerek.